Feminizm Kırbacı İdaresinde Hükümet Boğası

Yazan: 02 Şubat 2019 3019

Kadın konuşuyor… 16 yaşında evlenmiş… Şu an 22 yaşında… 5 yaşında kız çocuğu var… Ağlayarak diyor ki:

“Bize soruyorlar, sen bilmiyor muydun böyle olacağını?”

Sordukları şeyi biz şerh edelim:

“Siz evlenirken Ak Parti’nin düzenlediği cinsel istismar suçunun aslında, seninle erken evlendiği için kocanı da kapsayacağı, bu sebeple onun tecavüzcü sayılacağı ve ensesinden tutulup içeri atılacağını bilmiyor muydun?”

Kadın, ağlayarak anlatmaya devam ediyor:

“Kocamı seviyorum, evlendiğim için pişman değilim… Ama biz nerden bilebilirdik ki?”

feminizm kirbaci idaresindeki hukumet bogasi2

Bu kadın elbette bir kanun adamı değil… Geleceğe bakan bir kâhin de değil… Ama geçmişe bakan bir Anadolu kadını… Zira bin yıl geriye baktığında yaptıkları şeyin suç olduğuna dair tek bir emare görmesi muhal… Dün Avrupaî imanıyla başındaki örtüye yasak koyan devlet, bugün de dininin ve örfünün cevaz verdiği evlilik yaşına, “Bu senin tecavüz edildiğin yaştır!” diyerek kota koymuş… Kadın ağlayarak devam ediyor:

“Çocuğumu elinden tutarak okuluna götürmem gereken çağı… Ama ben çocuğumu elinden tutarak cezaevine, tecavüzcü damgası yemiş babasını ziyarete götürüyorum…”

Bunları anlatan, bir roman figürü değil, tam tamına müşahhas bir Anadolu kadınıdır ve binlerce örneğiyle beraber kendi ülkesinde zulüm görmektedir. Yani Anadolu baştanbaşa böyle vakıalarla dolu… Sakarya’da 17 yaşındaki erkek, 2010 yılında 14 yaşındaki bir kızla evleniyor. Düğünlü dernekli… İlk çocukları doğarken, kanun çengeli onlara hastanede takılıyor. Küçük yaşta cinsel istismardan açılan dava… Bu arada ailenin bir çocuğu daha oluyor. Ama 2014 yılında dava sonuçlanıyor. 2 çocuk babası adam, çocuklarının annesine cinsel istismardan 8 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Yetmiyor, kendi babası ile kayınbabasına da “cinsel istismara yardım yataklıktan” 4 yıl 4’er ay hapis cezası veriliyor. Yargıtay cezaları “Yerinde!” deyip onuyor. Şimdi toplu tecavüz mangası olarak üç erkek de hapiste… Genç gelin ve yaşlı kayınvalidesi ise, 2 küçük çocukla baş başa perişan… Başka bir kadın, “kendine tecavüz”den 8,5 yıl hapis cezası verilmiş kocasını cezaevinde ziyaret ediyor. Ceza, evliliklerinin 9. yılında gelmiş… İki çocuğu var. Kadın görüş esnasında üzülüyor ve orada felç geçiriyor. Hastaneye kaldırılıyor ama kurtarılamıyor. Şimdi iki öksüz çocuk, kendilerine baksın diye “tecavüzcü” babalarının tahliyesini bekleyecek… İçiniz acıdı biliyorum. Ama sizin içinizi acıtan bu hadisenin, içimize etmekten başka muradı olmayan feminist müminlerce nasıl karşılandığı görmek ister misiniz? İşte; biri cezaevinde felç geçirip ölen, diğeri intihar eden bu iki mazlum kadın hakkında Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun yaptığı açıklama:

“Onlar (iki kadın), bu dönemde tecavüze uğramışlardır. Aileleri tarafından zorla evlendirilmişlerdir. Çocuklar ‘Biz sevdik!’ deseler de, bu savunmayı yapmaya hakları yoktur. İntihar eden ve ölen kadınlara Tanrıdan rahmet diliyorum. Anne babalar, çocuklarını pazarlamayacaklar!”

