İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
İnsanlık tarihi, ilahi tecelli hikmetiyle "hak ve batıl” iki kutup halindeki bir tahterevalli oyunudur. Saf manasında hakkın her zaman batıldan üstün olduğu izahtan vareste... Bu durum, hakikate ve batıla meylin kuvvetini ifade eder. Hakkın bağlılarının batılın, batılın bağlılarının da hakkın üzerine çullanışıyla kendi kutbunu meydan yerine çıkarma işi...
Tahterevalli... Aslı Farsça olan bu kelimenin kökenine indiğimizde genellikle binek hayvanlarının sırtlandığı bir taşıma aleti olan "taht-ı revan" (yürüyen taht) isminden değişerek geldiğini görürüz. Fakat meseleyi hak ve batıl tahterevallisinden ele alacak olursak değişim tam tersi istikamette gelişir. Yani tahterevalli oyunu bir taht-ı revanın geçit törenine döner.
Nasıl mı? İzah edelim: Bu tahterevalli oyununda hak, bir güneş gibi göğe yükseltilince artık dünya, hakkın etrafında şekillenir ve hak, bindirilmiş olduğu taht-ı revanında coğrafyalarda yürütülür. Tam aksi olarak batıl yükseltilince aynı şekilde tatbik olunur. Yani tahterevalli oyununda üste çıkan, taht-ı revana alınır. İnsanlık tarihi bu iki kutbun tiyatro perdesidir.
Taht-ı revan... Diğer bir ifadeyle yürüyen taht, daha doğrusu yürütülen taht... Üzerinde taşınanın keyfiyetinin, taşıyanın keyfiyetini belirttiği bir alet. Soylu bir sultanı taşıyacak olan elbette en kâmil terbiyeciler tarafından disiplin altına alınmış soylu bir küheylandır. Soysuz bir adamı taşıyacak olansa en inatçı ve disiplinden mahrum cinsten bir katır!
Baştan kaydedelim ki son üç asırdır imal ettiği teori, sistem ve insan tipiyle Batı, ahlakın, adaletin ve hakikatin taşıyıcısı olan soylu bir yürütücülük değil; ikiyüzlülüğün, çıkarın, ahlaka bağlı kalmamanın taşıyıcısı olup batılın taht-ı revanını gittiği her yere götürmüştür. El attığı her meseleden hikmete yol bulan Müslüman tiplemesine karşılık, el attığı her meseleyi kendi nefsine yol buldurma hamlesiyle Batı, bir ikiyüzlülük medeniyeti olmaktan ileri gidememiştir. Eğer bir Batılı, gülüyorsa muhatabını ağlatmak için gülüyordur, veriyorsa daha fazlasını almak için, yürüyorsa durdurmak için yürüyordur. Asya’dan Amerika’ya, Afrika’dan Kutuplara doğru Batılının hareketlerinin özeti budur.
Hususi olarak son asırda, muhtelif makine terakkileriyle kontrolsüz bir küreselleşmeye neden olan Batı’nın, bu küreselleşmede belki de en önemli aleti sanal iletişim araçlarıdır. Radyoyla başlayan, televizyonla gelişen, bilgisayar ve akıllı telefonlarla nihayetlenen bir seyirde Batı “Dünyayı Saran Ağı ile” (www-World Wide Web) kendi hastalıklı hususiyetiyle tabii olarak bu mecrada da “sahte olanın, ahlaksızlığın ve kontrolsüzlüğün” taht-ı revanını kurmuştur. Buna numunelik yapan sosyal medya üzerinden; “eğer batılın taht-ı revanı bir mecrada kurulursa orada neler olur?” sorusunu cevaplayabiliriz.
