İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Metaverse diyorlar ya hani, mevcut teknolojilerin voltranı mesabesindeki bu sanal gerçeklik dünyası, hayatın içerisine zulmanî bir hoşamedi tavrıyla çoktan girdiğinden, hakkında daha çok şey konuşacağız ama Metaverse’in, insana, olduğu değil, olmak istediği kimliği sanal ile gerçek arası bir melezlikte sunan, bu haliyle de nefsanî arzuları için kuvveden fiile geçme imkânı tanıyan tarafının altını şimdiden kalın bir çizgiyle çiziyor ve çoğuna şimdilik uçuk kaçık gelecek bir kıymet hükmünü gene şimdiden ilân ediyoruz:
-Metaverse, hakiki tasavvufa, hem de sanalda değil, hakiki hayat içerisinde olarak ihtiyacı, çok belirgin bir hale getirecek! Metaverse’in insanî hakikat aleyhine iyice kılıçlaştığı bir evrede, hakiki tasavvuf iyice kalkanlaşacak ve bu kalkana, ona dünden bu yana düşmanlık eden nicesi de kapılanacak! Yani dinden vazgeçmek istemeyenler için, dinde kalmanın yegâne yolu bu olacak! Yani sanal gerçekliğe karşılık geçer akçe, sahi gerçeklik olacak!
Unutmayalım; Metaverse’den ilk olarak bahseden Nela Stephenson isimli romancı ve onun meseleyi mevzubahis ettiği 1992 yayınlı Snow Crash isimli distopik romanında din, meta evrende bir çeşit virüs ve onu yaymaya çalışan da Amerikan hükümetinin ta kendisi… Ve dikkat edelim; “Din bağları gevşeyeceğinden tasavvufa ihtiyaç olacak!” gibi kaba bir kıymet hükmü kondurmuyoruz, dediğimiz şey, Metaverse ile insan nefsine, zaten kedilik edebildiği cemiyet avlusunda, kaplanlık edebilme imkânı verileceği, kaplanlaşabilen nefsin elinden de, dinin, ne yalnız kışrı ne yalnız lübbü, yani ne yalnız dışı ne yalnız içi, yani ne yalnız şeriat ne yalnız tasavvuf ile kurtulunabileceğidir ve bu minvalde kurtuluşun tek çaresinin de, hakiki tasavvuf ile olacağıdır… Hakiki tasavvuf, dinin kışrı ile lübbünün, yani içi ile dışının, yani şeriat ile tasavvufun birlikte belirttikleri bütün… Tasavvuf, şeriatı havi; şeriat tasavvufa şamil… Tasavvuf, şeriatı içinde bulundurur, şeriat tasavvufu kapsar… Ve ikisi, birlik olur, ikilik ortadan kalkar, teklik belirttikleri halde de insanî hakikati deşmeye yeltenmiş her kılıca karşı kalkanlaşırlar!
Atın bile sahibine göre kişnediği bir dünyada, Metaverse’i de bir at gibi ona sahip olanlar kişnetecek, yani bu kişneme haliyle rahmanî değil, şeytanî bir makamda terennüm edecek, yani Metaverse mukadder olarak insanı, hakikatten koparıp hayalin içine sokarken, Şeytan’ı hayalden kurtarıp hakikatin içine boca edecek, insanî hakikatin boynuna bir esaret tasması geçirip, ipini de insan nefsînin eline verecek…
Bu kaçınılmazdır…
Bu kaçınılmazlığın karşısında, kaçınılmaz sualimiz de şudur:
-Cennet bahçesinin kadim bir metafor olarak tescil edileceği bir dinsizlik bağlamında, sanal cennet bahçeleri üretecek Metaverse’e karşı, “sahiden gerçek cenneti”, insan gönlünü esas alarak işaretleyecek kalemi, hangi el tutabilecektir?
Bir el ki; o kalemi evvela tutacak, bu yolla insanı durması gereken cephede konumlayacak ve sonra, iki cihan hesabıyla öldürücü sanal gerçekliğe karşı, iki cihan hesabıyla yaşatıcı hakiki gerçekliğin savaşı başlayacak…
Sahiplerine göre kişnetilmeye başlanmış Metaverse atının, gezindiği harasıyla birlikte ele geçirilmesi ve şeytanî değil, rahmanî bir terennümle kişnetilmesi, batıla değil, hakka ram her insana borç… Kur’an’da (Rad-17), hak ile batılı, selleşen yağmur ve selle giden köpüğü ile eritilen madenler üzerinde kaybolup gidecek köpükleri anlatan Allah’ın, yüklediği bir borç… Yüklenebilenlere, aynı ayette zaferi de müjdeleyen Allah:
“Köpük, dağılır gider, halka fayda verecek şeyse yerinde kalır…” (Rad-17) (Feemmâ-zzebedu feyeżhebu cufâ-â(en)… Veemmâ mâ yenfe’u-nnâse feyemkuśu fî-l-ard…)
Hak gelince batıl zail olur, amenna ama mesele, batılın, gelişini dev kazıklarla muhkem kıldığı bir bağlamda, hakkı temsil makamındakilerin onu zail etmek noktasında hâlâ rahmanî dev penselerle sahaya kıvrılamamış olması…