48. Sayımız Çıktı!

29 Ekim 2022

TAKDİM

Türkiye’de asrı aşkın bir süredir İslam hâkim değil… Kastımız elbette gerçek İslam… Gerçek Müslümanlık, kimin gönlündeyse, o kimsenin yaşam alanında İslam’ın hâkim kılınması arzusu, imanî bir tabiîlik halinde yer alır. Bu tabiîlik yoksa, iman sakaldadır, bıyıktadır, örtüdedir, dış man­zaradadır, dildedir ama asla gönülde değildir. Bu nevi bir Müslümanlık da zaten, Müslümanlık de­ğildir…

Boş laflara hem gerek yok, hem de boş laflara karnımız gayet tok!

Gözünü cemiyete de dikmemiş bir imanın, hakikat ve sarahati yoktur!

İç huzurundan ibaret bırakılmış bir din ile kafa dağıtmak-mayıştırmak için kullanılan eroin arasındaki fark, tarz farkıdır… Yoga’da da aranıp bulunabilen şey ile eşitlenmiş bir iman, İslam’da­ki iman değildir…

Böyle bir imanı tahayyül, kanatsız bir kartalı tahayyül gibidir… Kanatsız kartal olmaz, kartalsa eğer kanadı vardır, kartalsa da eğer kanadı yitmişse, kartallık da yitirilmiştir! Kanatsız bir kartalın, yere mahkûm vaziyetiyle bir kümes tavuğundan ne farkı vardır!

Bir asrı aşkın zamanı daraltalım: Türkiye’de, son yirmi yıl itibariyle gelinen noktada da İslam Türkiye’ye hâkim değildir, hâkim olmamıştır… Ak Parti ile milli iman bakiyesi üzerinde ettikleri en bariz zihin tecavüzlerinden biri, Ak Parti ile beraber Türkiye’ye İslam’ın hâkim olduğu izlenimidir. Bu öldürücü bir seraptır, yoldan çıkarıcı bir yanılsamadır, iman alevlerini kitleler halinde söndürmek için püskürtülen bir Şeytan köpüğüdür!

Maatteessüf, Müslüman Anadolu halkının önemli bir bölümü, bu serapa aldanmış, bu yanılsa­maya kanmış ve Şeytan’ın bu köpüğüyle ıslandırılmıştır… Zaten Ak Parti’nin kendisi, iktidarını korumak şehvetiyle bu zehaba dört kolla sarılmış, yok edilsin de zulüm hepten son bulsun diye kendisiyle mücadele etmek üzere yola çıktığı kusturucu rejimi, kendindeki hasletlerin önemli bir kısmını kusarak sahiplenmiştir ve Müslüman Anadolu halkından da sahiplenmesini istemektedir!

Bu vesileyle…

Bu satırları yazarken Meclis’ten Ak Parti ve MHP oylarıyla bir teklif geçirilip yasalaştırıldı. “Dezenformasyon Yasası” diye tesmiye olunan bu yasa, her haliyle seçimlere odaklı olarak Cumhur İttifakı’nın sosyal medya tedbiri… Emel görünüşte, sosyal medyadan hükümeti ısırmak için baş uzatacak ve dezenformeye odaklı iş görecek yılanların başını kesmek… Ve yasa da apaçık, bu işin aleti olarak bir bıçak temin etmeye tahsisli…

Biz, işin hesap edilmeyen –yoksa şeytanca hesap edilen mi demeliyiz!- bir tarafına dikkat çeki­yoruz. Şuna; ya bu bıçak, katil ruhlu ve İslam’a histerikli bir başka hükümetin eline geçerse? 2023’te ya da daha sonra, CHP lokomotifli hükümetlerin bu ülkede iktidara gelme şansları hiç mi yoktur? Hele böyle krizlerle mahmul bir dönem itibariyle!

Mezkûr yasa, muğlak ifadelerle menkuştur… Halkı galeyana getiren, delilsiz ispatsız haber ya­pan ve bu haberi paylaşanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirmektedir. Şimdi şunu hatırlayın; Ak Parti iktidarı boyunca bile biz nice zulme hoparlörlük etmiş, başı itibariyle uydurma olduğu söylenen bu zulümlerden, halkı haberdar etmek suretiyle dönülmesini sağlamıştık… Bunu yaparken delilimiz mi vardı? Hayır… Biliyorduk ama delil istense, tek şey veremeyecek durumda mıydık? Evet… Hem hayatta zaten kaç şeyin vukuunu başı itibariyle delille, ispatla ortaya koymak müm­kündür ki?

Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Olayları sürecinde sıklıkla kullandığı ve hatta kısa süre önce de yinelediği “Kabataş’ta üzerine işenen başörtülü bacı” hadisesinin onca imkânına rağmen delil ve ispatını ortaya koyabilmiş midir? Hadise uydurma ise halkı yoktan yere galeyana getirdiği için özür dilemiş midir, hadise gerçek ise bunu delillendirebilmiş midir? Üstelik bu hadisenin videosunu bile yeminle izlediğini söyleyen, destek mangası onca gazeteciye rağmen…

Ya da…

Kovid-19 salgını sürecinde, Batı kaynaklı ama içerik kaynağı meçhul mRNA aşıları için aley­hte görüş bildiren bilim insanlarının susturulduğu, aşı vurulmak istemeyen insanlar içinse koroyla “Köpekler gibi zorla aşılansınlar!” denildiği günler geçirdik… Şimdi o aşının mucitleri “Aşılarımızı piyasaya sürmeden önce bulaşmayı engelleyip engellemediğini bilmiyorduk!” diye itirafta bulu­nuyorlar. Hatta aleyhine konuşulması “insanları topluca öldürmek” gibi işlerle bir tutulan mRNA Kovid aşıları için, şimdilerde yapılan araştırmalar diyor ki:

“18-39 yaş arası erkeklerde kalp sorunları ve kalp krizine bağlı ölümleri % 84 arttırdı!”

Milyonlarca Anadolu insanına avuç avuç içirilen haplar, zaten sonradan zehirle pek farkı yok diye yasaklandı. İşte; bu yasayla birlikte, yeni zehirler için aksi yönde görüş bildirenler artık üç yıla kadar hapse tıkılabilecekler…

Yüzlerce örnek sayabiliriz…

Yani iş, bu yasanın kurduna, muhatabını “suyunu bulandıran kuzu” yerine koymak fırsatı vere­cek… Kuzu, derenin alt kısmında su içiyor da olsa!

İlân ediyoruz; yarın-öbür gün ortada, bir zulme engel olamasa da, hiç bari onu duyurmaya ça­lışan kimse de kalmayacaktır! Çünkü bu zulmü işleyenler, o zulmün zaten ele geçmesi zor delilleri bir şekilde ortaya konulsa bile bunları “sahte, montaj, yasadışı yollarla ele geçmiş” gibi gerekçe­lerle yok sayacak, üç yıla kadar hapis kozunu, zulüm düzeni ve küfür rejiminin canlar yakan közü lehine işletecekler… Çünkü bu yasanın içeriğinde eğer istenirse, gak denilmesinden de hapis, guk denilmesinden de hapis çıkartacak bir dil vardır… Yani bir yanlışlığı-zulmü-eksikliği duyuranı da, duyuranın duyurusunu paylaşan düz vatandaşın da, isterlerse canına okuyabilecekler…

Ama olsun, bundan daha önemlisi, Ak Parti- Mhp iktidarının devam etmesidir, değil mi?

Elbette değil…

MHP için zaten hava hoştur… Hem seçim süreci için bir muhafaza şemsiyesi ediniyor, hem de Ak Parti’yi bir vesileyle daha, sahiplendiği-sahibi olduğu rejimle aşne-fişne derekesine çekiyor… Ama ya Ak Parti? Elbette kastımız, Ak Parti’ye mama sevdasıyla doluşan menfaatperestlik kitleleri değil… Kaldıysa eğer Ak Parti’nin halislerinde, Müslüman Anadolu halkının küfür düzeniyle he­saplaşmasını, kısır hesaplar uğrunda yele vermekten dolayı hiç mi ciğer sızısı peyda olmamaktadır?

Yoksa her halükârda en önemli olanı, Cumhur İttifakı’nın iktidara devam etmesi midir?

Şahısların, partilerin iktidarı, hele de bahsettiğimiz şuur umurlarında değilse, imanların iptalin­den nasıl daha önemli olabilir ki!

Hepsinden önemlisi, Müslüman Anadolu halkının, gerçek Müslümanlığı Anadolu’ya yeniden hâkim kılmak şuurunu, imanı ile beraber muhafaza edebilmesidir!

Bu şuur bizde oldukça, elimizde düzen, kalbimizde iman parıldadıkça, istikbâl zaten bizim ola­caktır!

Ama işte; Anadolu istikbâlinde biz olmayalım diye, gerçek Müslümanlığın tam hâkimiyeti Ana­dolu’da olmasın diye bizden bu şuuru gidermek, elimizdeki düzeni kakafoniye çevirmek, kalbimiz­deki imanı iç huzuruna indirgemek istiyorlar!

İstediklerini verecek miyiz?

Elbette hayır…

Zira biz bu vatanın hem hakiki istiklâli, hem de nurlu istikbâliyiz!

 

Mesaj ile sipariş vermek için tıklayınız>>

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi