İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Madem Şeyh Said üzerinden küfretme devri açılmış, madem Şeyh Said üzerinden vatanperverliğe sınır çizilmeye ve bu sınırlar içinde olmayana vatan haini denme mevsimine girilmiş, ve madem tek bir Şeyh Said olayı üzerinden ağyarını mani-efradını cami bir üslupla kırk ayrıştırma çığlığı atılmış, öyleyse bereketiyle biz de bu çığıra katılıp ayrışalım ve kalbimizin en derunundan gelen lahuti bir sedayla şöyle haykıralım:
-Şeyh Said vatan haini değil, vatan dostudur, millete kem gözle bakmış şerli bir şedid değil, lüzumlu isyanın kalbine doğru akmış nurlu bir şehittir!
Oldu mu, rahatladınız mı? Biz de bu vatanda, hem de bu vatanın has evladı olarak yaşamaktayız ve ölümüne bir kinle nefret ettiğiniz Şeyh Said’i, ölümüne bir muhabbetle sevmekteyiz!
Şimdi; Şeyh Said’in “İngilizlerin adamı olup olmadığı” mevzuuna, Musul’un onun isyanı sebebiyle kaybedilip kaybedilmediği mevzuuna girecek değiliz. Zaten sizin derdiniz, ne İngilizlerin adamı olmak mevzuudur, ne de kaybedilmiş bir Musul! Belirttiğiniz oranlı Müslümanlığınız ve öz Muhammedî vatan mevhumuna yabancılığınızla, sizden âlâ İngiliz mi olur! Hem Musul’un yitimine bu kadar yanan bir yüreğiniz olsaydı, onu gerçekten kaybedenleri ilâh gibi sever miydiniz?
Şurası, gün gibi, güneş gibi açıktır ki; ne Şeyh Said’in İngilizlerle tek bir irtibatı olmuştur, ne de o isyanına Kürtlük hissiyle girişmiştir. Zaten onu yargılayıp asan mahkemenin bile ona böyle bir ithamı yoktur ki! “Kürt” kelimesi bile onlarca sayfalık iddianamede yalnız bir kez geçmektedir ve o da:
-Sizi hep Kürt aşiretleri mi destekledi?
Suali vesilesiyledir. Ve bu suale verilen cevap dikkat edin, Şeyh Said’i yalnız Kürt değil, Türk aşiretlerinin de desteklemiş olduğu gerçeğine havidir! Gerçek mi? Pardon, sizin gerçeklerle zaten ne ilginiz vardır ki! Olsaydı, mabadınızı bilgi kaynağı olarak kullanmayı bırakır, hiç olmazsa İsmet İnönü’ye inanırdınız. Milli Şefiniz, iki numaralı şerefiniz vasfıyla öz hatıralarında ne diyor nitekim:
- Şeyh Said ile İngiliz irtibatının var olup olmadığını anlamak için çok uğraştık ama ele geçen hiçbir şey olmadı…
Ama ne fark eder ki; Mustafa Kemal bile mezarından kalksa ve:
-Şeyh Said, yalnızca din duygusuyla ve din dışı rejimimize itiraz etmiş bir isyankârdır!
Dese, siz din dışı tabiatınızla ona da itiraz eder ve bilgiden değil, imansızlıktan doğma tekerleme lisanınızla gene:
-Kahrolsun İngiliz teşvikiyle devlete isyan eden terörist Şeyh Said!
Derdiniz… Ama biz de diyelim de, siz de çatlayınız:
-Şeyh Said, devlete isyan etmedi, devletten dinin çıkarılmasına, devletin içine habis bir rejime ait tahtın kurulmasına isyan etti! Ve bu isyanında da haklıydı, ona hak veriyoruz! Duyuyor musunuz, şedid dediğiniz Şeyh Said’e şehit diyoruz, anlıyor musunuz?
Şimdi “çok Türkçü din bigâneleriyle”, “çok Kürtçü din bigâneleri” güya karşı karşıya gelmişsiniz, Şeyh Said üzerinden güya toslaşıyorsunuz! İnanmıyoruz, aslında paslaşıyorsunuz! Çünkü iki zıt taraf bir olmuşsunuz, Şeyh Said üzerinden kendi garabetinizi parlatıyorsunuz!
Heyy, siz, Şeyh Said’i Kürtçü diye sevmeyenler ile Şeyh Said’i Kürtçü diye sevenler, sizi gidi gidiler!
Gırtlak gırtlağa poz da verseniz, gerçekte Şeyh Said’i istismar ameliyesindeki Şeyh Said bigânelerisiniz, düşmanlarısınız! İki zıt tarafsınız, Şeyh Said’de olmayan şeylerle Şeyh Said’i sevmiyor ya da gene Şeyh Said’de olmayan şeylerle Şeyh Said’i seviyorsunuz… Mesela bir tarafınız (PKK), Şeyh Said’i güya ululamak için onun posterini asıyor, öbür tarafınız (Kemalist, çok -!- milliyetçi zümreler) ise onu tahkir etmek için posterine çürük domates atıyor!
Yesinler sizi!
Şeyh Said bugün yaşasa, mutlaka bu hususta birleşir ve onu elbirliğiyle yeniden asardınız… Çünkü gerçekte hepiniz, Şeyh Said’in gerçek kimliğine düşmansınız! Çok net biliyoruz; Kemalizm ile PKK’yı ortak noktada buluşturan şey, İslam düşmanlığıdır ve sizin de İslam düşmanlığınızı üzerinde en çok tecemmüm ettirdiğiniz şeyiniz Şeyh Said’in şahsıdır. Zira ilk zümreniz Şeyh Said’e küfrederek gösterir kinini, küfretmek örtmektir ya, ikinci zümreniz de Şeyh Said’in gerçek kimliğini örtmekle gösterir kinini… Oysa iki zümreniz de Şeyh Said’in ortadan kalmasın diye namına isyan ettiği şeye düşmansınız, İslam’a…
Öz Muhammedî İslam’a!
Hayatın tamamına hâkim olmadan, durmayacak, durdurulmayacak İslam’a!
Evet, bir asır evvel Şeyh Said’i belki durdurdunuz! Ama Şeyh Said’i harekete geçiren asırlar üstü şeyi durduramayacaksınız!
İngilizleri demiyoruz ha, İslam’ı diyoruz!
Anlıyor musunuz?
Ama ne fark eder ki, anlamasanız da olur! Belki anlamasanız daha iyi olur!
Zira sizin bu anlamayışlarınız vesilesiyle ayrışacak, Allah’ın rızası ile gazabı gibi zıt kutuplar yerleşkesinde, gazaptan azade kılınıp inşallah rızaya kondurulacağız…
Bir asır evvel Allah’ın Said dostu, hayatına son söz noktasını şöyle koymuştu:
-Kıymetsiz dallarda sallandırılmama pervam yoktur… Şüphesiz ölümüm, Allah içindir…
Biz de bu ayrışma yazısına son söz noktasını şöyle koyalım:
-Kıymetsiz kimselerin Şeyh Said’e ağız dolusu küfürler etmesine pervamız yoktur… Şüphesiz Şeyh Said’e Fatihalarımız, ruhu ile kalkıştığı şeyin fethi içindir!
El-Fatiha!