“Fikirde İktidar Olamadık!" İtirafını Tefsir Ediyoruz: Kılıç Balığı mısın, Su Kaplumbağası mı?

Yazan: 13 Temmuz 2021 9557

Tekrar edip duruyoruz; palamutlar kadar iyi bir yüzücü de olsanız, eğer ayağınıza bir taş bağlıysa, derin sularda ancak su kaplumbağalarıyla yarışırsınız… Hele bir de belirttiğiniz tarihî derinlik açısından kulağınıza sık sık eğilip:

-Ah ah! Eskiden sen bu denizlerde, kılıçbalıkları gibi dehlizler açardın!

Deyip duran bir maziniz var ise, vay halinize!

Aslında vay, Türkiye’nin haline!

Ayağında asırlık hengamesiyle Kemalizm kayası, dünyanın bu debdebeli siyaset denizinde yüzmeye çalışıyor ve yadında şanlı mazisinin kendisine yüklediği şanlı ideali, kâh Libya’ya, kâh Azerbaycan’a, kâh Suriye’ye koşuyor, deniz üstünde boğulmamak üzere çırpınan mazlumlara yetişmeye çalışıyor…

Afrika’ya umut mu aşılanacak? Filistin’e kanat mı gerilecek? Pakistan’a vizyon mu zerk edilecek? Türkiye’yi, içinde bulunduğu denizde, kendisini kılıçbalığı hisseden ama andaki hali, ayağına taş bağlanmış bir yüzücü olan vaziyetiyle, sahada görüyoruz…

Kısaca kaydetmeye çalıştığımız bu manzara, iki şekilde tabir edilmeye müsait…

İlk tabir, fikirsiz övgü konfetileri saçmak manasına şu:

-Helal olsun! Ayağındaki taşa rağmen, bu denizde, bunca başarı!

Ya ikinci tabir? Bize göre bu tabir acıdır ama belirttiği acılık da, hasta için şifa getirici ilaçlara ait bir acılık olarak şudur:

-Helal, helal de, ayağındaki taşı sökmek yerine “Bir de şuraya sekeyim!” demeye devam ederse, yutamadıklarıyla beraber yuttuklarını da adamın burnundan getirir, ayağındaki taşın çekmeye çalıştığı dibe doğru istikametlendiriverirler!

Böyle giderse de zaten, bu ikinci tabir tecelliye gelecek ve Türkiye, kendisini kılıçbalığı hissettiği için dürtülecek ve dahi, bir su kaplumbağası cürmüyle içinde bulunduğu denizin köpekbalıklarına parçalatılacak!

“Olsun!” değil, “Amman olmasın!” kaydıyla kaç kez ikaz ettik, gene ediyoruz!

Ak Parti, uluslararası ilişkilerde göstermeye çalıştığı kılıçbalığı politikasını, mutlaka bu politikayla muvazi ve atbaşı götürülmesi gereken mesela Milli Eğitim sahasında da gösterememiş, böylece uluslararası güçlere kılıçbalığı edasıyla ve millet namına kılıç çekilirken, milletin ruh ve fikirde temel taşını oluşturacak çocuklarımızı ise yirmi yıldan bu yana hâlâ, su kaplumbağası müfredatıyla tasgir ve tağşiş etmeye devam etmiştir!

Yalnız Milli Eğitim sahasında mı? Medya, kültür, sanat, aile vs. bir milleti millet yapıcı nice sahada Ak Parti, burnuna takındığı kılıç ve edasına takındığı kılıçbalıklığının tam zıddı bir istikamette yol tutmuştur!

Hani yirmi yıldan bu yana iktidarda CHP olsaydı, hiç bari Müslümanlardan çekinir ve misal, LGBT mevzuunda yollar açıcı nice cesur kararı alamazdı! Ya da yirmi yıldan bu yana iktidarda CHP olsaydı, herhalde medya sahasında hâlâ ciddi sayıda ve vesayet rejimiyle gerçekten mücadele eden dava adamı kalırdı. Oysa medyanın yekûn kısmı Ak Parti inhisarındayken medya mensubu olmak demek, yalancı şahitler kıraathanesinin, para karşılığı yalancı şahitlik yapan sakini olmak demektir!

Türkiye’de fikir haysiyeti hele, yele verilmiştir! Bu sebeple Ak Parti’nin yanlışlarına dost vasfıyla projektör tutan kimse kalmamış, tersinden bu yanlışları süslemek, cicili bicili göstermek şeklinde işletilen bir medya anlayışının fosseptiği patlamış, iktidar yanlısı medyacı olmakla, muz karşılığı maymunluk etmek arasındaki fark iyice azalmıştır!

Saymakla bitiremeyeceğimiz bütün bu yanlışlar da işte, alenen daima ikaz ettiğimiz üzere, uluslararası politika ve savunma sanayi gibi alanlarda haklı olarak yürütülen kılıçbalığı politikasını da hiç edici, hatta bir vakit sonra yekûn haliyle aleyhimize döndürücü bir işlev gösterecektir.

A kuzum!

Gözündeki çapağı temizlemeden düşmanların için tırnaklarını uzatırsan, en evvel kendi gözünü oyarsın!

A kuzum!

Barut tedarik etmeden düşmanına silah çekersen, temelini sağlamlaştırmadan inşaat yükseltirsen, deposunu doldurmadan arabanla yarışa kalkışırsan, ennihayet vurulursun, yıkılırsın, yolda kalırsın!

Kimse alınmasın! Kaydettiğimiz bu şeyler, Ak Parti yol başçısı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yirmi yıllık tek başına iktidar imkân ve nimetinden sonra ettiği:

“Fikirde iktidar olamadık!”

İtirafının tefsiridir!

Evet, Ak Parti, kendisini var eden Müslüman Anadolu halkını fikirde iktidar edememiştir, zira etmek için atılabilecek misal yüz adım varsa, bunun en az doksanını atmamıştır! Atmadığı gibi, atılmasını isteyen Müslüman Anadolu halkıyla arasına da artık, hâl lisanıyla mesafe koymaya başlamış, bu yolla da fikirde iktidar edilemeyenlerin, fikirde yavşaması, gevşemesi, yalloşlaşması gibi öldürücü bir netice doğmuştur!

Hal böyleyken, avaz avaz bağırır halimizle biz ne yapmaya çalışıyoruz?

Şunu:

Bugünlerde savunma sanayindeki esaslı kalkınma, uluslararası ilişkilerdeki onurlu kalkışma ve memleket içindeki yol, köprü, hastane gibi imar faaliyetlerini göstermek suretiyle ancak ayakta kalabilen Ak Parti için, bir türlü fark edemediği tehlikeyi görünür kılmaya çalışıyoruz!

Diyoruz ki; a kuzum!

Sanayide, savunmada, imarda kaydedilen ilerleme, alttan da fikirde, ruhta, kültürde kaydedilmezse, sanayide ilerlediğiniz, savunmada semizlendiğiniz, imarda yükseldiğiniz kadar ileri, semiz ve yüksek bir buğz ile, alttan gelen fikir, ruh ve kültür yoksunu yeni neslin buğzuna maruz kalacaksınız, bu milleti maruz bırakacaksınız, görmüyor musunuz?

Ve diyoruz ki; a kuzum!

Gözü “Kalk gidelim!” derken, kaşı “Halt etme otur!” dercesine, uluslararası politika ve savunma sanayinde “Kılıçbalığıyım ben ulen!” diye siyaset denizinde dehlizler açıcı, ama eğitime, kültüre, aileye fikre tekabül eden alanlarda da tersine olarak bütün bir millete “Sen bir su kaplumbağasının! Kafanı kabuğuna sok, yurtta da sus, cihanda da sus!” demeye devam edici şizofren bir anlayış, ne kadar ilerlerse ilerlesin görece lehinizedir, ama son tahlilde ve toplamda mutlaka aleyhinize dönecektir, görmüyor musunuz?