İki Anadolu kadınına “Tecavüz edilmişler!”, kocalarına “Tecavüz etmişler!”, iki tarafın anne ve babalarına da “pezevenklik etmişler!” diyecek kadar küstahlaşan bu feministlerin, Tanrılarıyla beraber Allah belalarını versin! Dikkat edin; beddua etmekle yetiniyoruz. Zira kendimizi, üstelik kendimizden olanları vatana nezaret etsinler diye en zirveye çıkarmışken, İngiliz işgal komutanı ve nişan almış vaziyetteki İngiliz askerleri karşısında külahını ısıran Anadolu köylüsü gibi hissetmekteyiz… Bura bizim vatanımız ama “Allahın emrine, Peygamberin kavline” uygun olarak kıyılan nikâhlarımız üzerine gaseyan edilmekte ve biz sadece külahlarımızı ısırmaktayız… Zira feminizm suretine girmiş İngiliz işgal kuvvetleri, sadece işgal partisi-muhalefetinden değil, Anadolu köylüsünün “işgalden kurtulma partisi-iktidarı” olarak gördüğü ve omuzlarında taşıdığı partiden de kendisine süngü doğrultmakta… Yani sadece Mor Çatı ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu değil, KADEM de, Avrupa’dan gelen feminizm rüzgârına ruhunun astarını açmış vaziyette… Anadolu ile Avrupa, Ak Parti ile CHP, Recep Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu, üst ringde ağız burun biribirine dalmışken, Mor Çatı ile KADEM, ringin altında “Toplumsal cinsiyet” günü tertibindeler… MOR ÇATI, bilinçli ihaneti, KADEM ise ezik fikirsizliği sebebiyle, suretteki mesafelerine rağmen feminizm emelleri uğrunda sirette birlikteler, adeta biribirlerinde “fena” olmuş haldeler… Anadolu kadınının bu feminel manzara karşısında biçilen konum, pasta tabaklarına konulan peçetedir, kısır kâselerine konulan parça limondur, kahve fincanlarına yapışan fal telvesidir ama silinen, sıkılan ve eğlenilen manasıyla asla Anadolu kadınına şayan el üstü-baş üstü mıntıkası değildir! Dağılan yuvalar, bunalıma giren ve intihar eden kadınlar kimin umurunda, bütün mücadele Avrupa tasavvurundan Olimpus tanrılarından biri olarak damıtılmış “kadın” için… Devletin “kadın”ı, işte böyle bir kadına doğru evrilirken, Anadolu kadını mücerret bir mazlumluk hikâyesinde “mazlum nesne” olmaya itilmektedir. Anlayacağınız, devlet ile millet arasında bir Parkinson uyuşmazlığı var… Devlet Mozart çalıyor, millet halaya durmuş… Milletin dinî akidesi ile örfî bakiyesi başka söylüyor, devletin Avrupaî imanı başka… Çocuk istismarcılarına bakıp, topyekûn evlilik müessesesini de kapsayıcı kanun kasnakları çatmak, bu kasnakta 3,5 soysuz tecavüzcü ile beraber, on binlerce Anadolu ailesinin de gerdirileceğini bilmemek… Felâket! Hani köyün tavuklarına musallat olan birkaç tilkiden dolayı köy azası toplanıyor ve bundan böyle tavuklara yaklaşan her canlıya ateş edecek bir müfreze kuruyor. Bilmiyorlar ki; tavukluğun istiklâl ve istikbâli için elzem olan horozluk familyası da, ara yerde güme gidecek... Horozlar gidince, tavuklar da… Tavuğun düşman hattını, tilkiden horoza doğru genişletmek nasıl bir ahmaklıksa, küçük yaştaki çocuklara cinsel istismarda bulunanları bahane ile bütün Anadolu’ya:

“Kapağı bir gün dahi olsa 18. yaşının arazisine atmadan evlenirsen tecavüzcüsün!”

Diyecek kanunu yapmak, öyle bir ahmaklıktır! Tabi bu, millî-muhafazakâr ve dindar idareler için böyle… Yoksa işgal partisi CHP, Avrupa’nın içimizdeki madde ve ruh karakolu olarak, bu kanunla esaslı bir cephemizi çökerttiğinin şuurunda... Bilmeyen, devletin idare mekanizmasına kurulmuş bizim mahallenin adamları… Devletin, onu idare eden hükümetle beraber içine Avrupa kaçmış, ne yapalım… Hatta bizdeki içe kaçan Avrupa, Avrupa’daki Avrupa’dan daha iridir! Zira Avrupa’nın birçok ülkesinde evlilik yaş sınırı 16 iken, bu sınır bizde 18’dir. 17 tam bitecek, 18’e girilecek… “Kraldan fazla kralcı olmak” argosunun Avrupaî kreasyonu:

“Avrupalıdan fazla Avrupalı olmak!”

İçten patlamalı motorlar gibi, içimizdeki Avrupa ile tam gaz gidiyoruz, hak getire… Yangın ne zaman dışımıza sızar, pistondan tekerleğe kadar nerede ve ne zaman her yanımıza yayılır, meçhul… Yanmadan evvel bu illete millî ve manevî bir tenkiye yapılması şart… Yoksa Avrupaî bu kabz hali, bir gün onu dışarıya atmak istediğimizde bütün bağırsak sistemimizle beraber dışarı çıkacak ki, bu da felâket… Bir asırdır perişanız: Avrupa’dan ne gelirse ağzımızı zorla açıp yutturuyorlar ama yutulanları sindirip, hazmedip, bağırsak yolumuza düşüremiyoruz. Avrupa’dan gelenler, yılanın yuttuğu tavşan gibi içimizde şiş ve çizgisi çizgisine aşikâr… Hani bize dışımızdan bakanlar, içimizde olanın ne olduğunu, içimizde olanın derimizi dışa doğru iterek bombe yapan şeklinden bilecekler… Yılan, yuttuğu tavşanı, doğasındaki hususiyetiyle geç de olsa eritecek ve soğuk derisindeki şişi indirecek… Bizse, bir asırdır Avrupaî kanunların ruh bünyemizde yumru yumru fırlamış şişkinliklerinden muzdaripiz… “Aile”yi korumak için Avrupa’dan kanun ithal ediyoruz, ailenin canını okuyoruz! Mesela 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunu ile ilgili, devlet içinden birinin şu dediğine bakın:

feminizm kirbaci idaresindeki hukumet bogasi3“Eşler tartıştığında kadın, karakola telefon açıp şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor. Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız…”

Bu sözler taze ve Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçisi Şeref Malkoç’a ait… Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Başdanışmanı idi. İtiraf mı sayarsınız, vicdan sızıntısı mı? Bu itirafı farmakoloji sahasına transforma etsek cümlemiz şu olurdu:

“Göz kuruluğu için piyasaya sürdüğümüz krem, gözleri kör etmiş!”

Ve sonra ortalık çalkalanırdı… Ama mesele “aile” gibi önemsiz (!) bir husus olunca, ortalık haşhaş koklatılmış kaplumbağa gibi rehavet hamağında sallanmakta… Aslında Ak Parti, feminizm patronajında olarak 2005’te çıkardığı ceza kanunundaki “Cinsel İstismar” maddesinin taşıyla, hak edenin yüz katı da, hak etmeyen baş yardığını anlamış ve erken evlilik yapan binlerce aile için “istisnai bir kanun teklifi” hazırlamıştı. Çıkardığı kanundan caymış sanmayın, çıkardığı kanunun arkasındaydı… Emeli, sepetin dibinde biriken zibili silkeler gibi, daha önce “erken evlenmiş” aileleri kurtarmak… Ama feminizmin Olimpus’ta değil, Türkiye’de yaşayan tanrıları:

“Cinsel istismara af getiriyorlar!”

Diye şimşek kılıçlarını çekince, hükümet kanunu koltuğunun arasına sokmuş ve ıslık çalıp göğe baka baka geri çekilmişti. Halâ geride… Bugünlerde, binlerce aile babasını, hem de “çocuklarının annesine tecavüz hükümlüsü” olarak hapse sokan bu kanunun hasarını telafi için CHP’li bir milletvekili çaba gösteriyor. Ben yanlış söylemedim, siz de yanlış duymadınız… CHP’li bir milletvekili… Ama o da, sepetin dibindeki zibili silkeleme derdinde… Muhalefetin, denizden sandala sardalya gibi bir başına zıplayan bu vekili ile iktidar, “bir defaya mahsus” affetmek ve sonra “namütenahi hışma uğratmak” noktasında müşterek… Ruhuyla yanlış kanun kaim kalacak, sadece binlerce aile babasını tecavüz suçuyla yattığı hapishaneden kurtaracak kısmî bir af çıkacak… 2019 yılının orta yerinde feminizm tanrıları, koydukları şeriatı nesih edecek bu girişime bile çok öfkelendiler ve CHP’li milletvekili için de şimşek kılıçlarını çektiler. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu:

“Biz bütün kadın örgütleri olarak bununla ilgili çok mücadele etmiştik. Mücadelenin kazanımı olarak düzenleme rafta bekliyordu. Bir gün önümüze gelecekti. Ama en yakın sandığımız kişilerden bu darbeyi alacağımızı bilemedik…”

En yakın sandıkları kişi, CHP’li milletvekili… Anadolu kadınının burnundan Anadolu’yu püskürtmek için yapmadık Avrupalılık bırakmayan bu feministler, kendisiyle ruh ve madde ikizliği eden CHP’ye, içindeki tek bir milletvekili sebebiyle sitem ediyor ve sonra hükümetle beraber bütün Anadolu’yu tehdit ediyor:

“Erken yaşta evlilik yapmış on bin aile için Meclis’te af yasa taslağı hazırlandığını duyduk… Sokaklara iniyoruz…”

Ocak, Şubat derken, 2019, feministlerin şu çığlıklarıyla çalkalanacak:

“Tecavüzcülere af geliyorrr!”

feminizm kirbaci idaresindeki hukumet bogasi4Nasılsa, kedi vasıfları karşısında aslanlığından utanan ve mahcup sincap tavrıyla pençesini cebine sokup geri çekilen bir aslan karşısında olduklarını biliyorlar. Bütün Müslümanları, pedofili görüyor, öyle göstermek istiyorlar. Sonra da, evliliği “erkenlik maktaından” katlıyorlar. Hani bir de “geç kalınmış maktaından” katlarlarsa, fuhuşun her şartta serbest ve yasal olmasından da istifadeyle “evlilik müessesini” bir gazete eskisi gibi buruşturup çöpe atacaklar… Avrupaî olmak, bunu gerektiriyor! Özendikleri ve kanun yaparken model aldıkları Avrupa’da aile, olması gerektiği yerde değil, buruşuk bir gazete eskisi gibi çöptedir! Belçika’da “cinsel ilişki yaşı”, 16 yaşından 14’e indirildi. Almanya, İtalya, Portekiz, Estonya öyle… Evlilik dışı cinsel ilişki kurma yaşı, evlilik yasal yaşından da geride… Türkiye’de zaten, Avrupa yosmasının peşinden yaka paça sürüklenmek isteyen Anadolu kadınına misal… Bugün, liseye giden 12 yaşında bir kız çocuğu, kendi yaşındaki bir çocukla cinsel ilişki esnasında yakalansa, suç değil… Arzular şelale… Ama “16 yıl 11 ay 29 gün” çapındaki yaşıyla 18. yaş arazisine girmek için bir günü kalmış bir köy kızı, köyündeki düğününün akşamı gerdekte basılsa, tecavüze uğramış sayılıyor. Kocası tecavüzden hapse, kendisi meçhule… Batı modernitesinin, ekstazi ile hoş olmuş kafasını, sökmeye uğraştıkları kafamız yerine monte etmeye çalışıyorlar. 12 yaşında kol halterine çevrilmiş bir lise kızının yaptıklarına ya da ona yapılanlara “deneyim” diyen egemen güç, 18. yaşına bir gün kala evlenmiş Anadolu kızına “tecavüz edilen çocuk” yaftası takmış! Deneyim yaşayan liseli kız dönse ve:

“Sana ne! İstersem dinamit koyar patlatırım!”

Dese, kanun denen bufalonun kuyruğunu bacakları arasına alıp geriye dönmekten başka çaresi yok… Ama çoluk çocuk sahibi Anadolu kadınları yıllardır, tecavüz suçundan hapiste yatan kocaları için feryat ediyor, seslerini duyan yok!

“Size ne! Aile bizim, saadet bizim!”

De diyemiyorlar. Zira Batı kazuratına menemen gibi ekmek banan “Devlet” aygıtına göre, ortada aile değil, tecavüzhane, saadet değil, sefalet vardır! KADEM’in iman umdelerine göre bütün bu tablo, feminel motivasyonlarındaki canhıraşlığa bakılırsa, özlenen tablodur!

Ak Partinin, içindeki feminist lobinin koklattığı narkoz sebebiyle bunları görmesi muhal… Sanki de Ak Parti, Amazonlar’da şifalı ot bakınırken KADEM isimli narkotik bir ota denk gelmiş, kontrol amaçlı koklarken bu otun tesirine girmiş ve onu kucak kucak demetleyerek parti vitrinine yerleştirmiştir. Hal böyleyken biz, camına aşağıdan taş atıp onu ikaz etmeye çalışıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan, etrafında fink atan, Avrupa feminizm dininin jargonunu dillerine pelesenk etmiş çıt kırıldım kadınlara değil, “Tayyip yok ise get ula!” diyen Anadolu kadınına bakmalı ve ismini tarihe zulümle geçirebilecek bu çarpık ve Avrupaî kanunları ensesinden tutarak kapı önüne koymalıdır. Vaziyeti “Tayyip yoksa get ula!” diyen anaların çocukları olarak, aşağıdan cama taş atarak ihbar ediyoruz! Cama kimse çıkar mı, bilinmez… Bildiğimiz bir şey var: Heyhat ki; Anadolu kağnısının, cıvatasından tahtasına kadar kendisini teslim ettiği hükümet boğası, feministlerin ucu kurşunî topuzlu kırbacıyla sevk ve idare olunmaktadır… Tarla bizim ama onu başkaları kendi ihtiyaçlarına göre ekmekte, kendi zevklerine göre sürmekteler… Hasat sezonu geldiğinde, karşımıza buğday nesiller yerine hıyar nesiller çıkarsa, yazık da olacak, geç de…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi