“Doların köpüğü”, “enflasyonun köpüğü” derken, Türkiye’nin iktisadî darlığı, politika diline bir “köpüğünü almak” kavramını getirip yerleştirdi. Dolar, yukarıya doğru atak yapıyor, iktisadî araçlarını kullanan hükümet onu aşağı itiyor ve sonra gururla “Doların köpüğünü aldık!” diye tafra satıyor… Şimdilerde aynı tafranın gözü, epey yukarılara tırmanmış enflasyon üzerine mıhlı… Hükümet, enflasyondan da köpüğünü tez zamanda alacakmış!

Ne olacağı zaten görülecek de, şunu gözlerden kaçırmamalı; bütün bir hükümetin, bütün bir iktisadî hedef halinde giriştiği bu köpük alma seyrinde olan bir şey var ve o da, aynı hükümetin dolardan köpüğünü almaya çalışırken bütün bir Müslüman Anadolu halkını, kur korumalı ama faizli mevduat hesaplarına kurtuluş besteleri, iştirak besmeleleri ile davet etmekte olması… Cehennem merdiveni yaslanmış bir duvarı gösterip, onu aşınca Cennete erileceğini vaat eder gibi, hak ile batıl arasında kurulan bu kontağın bize vazettiği bir şey var:

-İktisadî köpüklerle mücadele edeyim derken, imanî hattın köpüğü olmak bir ihtimaldir ve bu ihtimale gark olmak, ne de hazin bir bedbahtlıktır!

Zira doların ya da enflasyonun köpüğü, ya iktisadî araçlarla alınır ya da kendiliğinden söner gider ama dindarlık sahasının köpüğünü bizzat Allah alır!

“Köpük, dağılır gider, halka fayda verecek şeyse yerinde kalır…” (Rad-17) 

Halkın faydası, önce kalbinde, sonra midesindedir… Bu keyfiyeti tersten işleten ve halkın faydasını önce midesinde, sonra kalbinde olarak iş görenler, gafletle köpürttükleri hadisenin bizzat köpüğü olurlar ve onların köpükten halleri giderilmedikçe de, İslam davasına yollar açılmaz…

Bu yollar mutlaka açılacağına göre, bu yolda köpükleşenler de, mutlaka gidecek…