Eski-mez Dindar-a, Kemalizm'e İntibak Tavsiyesi

Yazan: 10 Kasım 2021 2273

Bir mesele ki, ondaki imanî tavrınıza takla attırmak, müşküller müşkülü bir iş…

Hani, günahkâr olsanız, buz gibi bir suda abdest alıp, sükûnet yuvası bir camiye dalarsınız ve yaptıklarınız için nedamet getirir, yaptıklarınızı bir daha yapmayacağına dair de Allah’a söz verirsiniz ve bütün bunlar, kendi içinizin izbesinde olup biter, kimseciklerin duyup görmesine de gerek kalmaz…

Hatta Hristiyan olsanız, bir lahza kiliseye uğramanız ve işlemeli mahfilinden günahınızı kartaloz papazın kulağına fısıldamanız da yetebilir, böylece hadiseyi, içinde gevşek papazın ağız gevşekliği edip etmeyeceği telaşı olsa da, tek bir kimsenin duymuş olmasıyla kapayabilirsiniz…

Ama işte hem mesele bir Müslümanın günahkârlık meselesi değildir, hem de siz, günah çıkarma avantajına sahip bir Hristiyan değilsiniz!

Öyleyse; bu takla nasıl atılacak, hangi vakitte atılması daha kolay olacak ve hatta atılıp atılmamasının kabulü ne şekilde belirecek?

Müşkül mü; müşkül bir mesele…

-Hey!

Diye haykırsanız ve ardından:

-Sünnet çocuklarına kıyım anında çikolata ısırtmanın, diş çektirenlerin acısını morfinle geçiştirmenin, doğum sancısını avazla baskılatmanın mucitleri, himmet buyurur musunuz?

Diye seslenseniz, bir el uzatanınız olur mu?

Ya da içinizde durumu en müşkül olanlar için aynı mahfile yeniden:

-Bir zamanlar kürsüler yumruklaya yumruklaya “Putları yıkmaya geliyoruz!” diye kabasını bir davul gibi gerdirmiş adam için ne olur, aynı putlar karşısına edeple geçebilmesini sağlayacak ağrısız, dikişsiz, sancısız bir yol bulun?

Diye seslenseniz, sesinize doğru çözüm yoluyla beraber gelen bulunur mu?

Diyoruz ya, müşkül mü müşkül bir mesele…

Ama hadiseleri uzaktan ibretle müşahede eden yanımıza varsa güvenciniz, bizden duymuş olmayın kaydıyla ve şu fasfakir halimizle size naçizane biz de bir yol göstermek isteriz:

Bakın, “sosyal medya” denilen modern nimeti kullanın, bir Kasım sabahı erkenden uyanın, saatin, dokuzu burun farkıyla geçtiği o ana odaklanın ve umuma ilân vasfı taşıyan şöyle bir mesajı, hem eski-mez dindarlığınızdan feragat etmeyici, hem de yeni sevdanızı kendinize ve cümle âleme tebrik edici bir kucaklayıcılıkla paylaşınız:

-Allah’ın rahmeti niye belli bir kesime tahsisli olsun ki; O’na da binlerce kez rahmet olsun, isterse de o kalksın yerinden, bu fakir uyusun!

Sonra da durmaksızın göğsünüzü daraltan ve yollarınızı tıkayan imanınızın traşlı yeni haline alışmaya çalışınız ve yeni yaşamınızın denizine kılçıkları alınmış ve geriye bir tek kılıcı bırakılmış bir kılıçbalığı gibi merhaba deyiniz!

Ve asla bu denizden sonrasını tasa etmeyiniz!

Nasılsa bu denizde, bu denizden sonra, hangi vesile ve gerekçe ile olursa olsun, Allah’a düşmanlık etmişlere muhabbet besleyenleri ateşten denizlerin beklediğini bilen, bilse de umur eden tek bir omurgalı mahlûk yoktur! Ve nasılda bu denizde, dinini dünyaya satmak carî ekonomidir!

Anladınız değil mi? Korkmayın, bir çırpıda “O benim de atam!” deyiverin ve sonra yeni hayatınıza:

-Acımadı ki, acımadı ki!

Diye başlayıverin… Nasılsa, sizi dakkasında:

-Oldu da bitti maşallah! Oldu da bitti maşallah!

Diye sarmalayacak ve boynunuzdan belinize rengârenk kuşaklar çekecek kimseler de eksik olmayacak…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi