İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
İdrak kelimesi içinde birçok kelimeyi de barındırmakla beraber tek kelimelik anlam hazinesi… Ne demek bu ‘’idrak’’ kelimesinin anlamı?.. Sözlüğü karıştırıp hangi anlamlara tekabül ettiğine bakalım: ‘’Akıl erdirme, anlama yeteneği, anlayış, kavrayış.’’ Akıl erdirme, anlayış, kavrayış gibi anlamlarına bakınca ‘’Vay be! Bayağı derin anlamlıymış.’’ diyerek geçiştirivereceğiz. Çünkü idraklerimizden bıçaklanmışız… Evet, idraklerimizden bıçaklanmamış olsak bu kelimenin manasını duyduktan sonra üzerine tefekkür etmemiz gerekirdi. Neyi anladık? Neyi anlamadık? Neyi anlamlandırabildik? Neyi anlamlandıramadık? Nevinden soruları ardı ardına düşen yağmur damlalarına eş olarak, zihnimize düşürmeliyiz. Düşünceler bir derya olmalı, biz de o deryada boğulayazan bir insan olmalıyız. Tam bu satırların manasını bulduğu Servet Turgut’un sözleri yadıma düştü:’’ Boğul ki, çırpınasın. Çırpın ki, kurtulasın!’’ Düşünce deryalarında boğulalım ki boğulma sırasında insani bir insiyak olarak meydana çırpınma özelliği gelsin. Çırpınmadan kurtulabilir miyiz? Deryada boğulurken insan kurtulmak için nasıl çırpınıp duruyorsa; düşünce deryasında boğulurken de çırpınmamız gerekir ki kurtulalım. ‘’Emek olmadan, yemek olmaz!’’ Müminliğe ram olmuşsak eğer Allah için tefekkür etmek şart… Nitekim İki Cihan Sultanı (sav) hadis-i şerifte “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.’’ (Suyuti, Camiu’sSağir, II/127; Acluni, I/310) buyurmuşlardır.
Milletçe en büyük hastalığımız tefekkür etme hassasını kaybetmiş olmak… Tefekkür etmiyoruz… Olayları değerlendiremiyoruz. Kimin eli, kimin cebinde belli değil kabilinden paradokslar yumağı bir zihinle adımlıyoruz hayatı…
Müslüman başına ve sonuna ek olarak kelime almaz .’’Müslüman’’ bu kadar! Ama elimize fikir dürbününü alarak yüksek bir yerden cemiyete baktığımızda tam tersi manzarayla karşılaşmak, 2+2=4 kesinliğinde… Yarım yamalak ırkçı, az sosyalist, ucundan liberalist ama sosyalizmi de yabana atmayan, yarım porsiyonda Kemalist, sözde ise çokça Müslüman hüviyetli olan tahrifata uğramış, popülizmin çatallı makaslarında doğranmış insanlarla dolu… Müslüman, Allah’ın ahkâmından başka ahkâm tanımayandır. İçten veya dıştan olaraktan burun kıvırıp: “Yaa ne bileyimm… İslam’ın şu husustaki emri böyle ama bence bu zamana uygun değil’’ tarzında cümleler serdetmek insanı küfre sokar. Lakin bunları bizim idrakleri iğdiş edilmiş insanımıza anlatmak mı? Netameli iş… Ayet okuyorsun, hadis gösteriyorsun, fetva söylüyorsun ama yok! Nuh diyor, Peygamber demiyor! Bakıyorsun başörtülü kadınlarımız “Sonuna kadar Kemalistiz!’’ naraları atıyor. Beynin zonkluyor, düşünceler hafakan gibi üzerine çöküyor. Diyorsun kendi kendine ama sanki karşında o başı örtülü! kadınlar varmışçasına: “Baş örtüsüne 2011 yılında izin verildi, o da kanunlaşmadan! Devlet okullarında, devlet dairelerinde bulunma imtiyazını daha yeni elde ettin. O yıllara kadar adam yerine konmadın. Seni adam yerine koymayan, sana öcü gibi bakanlar kimler?” Cevap veriyorsun kendi kendine sanki onlara sesleniyormuşçasına: “Kemalist sistem, CHP azmanı! Seni görünce suratı ekşiyen, seni kubur faresi mesabesinden dahi aşağı derekede gören bunlar değil miydi? Sen nasıl cellâtlarına muhabbet duyabiliyorsun? İdrak hassanı mı söktüler? Beynine çip mi taktılar? Nasıl böyle cümleler serdedebiliyorsun?’’ mücerret olarak değil de müşahhas olarak bu cümleleri yüzlerine haykırmak istiyorsun! Üstad Necip Fazıl tevekkeli dememiş: “Bu sistemin en çok buğz edilesi yanı idrakleri iğdiş etmesinedir.’’
Allah-u Teala bizleri tefekkür edebilenlerden, idrak edebilenlerden eylesin. Allah, yarım yamalak ırkçı, az sosyalist, ucundan liberalist ama sosyalizmi de yabana atmayan, yarım porsiyon Kemalist ve sözde! biraz da Müslüman prototipinde ki insanların meydana getirdiği konçertoyu fikrimize verdiği güç ile dağıtabilmeyi nasip etsin!