İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
● Her 27 Aralık’ta İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’u çarşaf çarşaf övüyorlar ama O’nu ölene kadar “irticacı” diye takip edip hayatı zehreden, hatta ölüsünden bile korkan ve anıldığı toplantılara kadar devlet dikizi sarkıtanları görmezden geliyorlar. Yalnız fikirsizlik değil, en sefil fikirsizlikle beraber, en zibil samimiyetsizlik! Mehmet Akif’e her 27 Aralık’ta “İyi ki öldün!” demekten beter bu fikirsizlik ve samimiyetsizlikten midesi kalkmak için insana, az biraz fikir ve kırıntı kadar olsun samimiyet yeter de, artar bile!
Ah soysuz fikirsizlik ve ah namussuz samimiyetsizlik! Sene-i devriyesi olmayan bir ölümle geberesiniz emi!
● Vakit dolar, ekonomi başarısı-başarısızlığı hükmündeki rakamlar gelir, ekonomi dümenindeki hükümet, ihracatın %15 artışını mehter marşları eşliğinde ballandıra ballandıra anlatır ama kuşu tek kanatlı varsayarcasına ithalat rakamlarından hiç bahsetmez, yani ithalatın aynı dönem içerisinde %34 arttığını es geçer, böylece ekonomik tufan diye addedebileceğimiz bu dehşet dönemi “dış ticaret açığını azaltmaya odaklı yeni bir ekonomi modeli” diye bizzat açan aynı hükümet, attığı beş golün altını çizip, yediği 15 golün üstünü örten, bu yolla da mağlup olduğunu gizleyip galip gelmiş gibi davranan bir futbol takımı gibi apaçık milleti aldatmaya meyleder… Hepsinden daha da ötesi Türkiye’de hükümet etmenin, aslında milleti aldatabilmek mahareti olduğunu kendi şahsında ele verir… Ve bize şu hususu ayakları tam yere basıcı bir öz güvenle yine ve yeniden kurabilmemiz için hak tanır:
-Türkiye’de gerçek bir hükümet için, sistemin baştan aşağıya, inkılâp çapında değişmesi, bu değişim içinse sisteme içinden duhul edecek ve onu içindekilerle birlikte dışarı istifra ettirecek gerçek bir hükümetin gelmesi şarttır!
● Kırgızistan’ın bütün bir ülke halinde ne vaziyette olduğu ayrı husus, kültür sahasında aldığı bir yasak kararı, bütünde de iyi olmasını icap ettirir bir cinsten olarak şu:
“Bundan böyle konserlerde şarkıcılar, eserlerini play-back değil, canlı söyleyecekler…”
Kararın gerekçesi daha da hoş:
“Kültür dürüstlükle başlar… İzleyicileri ve dinleyicileri aldatmayalım!”
Bir an, bu nevi bir yasak kararının Türkiye’de, yalnız konserlerinde sanatçılara değil, politikalarında siyasetçilere, yayınlarında gazetecilere, teliflerinde yazarlara, takvalarında sözde dindarlara, sevdalarında kolpa milliyetçilere getirildiğini düşünüyorum da, ortalığın bir anda ana baba günü kalabalığından, kuş uçmaz kervan geçmez seyrekliğine düşebileceğini net olarak görebiliyorum…
Öyle ya; Türkiye’de bu sahalarda cakayla gezinen ekser kesimin bize göre, mankenlik yan sanayinden çıkan ve sesi stüdyolarda nice elek ve filtreden geçirildikten sonra piyasaya bülbül diye salınan aşufte bir kargadan, kuş tüyü kadar olsun bir farkı yoktur!
● Hamas’ın İran temsilcisi Halid Kaddumî, ölüm yıldönümü vesilesiyle İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymanî için şöyle buyurmuş:
“Bölgede Siyonizmin tabutuna ana çiviyi Kasım Süleymanî çaktı!”
Kasım Süleymanî bir kenara, onun çıkıntısı olduğu Şia’yı, sonradan neşet edecek bin bir belalı koluyla İslam ümmeti içine kimin çaktığını bilmekten kaynaklı bir şuurla diyoruz ki:
“Halid Kaddumî bir kenara, inşallah maslahat icabı başladığı düşünülen ve an itibarıyla sırnaşmaya dönüşen bu İran yakınlaşması, Hamas’ın başını belaya sokmaz, yani en paslısından bir bela çivisini Hamas’ın başına çakmaz!”
● Aşüftenin biri camiye en tenha anında girmiş ve minbere nazır bir pozisyonda bacaklarını ayırarak poz vermiş… Haydin, başlasın protestolar, yapılsın açıklamalar, gelsin kınamalar, edilsin küfürler, şakısın uzmanlar…
Of aman of!
Gelişi gidişi, oluşu bitişi, hepi topu bize “çalsın davullar, ötsün zurnalar” cinsinden bildik bir cereyanı anımsatan bu hadise, benzer milyon hadiseyle beraber aslında bize söylemektedir ki:
-İslam’ı tam hâkim kılmadığınız vatanınızda, vatanınıza hâkim küfrün size müsaade ettiği kadar kızabiliyor, hatta kontrollü bu nevi kızışlarla öfkenizi dökesiniz diye bu nevi hadiseleri bazen bizzat zuhur ettiriyorlar! İslam’ı vatanınıza tam hâkim kılmadan, yani İslam’ın vatanınızda ancak bir kültür unsuru olarak bulunmasına müsaade eden habis rejimin bacaklarını ayırmadan, camilerde bacaklarını ayıran aşüfteler de tükenmeyecek! Onlar tükenmedikçe de, onlara bildik soydan kontrollü öfke döküp duracak, durdukça da habis rejimin sizi ardında tutan baraj kapaklarını patlatacak esaslı öfkeyi de biriktiremeyeceksiniz…
● Bize hükümeti niye eleştirdiğimizi soruyorlar. “Siz buna eleştiri mi diyorsunuz?” diye cevap veriyoruz. Evet, bizim şu an yapmakta olduğumuz, hükümetin yanlışlarını işaretlemek, yapacağı doğruları göstermek… Yani hükümete çelme takmak manasına gelecek cinsten iş yapmıyoruz da, adımlarını düzeltmek cinsinden iş yapıyoruz. Şu etapta bize “Bakın! Sizin de çelme taktığınız organizasyonla hükümet düştü!” denemez, denmesini de istemeyiz… Bu sebeple siz asıl eleştiriyi eğer hükümet, Müslüman Anadolu’nun yirmi yıllık desteğinden sonra Türkiye’nin idaresini CHP’ye teslim ederse görün… Eleştiri ne imiş, nasıl yapılırmış, o zaman görürsünüz! Hükümet memleket idaresini CHP’ye teslim etmeyip de, CHP’varî idareye devam ederse de, aynı şey… Yani 2023 seçimleri bir nevi, yalnız bizim için değil, bütün Müslüman Anadolu için de bir kırılma noktası olacak… Bu böyle olsun diye elimizden gelen her şeyi yapacağız! Birilerinin keyfi olsun, cebi dolsun diye İslam davasının bu memleket sathında figüranlaştırılmasına müsaade etmeyeceğiz… İslam davası, dün de bu topraklarda başroldeydi, yarın da öyle olacak… Bugünden kendisine başrol biçmeye kalkanlarınsa sonunu elbette Allah, berbat edecek…