İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Her fert gibi biz de gündüz rızkımızı aramaya gidip akşam evimize döndük. Biraz yatağa uzanıp ağrıyan ayaklarımızı dinlendirmeye koyulduk. O sırada, her geçen gün üzerine koyarak giden ve ürkütücü haberler sıralamasında dünya sıralamasının zirvesine namzet ülkemizde “Bugün hangi ürkütücü haberle karşılaşacağız?” diyerek telefonumuzu elimize aldık. Ellerimiz kırılsaydı da almasaydık o telefonu elimize. Kırılmadı, aldık. Bari gözlerimiz kör olsaydı da o görüntüyü izlemeseydik. Kör olmadı, izledik. Demek ki yaşayacağımız varmış. Ne mi bu kadar yakındığımız? Bizce Türkiye ürkütücü haberler listesinde, yıllarca en başta kalacak nitelikte bir haber.
Şimdi haberi yazıp gözlerinizi kanatacağız, affediniz: “Zafer Bayramı etkinliğinde Meral Akşener, Fatih Sultan Mehmet Han’ı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na benzetti.” Sözleri de birebir şöyle:
“Sonra 1453 Fatih Sultan Mehmet aynı senin gibi dedi ki, “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u alırım!”
Evet okuduğunuz haber için tamamen hayal ürünüdür demek isterdik ama burası Türkiye. Burada hayallerde dahi yaşanmayacak ve kurgularda bile bulunmayacak şeyler yaşanabiliyor. Neymiş, dedemiz Fatih, İBB Başkanı Ekrem gibi demiş ki; “Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul’u alırım.” Bir de Fatih dedemiz, İBB Başkanı gibi demiş, İBB Başkanı, Fatih dedemiz gibi dememiş. Şu hezeyan dolu cümleye bakar mısınız? Ağlayalım mı? Gülelim mi? Ne yapalım? Ne yapalım da bu cümlenin ruhumuza kene gibi yapışan rezil yanını koparıp atalım.
İstanbul’u İslam şehri yapan, İslam’ın nuruyla İstanbul’u dolduran, İstanbul’a İslam’ın nefhalarını üfleyen ve Kostantiniyye’yi fethederek “İslambol’a” çeviren dedemiz Fatih’in; İstanbul’u vals şehri yapan, İstanbul’dan İslam’ın nurunu kazıp atmaya çalışan ve Hacı Bektaşi Veli Hazretleri’ni anma töreninde ‘Çav Bella’ çaldıran Batılı’dan daha çok Batılı İBB Başkanı’na benzetilmesini nasıl hazmedelim? Benzetilmesini geçtik, aynı cümle içinde isimlerinin beraber kullanılması dahi bizim gönlümüze giran gelirken, bu sözleri nasıl hazmedelim? Bu sözleri hazmedebilecek kadar güçlü söz sindirim sistemi mevcut mu? İnsan, arsız olur da bu kadar da arsız olmaz. İnsan, saçmalar da bu kadar da saçmalamaz. Ama burası Türkiye ve burada siyaset yapabilmek namına her halt yenir.
Biz İBB Başkanı’nın birilerine benzetilmesine karşı değiliz. Neden karşı olalım? Herkes kendini birine benzetebilir yahut herkes birilerince birilerine de benzetilebilir. Biz, benzetilmeye yahut benzetmeye karşı değiliz; Biz İBB Başkanı’nın dedemiz Fatih’e benzetilmesine karşıyız. Eğer İBB Başkanı’nı birilerine benzetecekseniz, bu bizim Sultan II. Mehmet Hanımız değil; Avrupalı’nın Çar IV. Petro’su falan olmalı. Çünkü bizim dedemiz Fatih İstanbul’u İslam nuruyla doldurdu. Şimdi sen kalk, İstanbul’dan İslam nurunu kazımaya çalışan zatı bizim Sultan Mehmet Hanımıza benzet. Bu, ormandaki envaı çeşit böcekten birinin yine ormandaki envaı çeşit böcekten biriyle sohbet ederken; sen ormanın kralı olan aslana benziyorsun demesinden farksız bir paradoks doğuruyor. Siz en iyisi bizim sultanlarımızın yakasını bırakın, o çok özendiğiniz, çok sevdiğiniz çağdaş Avrupalılarınızın çarlarının yakasına yapışın. Bunu da mı biz söyleyelim? Aa, her şeyi bizden bekliyorsunuz, biraz ufkunuzu genişletin canım.
Of, Türkiye siyaseti sen bir bataklık gibisin! Siyaset sineğinden başka bir şey üretemeyen bir bataklık!
Ne diyelim? Diyecek çok şeyle beraber biz dua edelim. İçimize bir fikrisabit gibi yerleşen duamıza sizler de âmin deyiniz:
“Ya Rabbi, siyaseti inhisarı altına alıp istikamet ve hareket tayin edecek tamamlanmış ulvi fikir manzumesine muhtacız! Nasip et! Nasip et! Nasip et!”