Sosyal medya… Sanal âlemin oluşturduğu sahte dünya… Sosyal medya, gerçek âlemin işlerini kolaylaştırıcı bir kıymet belirtmesi gerekirken; aksine gerçek âlemi iptal edici, bağlılarını gerçek âlemden soyutlayıcı illetli bir hareket belirtir. Sosyal medya bugün kullanıldığı hüviyetiyle tüm menfi hasletleri müspet olarak lanse eder. Sosyal medya, korkaklığın zirvesinde olan bir insanı, cesaretin irtifaına çıkarabilir. Bunu tabii ki sanallığın; el atılamaz, öz haliyle görülemez “hologramik” tarafıyla sağlar. Ne de olsa bu âlemde her şey gizli değil, her şey sanal giysili bir yalandır ve bu yalan “hologramik” olduğu için ortaya çıkarılamaz. Bu sebepten herkesi istediği kişiye, istediği yalanı söyleyebilir ve kendinde olmayanları olmuş gibi gösterebilir. Dünyayı sarmış alçakça bir sihirbazlık hamlesi veya daha doğru tabiriyle illüzyon… Anlaşılan o ki sosyal medya, gerçeğin ifadesi değil illüzyonun sahne alanıdır.
Sosyal medyanın “gerçek âlemi destekleyen, onun işlerini kolaylaştıran” bir yapıda olması gerektiğini ifade etmiştik. Bundan fazlası onun vazgeçilemez bir tiryakilik kaynağı olmasına sebep olur. Sanal âlemden; kolay para kazanmaya çalışanların garabetleri, katalogdan eşya seçer gibi kadın/erkek seçenlerin ciddiyetsizliği, yazı yazanların sahte muharrirliği, bu âlemin bugün olması gerekenden ne kadar uzak olduğunu ifadeye yeterlidir. Yararından çok zararıyla dünyamıza yerleşen sosyal medyanın, olması gerekene, yani zararının aksine yararıyla dünyamıza yerleşmesi için bu âlemde bir ahlak normu olması gerekir. Ama gelgelelim ki, bu ahlak normunu kurmak veya bu ortamı disiplin altına alma işini, bu sosyal medya ortamını bize sunanlardan beklemek “şeytandan sevap işletmesini beklemek” kadar ahmakça bir durum belirtir. Lakin en azından bunun farkında olanların, ellerine geçen ilk fırsatta ahlak normları olan bir sosyal medya ortamı oluşturmak gibi bir işe girişmeleri gerekir. Çözüm bundadır. Yoksa mukavvadan kale kapısı hüviyetinde olan “+18” vurgusuyla ve yapmış olmak için yapılmış uyarılarıyla günümüz sanal âleminde ahlak buhranlarımız derinleşmeye başlar. Bu kadar çetrefilli hale gelen bir âleme ancak kendi ürettiğimiz ve medeniyetimizin temelinden olan, kısaca bizden olan, bizi sanal âlemin hapsinden kurtarıp bu âlemi dengeli kullanmamıza yardım edecek bir sosyal medya aracı üretmeliyiz. Kandırmanın ve şişirmenin olmadığı, şantaj ve montajın hemen sigaya çekildiği, nihayetinde sanallığın kara deliği değil de; gerçek âlemin kolaylaştırıcı şifreleri olan bir sosyal medya ortamı…
Hâsılı; hareketsizliğin, aksiyonsuzluğun ifadesi olan, örümcek ağından bin beter olan sahteliğin bir ifadesi halinde bizi saran sanal örümcek ağının hususiyetini fark edebilmek, onu ördüreni fark edebilmekten geçer. Batı’nın imal ettiği her işte, batılın taht-ı revanını görebilmek ve tahterevalli oyununda batıla hücum ederek hakkın taht-ı revanını kurmak için her alanda ağır basan taraf olmak ve her alandan hikmet ortaya çıkarmak, tarihi mesuliyetlerimiz arasındadır. Batılın yürütücülerinin numunesini Batı’da seyretmenin ve Batı’nın el attığı işlerin nasıl olacağını da sosyal medya üzerinden görmenin, ifade ettiklerimizden çok daha ibretlik vesikalar ortaya çıkaracağı bizce aşikâr… Düşünelim ve düşünürken harekete geçelim. Hakkın taht-ı revanını her meselede kurabilmek niyetiyle…