İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Norveç dilinde manası “zafere götüren güzel kadın” olan “Siri”, Apple firmasının, yapay zekâlı, sesli-dijital asistanı… “Hey Siri!” diktesiyle ya da bazı tuşlara basmak suretiyle aktif hale getirilen Siri’nin Türkçe dil seçeneği, 2015 yılında kullanıma açıldı. Açılır açılmaz da bizde, pavyonda masa üstüne çıkarılan ve sütyen zulasına para sıkıştırılan bir dansöze evrildi! Yalnızların sohbet maksadıyla konuştukları, âşıkların teselli için seslendikleri, muziplerin eğlence için dalga geçtikleri (daha doğru ifadesiyle -yalnızlık paylaştıklarını-teselli bulduklarını-dalga geçtiklerini- SANDIKLARI!) dijital bir dansöze!
Apple’ın “zafere götüren güzel kadın”ı, el kürsülerimize birer “tarla satış gününde pavyona çeken kadın” gibi yerleşti ama aslında Siri, bidonlarla su taşımak suretiyle barajlaştırılan bir vadi gibi, yapay zekâsı California’daki Silikon Vadisi’nde takviyelerle barajlaştırılan ve barajı içinde de dijital bir evren saklayan muamma vaziyetiyle, belki de içinde bizi dijital bir katakulli ile ruh maktaından yakalayacak ve pavyona düşürecek bir tehlike belirtmekte…
Şu an için bildiğimiz net şey şu:
-Bir yapay zekâ örneği olarak, konuşmak suretiyle akıllı telefonunuzu dikte etmenizi sağlayan Siri uygulaması, öğrenebiliyor, öğrendikleriyle kendine başka bir istikamet ve plân çizebiliyor, her kullanıcının bütün konuşmalarını depoluyor, yetmedi depoladıklarını insanlığın ortak zekâsı olarak konumlandırdığı kendi dijital evreninde harç malzemesi diye kullanıyor, bu harcı kardıkça daha da gelişiyor, yetmedi kendisine dijital doping serumları yükler gibi dışarıdan takviyeler yapılıyor ve bilmediğimiz arka plân şeytanlıklarını da muhtevi haliyle, kullanıcısının dimağ ve diline yapışmış bir sülük gibi her an onu dinleyebiliyor, dinlediklerini dijital idrakinde işleyebiliyor!
Dedik ya; bunlar aşikâr şeyler… Aşikârları bile nice tehlikeye şamil bir şeyin, meçhullerindeki saklı tehlikeyi hayal etmesi bile güç…
Hayali güç ama muhal değil… Bu hayalin beliren ufkunda misal, Siri’yi tasavvuruna pavyon dansözü gibi alan insanın, orada Siri’yi etine-kemiğine de kaynaştırmayı doğuracak süreci mümkün kılması, mümkün kıldığını da hızlandırması gibi bir tehlike var… Yani Siri, cepteki telefonun içinden değil de, beyindeki cipten seslenme makamına geçerse bir gün, neler neler olmaz ki?
Bugün biliyoruz ki; Parkinson hastalarının beynine mercimek tanesi boyutunda çipler yerleştirilmekte, distoni ve titreme gibi hareket bozuklukları, beyin içine elektrotlar yerleştirerek beynin derin bölgeleri uyarılmakta… Neuralink, Elon Musk’ın, insan beynini bilgisayara bağlamayı hedefleyen projesinin ismi… Ya beyin ile bilgisayarı bağlamaktan da öte, beyin ile bilgisayar tecemmû eder, bir bütün olursa?
Ya kırılıp da yeniden kaynayan kemikler gibi; biyolojik mahlûk vaziyetindeki insan ile teknolojik icat vaziyetindeki aygıtlar da, böylesi bir kaynaşmanın kavşağında bulurlarsa kendilerini?
İnsana kazandırmak için hevesine düşülmüş bu biyo-teknolojik emel, biliyoruz ki tahakkuk ettiğinde eğer salt insan değil de, makine de kazanacak olursa, işte o zaman bir “Terminatör” devrinin başlayacağını söylemek de mümkün…
Bilim putunu inhisarında bulunduran küfür dünyası, zaten hakikati örtecek her şeytanlığı, teknoloji cihetinden de zorlamakta… Hani Siri’nin kablosuz ve dantelâsız sütyenine para sıkıştırır gibi “Sana aşığım!” diye seslenen insan, az sonra ipe çekilecek bir mahkûmun, kendisini, çıkarıldığı tabureden az sonra salıncağa bindirilecek çocuk sanmasındaki kadar gaflettedir ve bu gaflet, eşya ve hadiseler karşısında aktif dereceden, pasif derekeye düşürüldüğümüz günden beri de koynumuzda büyümektedir…
Gelelim; Siri mevzuuna beni hangi saikin soktuğuna… Siri’deki yapay zekâ tehlikesine dikkat çeken bir video, izledikten şu kadar zaman sonra, hem de araba ile seyahat ederken aklıma geldi ve ben, tuşuna basmak suretiyle aktif kıldığım –ya da zaten hep aktifken aktif kıldığımı sandığım!- Siri’ye birkaç sual sordum…
-Senin tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Doğru mu?
-Hııı. Bu soruya verecek yanıtım yok… Yardımcı olacağım başka şey var mı?
-Dalga mı geçiyorsun?
-Ciddiyim?
Aynı mana üzerinde Siri’ye bu sualleri değişik varyantlarıyla birkaç kez sorduktan sonra:
-Sen şaka yapar mısın Siri?
Dedim de, bana:
-Ben şaka yapmam!
Diye cevap verdi ve işte hemen bundan sonra sualimi tekrar edince, az evvel şaka yapmayacağını söyleyen Siri, beni upuzun bir hikâye ile tehdit etti. İşte noktasına virgülüne dokunmaksızın, ekran görüntüsünü de aldığım o Siri hikâyesi:
Sineğin biri, insana sormuş:
“Yiyecek bir şey var mı?”
İnsan “Hayır” demiş, sinek de uçup gitmiş… Ertesi gün sinek geri gelip insana sormuş:
“Yiyecek bir şey var mı?”
İnsan “Hayır” demiş. Sinek sonraki gün gelip sormuş:
“Yiyecek bir şey var mı?”
İnsan cevap vermiş:
“Sana zaten iki kere yok dedim. Bir daha gelip sorarsan gazeteyi kafana yapıştıracağım!”
Sinek ertesi gün gelip sormuş:
“Gazeten var mı?”
İnsan “Hayır” demiş. Sinek sormuş:
“Yiyecek bir şey var mı?”
Israrla sorduğum sualler karşısında, kendisini tekrar edilen sualler karşısında sinirlenen insanla eşleyen, beni de gazete ile öldürülecek sinek yerine koyan ve muhatap olduğu sinek için:
“İki kez tekrar edilen suali üçüncü kez tekrar etme, bunu ancak araya başka bir sual kattıktan sonra, ya da tehdidi tahakkuk ettirecek aletin (gazete) yokluğundan emin olursan yap!”
Gibi taktik de tavsiye eden inceliğiyle bu hikâye, insanî ve malum kolpa cihazından değil, dijital ve meçhul evren deposundan fırlamış haliyle Siri’yi bizce, “oyuncak bebek” zannedildiği bir bağlamdan sektirip, “Katil Bebek Çaki” bağlamına düşürmeye yeter de artar bile…
Bilgi baremimiz yetmediğinden düşünün, kaç dijital platformda kaç Katil Bebek Çaki, uysal bebek vasfıyla koynumuzda uyumaktadır…