"Baba, Peynir Bize Küstü Mü?"

Yazan: 04 Ocak 2024 1660

Akif’in, devlet reisine ait mesuliyetin kapsamını Hz. Ömer üzerinden gösteren şu meşhur beyiti var ya, hani:

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu

Gelir de adl-i ilahi Ömer’den sorar onu”

Şeklinde terennüm edilir, işte bu beyti, hem devir insanlarının ekser kısmıyla artık nehir kenarlarında yaşamaması, hem de devlet reisine ait mesuliyetin abartıyla verilen örneğinin artık kurt-koyun dilemması olmaktan çıkması sebebiyle yenilemeli ve şöyle demelidir:

Bir sofrada, bir parça peynir bir çocuğa küsse

Allah hesabın sorar, orda Reis her kimse

Evet, bu düşünceleri kalemimize celp eden şey hakikaten, bir babanın ağzından duyduğumuz bir gerçekliktir ve bu gerçeklikte bir çocuk babasına, uzun zamandan beri sofralarında görmediği peynir için sahici bir merakla, yakıcı bir soru sormuştur:

-Baba! Peynir bize küstü mü?

Hakikaten peynir, nüfusunun asgarî % 40’ının asgarî ücretle çalıştığı bir ülkede sayısız çocuğa küsmüştür… Ve işe bakın ki çocukluk havsalası, “küsmek” fiili ile “peynirin sofradaki yokluğu” arasında bir ilinti kurmuş ve peynirin meçhul bir gönül kırıklığıyla artık evlerine gelmez olduğunu düşünmüştür!

Keşke eşya ve hadise düzeninde her şey çocukların peynire atfındaki gibi kanlı canlı, hisli dişli bir halde yürüseydi de, o zaman peynirin küserek terk-i sofra ettiğini değil de, mutlaka kızarak tebdil-i hüviyet eylediğini, okkalı bir tükürük kılığına büründükten sonra da kendisi ile garibanın çocuğunu ayıran idarecilerin yüzüne yöneldiğini görürdük…

Ama şimdi göremiyoruz; çünkü Müslüman Anadolu halkında, hükümet eden kimseler eğer muhafazakâr kimseler ise kötü ekonomi yönetiminden mesul tutulmamaları gerekmiş gibi ilginç ama pek yanlış bir algı vardır… Oysa iş tam tersidir, asıl Müslümanlık kimliğiyle memleketi idare edenler memleketin ekonomik ahvalinden mesuldür, olmalıdır!

Böyleyken iş tam tersidir, Kemalist hükümetlerin bir sepet yumurtayı devirdiği bir devirde bir kamyon kasasına doluşup liyakatsizlik eylemi yapan Müslümanların, sözde muhafazakâr hükümetin bir kamyon yumurtayı devirdiği bir devirde bir sepete doluşacak kadar olsun bir tepki birlikteliği göstermediklerine şahitlik etmekteyiz…

Bu ikircikliğin sebebi ise bizce çok açıktır; Laik Türkiye idaresine Müslüman kimlikli bir parti geldiğinde hem bu parti Müslümanlara İslam devleti kurulmuş gibi bir algı yapmaktadır, hem de Müslümanlar zatu’l hareket bir sarsaklıkla İslam devleti kurulmuş gibi bir zehaba kapılmaktadır. İlkinkiler, memleket nimetlerini nefsanî bir iştahla daha rahat damıtabilmek için bu algıya muhtaçtır, ikinciler ise hem memleket külfetlerine geri dönmemek isteğinden, hem de ilkinkilere krediyi ayarsız bir bollukta tanıdıklarından dolayı bu algıya duçardır!

Oysa memlekette İslam devlet, devlet de İslam bulacaksa bunun iki veçheli ve basit bir yolu vardır; o da evvela bir şekilde iktidara gelmek, sonra da iktidarda Müslümanların idaresi nasıl olurmuş, dosta düşmana göstermektir… Böyleyken Türkiye’de Müslüman kimlikli parti ile Müslüman Anadolu temelli ortaklık, ilk etabın Umman’ını geçmiş, ikinci etabın deresinde boğulmuştur. Yani dosta düşmana Müslümanlığın nasıl da adil ve müreffeh bir idare getireceğini dosta düşmana gösterip herkesi dost safında toplamak yerine, nefsanî bir yağmaya girişilmiş, memleket ekonomisi tepetaklak edilmiş ve bu olanlara şahitlik eden düşmanlar dost olmadığı gibi bir de dostlardan da nicesi düşman olmuştur…

Allah, elbette kalplerde mahfuz tutulan davayı, bağırsaklarının hava boşluğuna indirenlerden gazabıyla hesap soracaktır… Allah elbette, bir gönül kırıklığıyla kendilerine küstüğü için peynirin sofralarına uğramaz olduğunu sanan çocukların da hesabını, buna sebep olanlardan soracaktır…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi