Dirilişe Karşı Kemalizm Eliyle Engelleniş Dönemi

Dönem incelemelerimizin başında Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayıp 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle biten süreci ele alıp, CHP eliyle Milli Teknolojimizin nasıl hüsrana uğratıldığını göreceğiz. Hem de öyle bir hüsran ki dışarıdan düşmanların yapamayacağı cinsten…

Dönem incelememize başlamadan önce kısa bir özetle bu döneme nasıl geldiğimize bakalım. 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’daki teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmaya başlama devremiz Osmanlı’nın son dönemleriyle beraber dibi görmüş. Bu nedenle, Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu alanda ciddi bir altyapı devralınmamış.

Mukaddesatımızı kökünden kazımayı şiar edinen CHP, 27 yıllık zulüm iktidarında İslam’a dair tüm değerlerimizi imha(!) çabasına girişmekten teknoloji namına ortaya hiçbir şey koymamış. Büyük emek ve gayretle bir şeyler yapmaya çalışanlar olmuşsa da bunlar CHP tarafından ya engellenmiş ya da imha edilmiş. Bu dönemi çerçevelendirip anlamlandırmak namına dönemin sembol şahsiyetleri üzerinden CHP’nin nasıl Mil’li Tasallut olduğuna bakalım.

VECİHİ HÜRKUŞ

Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Vecihi Hürkuş’a göz atalım. CHP eliyle nasıl engellendiğine, ne tür muamelelere maruz kaldığına bakalım.

Pilot ve makinist olan Hürkuş, Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra mesleğinden gelen tecrübesiyle uçak imalatına yönelmiş. 1923 yılında kendi tasarımı olan VECİHİ K-V uçağını yapıp başarılı bir şekilde uçuşunu gerçekleştirmiş. Bu başarısından dolayı takdir edilmesi beklenirken izinsiz uçuş yaptığı bahane edilerek CHP tarafından hapis cezasına çarptırılmış. Bununla da yetinmeyen CHP, Hürkuş’un uçağına el koymuş. Yıllardır milletimize bilimi savunduğu yalanını söyleyen CHP… Nasıl da bilimi desteklemekte, desteklemek değil kösteklemekte…

Rejimin türlü türlü engellemelerine karşı pes etmeyen Hürkuş, kendi imkanlarını kullanarak 1930 yılında VECİHİ XIV' ü yapmış. Uçağını yapmasına yapmış ama gerekli sertifikalar ve uçuş izni verilmemiş. Sertifika almak için, uçağını parçalara ayırıp Çekoslovakya’ya götüren Hürkuş Türkiye’den görmediği ilgiyi orada görmüş ve gerekli sertifikaları almış. Düşünüldüğü zaman ne kadarda acı bir durum öyle değil mi? CHP’nin acizliğini gösteren bir tablo… Ülkende tamamen yerli imkanlarla uçak yapılıyor ve sen ona sertifika vermeye bile aciz kalıyorsun...

1903 yılında Wright kardeşlerin dünyada gerçekleştirdiği ilk başarılı uçuştan 20 yıl sonra kendi uçağımızı yapma başarısını göstermiş olmamıza rağmen, CHP tasallutu yüzünden şu an dünyada havacılıkta geri kalmış durumdayız. 1970 yılında kurulmuş Airbus bile şu an dünyanın en büyük yolcu uçağı tedarikçisi konumunda. Kim bilir CHP, Milli Teknolojimize tasallut olmasaydı Türk Havacılığı dünyada hangi konumda olurdu?

Nuri Demirağ

Girişimcilik ruhuyla dolu bir kişilik Nuri Demirağ. O da CHP zulmüne uğrayanlardan biri… Milli Teknoloji için bizlere örnek olmuş biri… Servetini ülkesi için gözünü kırpmadan harcayan biri…

Ülkenin zenginlerinden olduğu için kendisinden orduya uçak almak için yardım talebinde bulunulmuş. Demirağ ise bu talep karşısında “Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” diyerek yola koyulmuş. Başka ülkelerin lisanslarıyla uçak yapmak yerine tamamen yerli tasarımlı uçaklar yapma fikrinde olan Demirağ şu sözleri söylemiş. “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa’dan ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.”

1936 yılında çalışmalara başlayarak Nu.D-36 eğitim uçağını üretmiş. Üstelik uçak üretmekle kalmamış, yaptığı uçakları uçurmak için Yeşilköy’de 1500 dönümlük arazi satın alarak kendi bütçesiyle son teknolojilere sahip yeni bir havalimanı yaptırmış.

Çalışmalarına son sürat devam eden Demirağ 6 kişilik yolcu uçağı Nu.D-38’i üretmiş. Öyle ki bu uçak o zamanın yolcu uçağı sınıflandırılmasında A sınıfına girmiş yani en iyilerinden. Bu başarılarından sonra birçok yerden sipariş almış. Türk Hava Kurumu da bunlardan biri... THK sipariş vermesine vermiş de daha sonra çeşitli bahaneler sunarak siparişlerden vazgeçmiş. Acaba bu bahaneleri sunmasını THK’ye kim söyledi? Kim olacak, tüm ipleri elinde tutan CHP… Durum böyle olunca sipariş edilen uçaklar hurdaya çıkmış ve çürümeye terkedilmiş. Ne kadar da trajikomik öyle değil mi? Uçak üretiyorsun ve ürettiğin bu uçaklar çürümeye terkediliyor.

