İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
TAKDİM
Eğer ülkelere türlü insan çeşitleri üzerinden şahsiyet atfedilseydi, galiba Türkiye’ye denk düşen kimse kafası gelgitli deli bir kimse olurdu. Türkiye, bu kadar ucubelik belirten bir ahvalin pençesinde… Kemalizm ile asırlık mücadelenin Müslümanları taşıdığı nokta, Kemalizm ile katışmaları oldu. Devleti idare ediyor olmanın insan nefsine sunduğu nimetler, içindeki habis rejimle beraber devletin kucaklanması şeklinde neticelendi. Oysa devlet dediğiniz nedir ki, insan toplamından müteşekkil bir kadro bütünü değil midir? Devlet bir mitoloji Tanrısı mıdır, mücerret bir ruh topağı mıdır? Elbette devlet, insanı insanca yaşatmak için gene insanlarca oluşturulmuş bir teşekküldür. Ama ya bu teşekkülün bahtı, insanca yaşamak vasatından bile insanları mahrum bırakıyorsa? Ecdadın “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” derken önceledikleri insanı güya bu ecdadın torunları el an, devlet diyerek tanrılaştırdıkları aygıtın önünde secdeye kapaklanmaya zorlamaktadır…
Eskiden şu deyişi çok duyardık: “Öpmeye kalktığım el dövdü beni!” 80 ihtilâlince gadre uğratılmış milliyetçilerin eskiden beri söyleyegeldikleri bu deyişi, biz hep aptalca bir geyik olarak görür ve şöyle karşılardık: “Öpmeye niye kalktın ki! Öpmeyeydin!” Zaten bizim bu hususta başkalarıyla beliren farkımız dizeleşmişti de:
“Osman’ı boğan el öpülen else
Bundan gayrı öpmek hassası olmaz!
Şimdi şu “Öpmeye kalktığım el dövdü beni!” deyişi sözde dindarlar özelinde tersinden tahakkuka gelmiştir. Zira dünya görüşünden mahrum olsalar da bir şekilde devleti yönetme mevkiine gelmiş bu sözümona dindar kadrolar, öpmeye kalktıkları el tarafından dövülmemişlerdir de, evvela dövüldükleri eli öpmeye kalkmışlardır. Bu misilsiz bir şahsiyetsizlik, uçuk kaçık bir menfaatperestlik, kusturucu bir delilik değil de, nedir!
Misal, İskilipli Atıf Hoca vesilesiyle memlekette sırf resmî hüviyet taşıyor diye sokak bekçilerini bile tel’in ve tekfir edenler, bugünlerde sırf devleti yönetiyor olmaktan gelen nefsanî bir haz ve muhafaza hissiyle memleketteki sokak bekçilerini bile kutsamakta, bunların vaiz modeli camide cemaate el açtırıp “Askerimizi polisimizi, diyanetimizi karayollarımızı, Fak-Fuk-Fon’u Telekom’u, Belediyeyi İtfaiyeyi” diye uzayan dua zincirleri teselsül ettirmektedir. Tarikatlar-cemaatler zaten bir asırdır, özlerinden gelen uhrevîliği bir de rejim tarafından her türlü dünyevîlikten de men edilmek ile tamlayınca, orta yere “uhrevîliğin dünyayı tesir” mekanizmasından da mahrum hale gelmişler, bu da bize her birine ait birin bin olmasını istememize rağmen şu deyişi acıyla söyletmiştir:
“Türkiye’deki insanların yüzde 95’i tarikat müntesibi olsa, Müslümanların problemleri bitmiş olmayacak…”
Öyle ya; küfrü bütün esaslarıyla tanımak-tanımlamak için lazım gelen şey kavi bir imandan başka, kavi bir fikirdir. Silahınız var diyelim. Onu nerede, nasıl ve kime karşı hangi oranda kullanacağınız şuuruna malik değilseniz, silahınız olsa ne, olmasa ne! Müslümanlar, işte bu ideolojik formasyondan mahrumdur. Tek tek her İslamî teşekküle “Alın! Kimsenin müdahalesi olmaksızın devlet 25 yıl sizin!” dense, 25 yıl sonra karşılaşılan şey harika bir İslamî nizam değil, koskoca bir hayal kırıklığı olacaktır.
İşte son 25 yıl… Müslümanların artık daha çok işadamı var ama Müslümanlık bu ülkeye daha çok hâkim değil… Hatta zenginleşenlerin zenginliklerini koruyabilmek için gösterdikleri yavşama tavrı, Müslümanlığı belki de 25 yıl öncesinden daha da geriye götürmüştür. İşte bu hâl, bir delilik hâli değil midir?
Bir deliye bir altın külçesi verseniz, on dakika sonra onu bu altın külçesi üzerine bevlederken bulmanız olası değil midir? Peki ya, dünya görüşünden-fikirden mahrum Müslümanlara devlet idaresini 25 yıllığına verseniz? 25 yıl sonra orada ne devleti Müslümanlaşmış bulursunuz, ne de Müslümanlığı devletleşmiş bulursunuz. Orada olsa olsa bulacağınız şey, geriletilmiş bir Müslümanlık ve tengrileştirilmiş bir devlet olur…
Vaziyet, kısa özeti bu olmak kaydıyla kötüdür…
Umudumuz, her deliliğin içinde velilikten de bazı huzmeler olacağı yönünde canlıdır… Umudumuz, içinde bulunduğumuz delilik halini velilik lehine tebdil edecek fikrimizdedir. Umudumuz, fikrimizin makes bulup umumileşmesindedir…
Mesaj ile sipariş vermek için tıklayınız>>