İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Dünya zamanın ahirine doğru seyirde... Öyle bir seyir ki bu, başı sonu muhal... Hududa tâbi mesafeler içre namütenahiye devir... Dünya vasıtası içine hapsettiği her yolcuyu vakti gelince beyaz tabelalı istasyonda, beyaz örtülerle indirmeye de memur... Orada başlar hudutludan namütenahiye geçmenin dibacesi... İnsanın zamanın ahirine seyri bu... Kendine biçilmiş zaman kaftanının içerisinde duracağı mühlet... Peki ya dünyaya biçilen kaftan? Sır... Bilinmez... Fakat bir sırrı bilinmez yapan ona dair bir bilinenin olmasıdır. Yoksa sır olduğu dahi bilinmez...
İşimiz sırları kurcalamak yahut kalemimizin mürekkebini sırlara bulamak değil... Sırlara hürmet eden Anadolu çocuğu yanımızla başka bir meseleye giderken muhitimizde bulunan sır türbesine doğru edep durup yolumuza devam etmek. Yoksa mahrum olduğumuz mesele hakkında edebiyat parçalamak gibi bir densizlik söz konusu olur ki bu seccade etrafında dolanan adamın tavaf ettiğini zannetmesi kadar abes bir durumdur.
* * *
Bugün dünya, sonunun yaklaştığına dair işaretleri gözler önüne sermiş durumdadır. Her ikazın asıl ikazı gölgelediği, her kelimenin kalbin değil hazım organlarının ürünü olduğu ve en önemlisi içtimai hayatın vitrinlerinde tüm suni unsurların telkin edildiği bir toplumda bunu görememek ise en büyük psikoz hali... Ne var ki tüm sunilikler içerisinde hakikati görüp onu teklif edenlere deli yaftası vurulmaktadır. Varsın öyle olsun, zaten hakikatin fıtratından değil midir bu... Gelgelelim hakikat dairesi içinde bulunan adamlar da bunu ta baştan kabullenirler...
* * *
Ahir zaman sanki kendinden önceki tüm devirlerin en mümeyyiz buhranlarını bünyesinde cemetmiş gibidir. Bugün insanlık Nuh, Ad ve Semud kavmi gibi hakikate kulakları tıkalı ve gözleri kör bir şekilde yaşamaktadır. Lut kavmi sanki tüm sapıklıklarıyla birlikte en çirkef halle hortlamıştır. Ashab'ul Karye diye bir kavimden bahseder Kuran-ı Hakim... Ashab'ul Karye... Allah'ın onlara göndermiş olduğu elçilere “Siz sadece insansınız, bizim gibi!” deyip Peygamberleri tahfif eden kavim... Düşünelim bakalım Allah Resulü'ne böyle diyen kaç zehirli kafa vardır şu dönemde? Cahiliye dönemlerinin puta tapanlarıyla, günümüz tapıcılığı arasındaki tek fark, bugünün insanının Allah’tan gayrı boyun eğdiğine sadece “put” dememesi, diyememesi değil midir?
Sadece bunlar değil elbette... Saymakla bitmez. Çocuklarını daha doğmadan öldürenler, en iptidai kılıklara bürünenler, ahlak ve bedahati sükût ettirenler... Eski zamanların tüm menfi illetleri, bin komutanlı haçlı orduları gibi iman mülkümüzün kapısına dayanmıştır. Hepsi hizipler halinde başını çektikleri meselenin ateşli birer yürütücüsü...
Peki öyleyse, bu iman mülkünün saf delikanlısı olan Anadolu çocuğuna nasıl bir vazife düşmektedir? Anadolu çocuğu tarihte yaptığı gibi küfrün her şubesine mukabil zıddıyla karşılık verecek midir? Verecekse nasıl verecektir? Bize kalırsa ilk iş bu soruların cevabını bulmakta yahut bulanı bulmakta...