İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Adana’daki bir sulama kanalında, yüzlerce at ve eşekten kalma kemik kalıntıları bulunuyor. Kötü koku sebebiyle ayyuka çıkan hadise için vatandaşlar “Yeni değil! Burada sürekli olan şey!” diyorlar. Anlaşılan şehir ahalisinin lokantalarda tükettikleri nice yemek ve kebap, marketlerden aldığı nice sucuk, salam ve sosis, derununda kişneyip anıran nice at ve eşeğe mahaldir de, nicesinin içinde tek bir masumiyet koyun ya da ineğinin mesine ve mösüne dair tek bir terennüm huzmesi yoktur!
Hem bu da nedir ki; bu nevi hadiselere dair konuşan bir uzmanın bir zamanlar ettiği “Bu memlekette hiç yemedim diyen, bir büyük domuz yemiştir!” lafını hatırlayınca zihnimizde, memleketteki bu denli fazla eşekleşme, katırlaşma, domuzlaşma meselesine dair fikrî değil de, fizikî bir izahat da kendiliğinden ortaya çıkıveriyor!
Her halükarda suç ne eşek, at ve domuzların, ne de onları kesip insanlara koyun ya da inek diye yediren eşekoğlu eşek cinsinden çift ayaklı domuzların değildir, bu hususta asıl suç, bu manzaranın kendi hâkimiyet alanlarındaki memleket tablosunda tenazur edilmesine defaatle izin verenlerindir! Bu hususta diyeceğimiz şudur:
-Bir memlekette koyun ya da inek diye yenilen şeylerin gerçekte eşek ya da domuz olma ihtimalleri millet alnında değişmez bir yazgı olarak yazılı olmaya devam ediyorsa, o memleketteki idare aygıtına ait değişmez yazgının eşeklik ve domuzluk tüttürüyor olması ihtimal değil, kesinlik belirtir!
Değişmez bir yazgı halinde şol bizim memleket, sucukların anırmasına, salamların kişnemesine, sosislerin hörklemesine ne kadar da aşinadır değil mi?