Suriye'de 11 Yıllık Patinaj! Tekerlerin Püskürttüğü Çamur da, Suratımıza!

Yazan: 18 Eylül 2022 605

Suriye mevzuunda hamasetin değil, hakikatin yanındayız… Ve hakikat, geçen on bir yılın Türkiye namına bıktırıcı bir patinaja müteallik olduğunu ortaya koymakta… Üstelik, çekilen patinajın teker marifetiyle sıçrattığı bütün çamur da, üzerimize yapışmış vaziyette…

On bir yıl önce Nusayrî Esed rejimi Müslüman Suriye halkını katletmeye başladığında, sahaya tam manasıyla kendi tarihî mirasımız açısından değil, ABD gözlüğüyle bakıldı ve emeksiz bir ABD güveniciliği ile birkaç hafta içinde Şam Emevî Camiî’nde Cuma namazı kılınacağı söylendi… Ama çok geçmedi, ABD, ağızla beraber politika da değiştirdi ve gelinen nokta itibariyle Şam Emevî Camiî’nde biz Cuma namazı kılamadık da, mezkûr camiye Putin bir turistik bir ziyaret gerçekleştirdi. Dahası Şam ve Halep gibi kadim sünnî şehirleri, İran’ın Şiî iskânının ana mekânları haline geldi. ABD’nin PKK-PYD, Rusya ve İran’ın Nusayrî Esed rejimiyle iç savaşın daha başından itibaren kurdukları aleni kontak ve verdikleri pervasız desteği, Suriye iç muhalefetine Türkiye’de aynı oranda vermedi, uzun bir süre utangaç ve yarım elli bir yardım olarak yürüttü. Hatta Türkiye’de bir tek bizim dikkat çektiğimiz üzere kolpadan bir Kürt Koridoru korkusu üretildi, bununla Türkiye iç kamuoyu gerildi, nihayet 15 Temmuz kalkışması sonrası yapılan sınır ötesi operasyonlarla Türkiye’nin Suriye’den yana oluşan harareti de söndürülmüş oldu.  ABD ve Rusya’nın, gerçekte Türkiye’ye terk etmeye çoktan karar verdikleri sınır hattı, taksit taksit ödenmeye devam edilerek de mesele her harlandığında bu soğutma işine avans sağlandı. Şimdi Türkiye; iki sene evvel olacağını kaydettiğimiz üzere taksitin kalan kısımlarının ödenmesi için Münbiç ya da Tel Rıfat’a operasyon yapacağını dillendiriyor. İki bölge, PKK-PYD’nin elinde ve eğer Türkiye’nin olası operasyonuna yol verilirse aynı bölge, Türkiye iç kamuoyunun teskini açısından bir eroin dozu gibi koklatılmak için kullanılacak…

Dikkat ediniz, hepi topu Suriye bütününe nispeten bu bölgeler, Hitler bıyığı çapında bir bölgeye denk düşmekte! Irak’tan Hatay’a bütün koridor zaten, ince bir badem bıyık hattını andırmakta… Oysa Suriye’nin en önemli su ve petrol havzası, ABD hamiliğinde olarak PKK-PYD’nin elinde… Koca Suriye suratının bir yarısı büyüklüğündeki bu alanda, apaçık ve fiilî bir terör devleti mukim durumda… Ne iktidar, ne muhalefet medyasında hiç duyuyor musunuz, şartlar İsrail’in kuruluş arifesini apaçık andırırken, ota boka anıran medyanın bu konuyu gündeme getirdiğine, getirse bile tüm vahametiyle yansıttığına hiç şahit oluyor musunuz?

Akdeniz limanlarıysa Rusya var… Rus ayısı, kendi sayfiyesinde gününü gün eder bir rahatlıkla buralarda fink atıyor. İran’a, Şam ve Halep başta olmak üzere demografik şeytanlıklar yapmak salahiyeti verilmiş… Türkiye, kuzeydeki bıyık hattına sıkışmış ve dahası, milyonlarca Suriyeli de plânsız bir heyula ile kendi topraklarına tıkışmış… Nusayrî Esed rejimi, Şam’dan Lazkiye ve Tartus’a kadar olan alanda, nüfusu Nusayrî ve Şiilerden ibaret kalmış bir bölgede ağrısız kafa konforuyla yenilmemiş olmanın cakasını satmakta… İşte bu böyle bir manzarayı on ay evvelinden, Türkiye reisi vasfıyla izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esed rejimiyle görüşülmesini salık veren muhalefete kelimesi kelimesine şöyle demişti:

-Hâlâ Esed’le bir araya gelelim diyen zavallılar var, yav bir milyon vatandaşı öldüren bir katille neyi düzelteceksiniz…

Aradan on ay geçti ve aynı Erdoğan, kendi lisanıyla kendisini “zavallı” parantezine aldığından da habersiz, Ukrayna dönüşünde bu defa tam olarak şunları söyledi:

-Suriye ile ileri seviyede adımları temin etmemiz gerek… Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok. Devletlerarasında hiçbir siyasî diyalog ve diplomasi kesip atılamaz…

Bunların lalettayin bir şekilde söylenmediği, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da aynı minvalde sözler etmesinden belli oldu. Şimdi tüm teselli, iç politikada kuyruğu dik tutmak yollu fikrî perişanlıklarla kamuya “Abdulhamid politikası bu!”  yollu afyonlar koklatmakta…

Bizde iç kamuoyu bu afyonu koklarken, Nusayrî ve katil Esed, kendine tahsisli Nusayrî bölgesinde Marmarita Karnavalı düzenlemekteydi.  Karnavaldan tüten göbek havasının aslında kalemleşip göğe yazdığı şey, Suriye rejimi açısından şuydu:

-Seninle ne diye uzlaşacağım ki!

 Sahi, Esed, Türkiye ile ne diye uzlaşıp bölgesindeki karnaval havasını dağıtacak ki! Türkiye, tam da Esed “Oh be kurtuldum!” derken, beş milyon Suriyeliyi Suriye’ye geri iade etmek istemeyeceğine dair garanti mi verecek? Ya da Türkiye, Suriye kuzeyindeki badem bıyık hattından çıkacağına dair Esed’e söz mü verecek, Esed rejiminin dünya nezdinde yasallaşması için ön ayak mı olacak? Dahası Türkiye, İdlip’te sıkışıp kalmış Suriye muhalefetini, toptan Türkiye’ye kabul mü edecek, hiç olmadı Esed ile bir olup hepsini ağır bombardımanlarla yok etmeye rıza mı gösterecek? Türkiye bunları yapacak mı? Türkiye bunları yapmayacaksa, on bir yıllık ağzı bir anda değiştirip Esed ile uzlaşmayı ne diye tekellüm etmeye başlamıştır? Türkiye bunları yapacaksa, on bir yıldır ne diye kahır püskürten bir patinajla millî sineyi hercümerç etmiştir? Sahi, Türkiye, Esed’e ne verecek de, Esed Marmarita Karnavalı’ndan doğan, ABD, İran ve Suriye’ye muhafızlık ettirdiği köpeklikten saadetini bozacak ve Türkiye ile uzlaşacak?

Anlayacağınız; “İkinci İsrail” olarak bir terör devletinin kuruluş devresini de kapsayan halleriyle Suriye ahvali ve bu ahvale nispetle Suriye politikamız, on bir yıllık bir patinaj devresini havidir ve bu patinajın muhtevası yalnız yerinde saymak da olmamıştır, dönen teker marifetiyle asırlık problemleri, kazıması zor çamur topakları halinde suratımıza yapıştırmıştır!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi