Memlekette Ahval: İktidar Cenahı Boş, Muhalefet Cenahı Bomboş!

Yazan: 20 Şubat 2022 1845

“Kar yağışı, İstanbul’da hayatı felç etti. Ekrem İmamoğlu, İngiltere Büyükelçisi ile balık yedi. Kılıçdaroğlu, afili bir yolsuzluk belgesi paylaştı. Millet İttifakı, Cumhurbaşkanı adayını henüz belirlemedi…”

Türkiye, bir İskandinav ülkesi olsaydı, ülke tarihinin en karışık kesiti bile yukarıdaki kadar basit ve bağlantısız bir haber akışı ile verilirdi. Oysa burası Türkiye ve hadiseler, yukarıdaki kadar basit ve biri biriyle bağlantısız değil…

Kar yağışı İstanbul’u felç ederken, İstanbul Belediyesi ile Merkezî Hükümet arasında biri birini felç etmeye odaklı çatışmalar başladı. Ana arterler senindi, bağlantı yolları benimdi diye uzayan kavga, bir de İstanbul Belediye Reisi İmamoğlu’nun o esnada, İngiliz Büyükelçisi ile bir balıkçı lokantasında kadeh tokuşturmakta olduğu ortaya çıkınca iyice şenlendi. Ortaya çıkmıştı, çünkü Merkezî Hükümet, lokantaya nazır mobese görüntülerini basına servis etmişti. İmamoğlu, rakı balığın kokusunu bastırır diye dikkatlerini, dikkatini kendine odaklamış mobese görüntülerine odakladı. Ama bu kavgadan, Millet İttifakı adayının kim olacağı değil de “CHP’den kim olacağı” şeklinde çapraz bir kavga daha çıkmıştı. CHP cenahından duyulan bir homurtu “İstanbul Belediye Reisi işleri eline yüzüne bulaştırmıştı…” diye terennüm edince, CHP’nin başka cenahından başka bir homurtu daha duyuldu ve o da, yılların “Gandi Kemal”ini, bir anda “Tuncelili Kemal” diye terennüm etmeye başladı. Üstelik Tuncelili Kemal’in, hükümete ait olduğu iddiasıyla açıkladığı yolsuzluk belgesinin, geceliği yüz bin lira olan lüks bir otelde yayınlandığını da gene CHP içinden birileri faş etmişti… Bu bir sakarlık mıydı, CHP içi hinliğin bir neticesi miydi, yoksa gene Merkezî Hükümet cenahının, kendisi için nimet bildiği Kılıçdaroğlu’nu gene bir kolpaya getirişi miydi? Öyle ya; köy kümesinden kırk tane tavuk çalmış tilki için en iyi korunma yolu, tavuk tüyünden müteşekkil bir yastığa sarılı iken kendi kendini, köy kümesinden tavuk çalmış diye ihbar etmesi değil midir? Hani köylüler bir hışımla gelir, tilkinin koynundaki şeyin tavuk değil yastık olduğunu görür, tilkiye karşı bir mahcupluk hissedip dönerler ve böylece tilki için, çalacağı yeni kırk tavuk için bir serbesti alanı oluşur… “Avanak Abdi”den rol çalmış vaziyetiyle zaten Kılıçdaroğlu, her iktidara lazım bir muhalefet başı… Bizim ondan daha çok yandığımız şeyse, avanaklık bile belirtmeyen, abdîlikten tam azade bomboş eşkâliyle Ekrem İmamoğlu’nun, vatan kamuoyunu ne sebeple bu denli meşgul edebilmekte olması… İçi boş bir davula, içi kakmalı bir tokmakla vurunca çok ses çıkar tamam da, fikirdir, sanattır, retoriktir, estetiktir, karizmadır, prizmadır, falandır, filandır, hangi veçheden baksak, bize içi boş bir davulun bile yanında her zerresiyle tıka basa dolu bir emtia izlenimi verdiği Ekrem İmamoğlu’nun, ne diye bu denli ses çıkarabildiğini anlamakta güçlük çekmekte, ama ennihayetinde de işi şu kıymet hükmünün eşiğine getirip bırakmaktayız:

-Memleket boş beleş olmuş hemşerim memleket! Biliş, duyuş, anlayış, fikrediş cenahlarından bomboşluk belirten bir rejimin patronajı altında, “içi boş olmak” ile “işi hoş olmak” kavramları elbet birer vals kavalyesi olur ve hakikate işaret eden hangi asalet varsa hepsinin tek tek karşısına geçip, elbet kıvırtıp dururlar…

Bir İskandinav ülkesinde değil ama Türkiye’de olan da, tam olarak bu olur!

İktidarın içi boş, muhalefetin içi bomboş, ilkinin boşluğu ile ikincinin bomboşluğu, sıcak ve soğuk hava dalgaları gibi atmosferin altında değil, boş ve bomboş hava dalgaları gibi cemiyetimizin üstünde karşılaşır ve milli dimağın üzerine rahmet değil, zulmet sağanağı halinde yağar…

Memlekette olan bu hemşerim, olan bu…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi