İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Türkiye’de eğer sohbetin ana meselesi, milleti millet olmaktan çıkartan meselelerin künhüne ermekse, bir türlü sadede gelinemez… Siz mesela:
-Mücerret düşünebilme kabiliyeti, devrimlerin en âlâ devirmek emeli taşıdığı bir millî dimağ cihazımızdı. Harf İnkılâbı, Osmanlıcadan duru bir Türkçe çıkarmak iddiasıyla katliama başlayıp da ortaya karmaşık bir vakvakça çıkarınca, düşünme sınırlarımız da evvela şevket devirlerindeki Osmanlı sınırlarından, andaki Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına çekildi ve sonra bu saha, Haymana Ovası çapında susuz ve dar bir alana kadar çekildi ve idrak cihazımızı bu sahada kıstırıp bıraktı. Şimdi düşüncede ne kadar avaz atarsak atalım, Haymana Ovası’nın umursuz keçilerinden başka sesimizi duyan, çapımızı itibara alan yoktur!
Diye söze başlarsınız, muhatabınız düşüncede Haymana Ovası’na kısılıp kalmaktan vaki bir belahâtle size:
-Haa, vakvakça dedin de, Nuri abinin balkondan geçen bir vakvak sesi geliyor, sorma gitsin, uykumdan sıçradım… Meğer adam balkonda ördek beslemeye başlamış!
Diye, karşılık verir! Koskoca mesele senfonyası içinde, adamın dikkat kesildiği kelime zart zurtuna bir bakar mısınız! Adam dediysem, adamlar, adamlar kitlesi, adamlar silsilesi!
Nuri abinin, bir süredir balkonda beslenen ördekleri bir yana, vatan balkonunda epey bir zamandır düşünce kıtlığından vareste öyle bir ördek sürüsü beslenmektedir ki; çıkardıkları vakvak kakafonisi, hakiki fikrin sesini paçalarından tutup Haymana Ovasına doğru çekmektedir. Anlayacağınız “Ya olacağız, ya öleceğiz!” aforizmasını şimdi bir de şöyle seslendirmek durumundayız:
“Ya ördekleşip Haymana Ovasına kısılacağız, ya suretimizdeki ördekliği kışkışlayıp eski kartallığımıza avdet edecek ve Osmanlı sınırlarını da aşıcı bir şumuliyetle ufuklara nezaret edeceğiz!”
Bilmem söylemeye hacet var mıdır:
-Bu ördeklikten kurtulmak, bizi ona duçar eden devrimi devirmekten ve o kartallığa avdet, bizi ona evvela erdirmiş vasata yeniden ermekten geçer!