Bununla da yetinmeyen CHP, Demirağ’ın başka ülkelere ihracat yapmasının önüne geçmiş. Durum böyle olunca açılan uçak fabrikası kapatılmak zorunda kalmış. Bugün Tank Palet Fabrikaları kapatılıyor(!) diye yaygara koparan CHP’nin şimdiki nesillere unutturmaya çalıştığı geçmişi. Değişen bir şey olmadı zaten, yine aynı CHP.

Kendi servetini harcayarak başarılı olduğu uçakların hazin sonu. Devrin en büyük zengini olan Demirağ hükümetle iyi geçinip servetine servet katıp rahat içinde yaşamak varken, servetini Milli Teknolojimiz için harcamış. CHP eliyle her türlü engellemelere ve sabotajlara maruz kalmış. Kendi parasıyla inşa ettiği havalimanı bile hükümet eliyle, çok ucuza istimlak edilerek el koyulmuş. Ne yazık ki en büyük şanssızlığı, bunları yaparken iktidarda CHP’nin olmasıymış. Tek suçu ülkenin dört bir yanında heykel yapmak yerine uçak yapmak istemesi…

Şakir Zümre

CHP zihniyetinin nasıl Mil’li Tasallut olduğunu anlamak için Şakir Zümre’yi incelemek bile yeterli olabilir. Şakir Zümre büyük bir silah ve cephane fabrikası sahibi… Bu fabrikanın CHP eliyle nasıl soba fabrikasına dönüştüğünü göreceğiz.

Cumhuriyet kurulduktan sonra 1925 yılında İstanbul’da silah fabrikası kurmuş. Bu fabrika vesilesiyle Türk Hava Kuvvetleri'nin ve Türk Kara Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan silah ve cephaneler üretilmiş. Bu üretimler o derece artmış ki yalnızca yurt içi ihtiyaçlarla yetinilmeyip yurt dışına ihraç edilmiş.

Amerika II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı devletlere modası geçmiş mühimmatlarını vermeye başlayınca Milli Şef(!)’in başvurusu üzerine kendi silah ve bombalarımızı üretmek yerine modası geçmiş silah ve bombaları almaya başlamışız. Üstüne üstlük bu mühimmatların bakımı için her sene Amerika’ya 400 milyon dolar para ödemişiz. Durum böyle olunca Zümre’nin fabrikası sipariş alamaz duruma gelmiş ve mecburiyetten soba üretimine geçmiş. Bunu hangi akıl kabul edebilir? Senin ülkende bu mühimmatlar üretilirken, kendi insanından almak varken neden gidip modası geçmiş şeyleri alasın? Bir de bunlar için bakım masrafı ödeyesin? İşte bunu yapsa yapsa CHP aklı yapar zaten.

Mühimmat üretimiyle ihraç yapmaya bile başlayan yerli ve milli fabrikamız soba fabrikasına dönüşmüş. Ne kadar da acı bir durum öyle değil mi? Amerika’ya verilen yıllık 400 milyon dolar girişimcilere verilse o paralar hem ülkemizde kalır hem de teknolojimizin daha iyi yerlere gelmesine vesile olurdu. Dünyada bunun gibi başka bir örnek yoktur. Silah fabrikasından soba fabrikasına… İşte CHP’nin eseri…

İşte Manzara:

Osmanlı’nın son yıllarındaki geri kalmaya başlama devremiz yeni kurulan Cumhuriyetle beraber bu devrede son bulma fırsatına erişmiş, erişmekle kalmayıp diğer devletlerin önüne geçme fırsatı yakalamış ancak ayağımıza kadar gelmiş bu fırsatların hepsi de Kemalizm eliyle engellenmiştir. Ülke yararına ne yapılmak istense, CHP bir duvar gibi önünde durmuştur. Milli Teknolojimiz için canından, malından, hayatından vazgeçenler karşısında bu zihniyet, ülkenin ekmeğini yiyip onların işlerine çomak sokmak dışında bir şey yapmamıştır.

CHP eliyle engellenen isimler bunlarla da sınırlı değil elbette… Daha niceleri var. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ ve Şakir Zümre en bilindik örneklerden… Bu isimler özelinde bakıldığı zaman, CHP eliyle ülkemize yapılan kötülükten bir nispet de olsa görülecektir…

Dünün Vecihi Hürkuş’undan bugünün Selçuk Bayraktar’ına kadar maddede elimizi güçlendiren her şahsa karşı, idrakine “Kemalizm” mili çekilmiş güruh; totemist klanların kabilesine yaşanmaya değer hayatı getirmiş bir haberciyi kesip yemeleri gibi muamelede bulunmuş... Bilim deyince adeta bizi Yontma Taş Devri’ne döndüren bir ahmaklıkla vatan sathını heykellerle donatmış ve maddede şahlanışımızın önüne geçmek odaklı faaliyet yürütmüş... Söyleyin Allah aşkına terakkiye ne manidir?!

DEVAMI GELECEK…