Ve dahi kaydediyoruz ki; a kuzum!

Arkadan gelen nesil, “on yılda on beş milyon” adet ve markalı su kaplumbağası olarak mühürlenmeye devam ettikçe, mazinin sana telkin ettiği asil bir duyguyla sen kendini bugün kılıçbalığı hissetsen ve kılıçbalığı gibi yedi düvelle vuruşsan ne olacak ki!

Burnundaki kılıç kırılınca yerine yenisini takamayacak ve akıbet maatteessüf, debdebeli denizin bir süredir öfkelendirdiğin köpekbalıklarına karşı bir milleti, su kaplumbağası vasfıyla terk etmek zorunda kalacaksın!

Ne sanıyorsunuz? Misal Recep Tayyip Erdoğan, tepeleştirilen onca yanlış sebebiyle bir gün iktidardan düşse, ya da iktidardayken hak vaki olsa ve böyle bir yolla kenara çekilse, Ak Parti belli sahalarda kılıçbalıklığı etmeye devam mı edebilecek!

Mesela Ömer Çelik ya da Cahit Özkan’ın, kılıçbalığı cakasıyla haykırıp:

“İktidardan düştük ama davamız baki! Doğruluyoruz!”

Gibi bir manifestoyla, kanı çekilmiş bedene kan pompalayabileceğini mi sanıyorsunuz?

Ya da hakkın vaki olması durumunda, Hayati Yazıcı ya da Özlem Zengin’in orta yere atılıp:

“Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil!”

Gibi bir nutukla, kitleyi dimdik ayakta tutabileceğini mi sanıyorsunuz!

Elbette bu ihtimallerde, bu kaydettiklerimizin olması muhal!

Peki, olası bu ihtimaller vaki olursa, ne mi olacak? Cevap verelim:

-Başta kendi sularımızın köpekbalığı CHP ve onu yüzgeç hizasından takip eden kemirgenleri ile uluslararası suların diğer köpekbalıkları için, birikmiş öfke cehdiyle beraber yeni ve ne kadar süreceği meçhul bir kıyım sezonu açılacak!

-Su kaplumbağası kıyımı sezonu!

Ve katî bir çizgiyle tekrar kaydediyoruz; böyle olursa bunun da tek müsebbibi, burnundaki kılıç ile kuyruğuna bağlanmış taş arasındaki zıtlık ve muarızlığı sezemeyen, asıl kuyruğundaki taşı kestiğimde burnundaki kılıcı işletebileceğini idrak edemeyen, hatta bu kadarla da kalmayıp, kuyruğundaki taşı, burnundaki kılıcın biley taşı zanneden, bu eşeksi zannıyla da “burundaki kılıç-kuyruktaki taş” terkibine girişen, hatta ve hatta bunu millete de yutturmak için etmedik saçmalık bırakmayan Ak Parti’nin olacak!

Biz şimdiden yazalım da; her devrin iti köpeği ve bu andaki devrin yalak gazeteci tipi, kaydettiklerimiz bir gün zuhura geldiğinde:

-Sahip çıkmadınız Ak Parti’ye, şimdi çekin bakalım!

Gibi bir hokkabazlığa fırsat bulamasın, bu denilenleri, tankların yatılmış diplerinden eden bizlere, yalıların demirbaş süsü olmak vasıflarından tafra satamasınlar! Zira dediklerimiz zuhur ederse bu hokkabazlık, fikirsiz olmaktan başka, fikrin de düşmanı olan ve yirmi yıldan bu yana iktidar çevresini yaşam alanı tutan bu kimselerin, yeni iktidarın iti köpeği olmak için mutlaka ihtiyaç duyacakları bir motto olacak… Öyle ya; en aşağılık menfaatperestin bile, menfaatine visal için ona bir haysiyet kostümü giyindirmesi şart… Ve şimdilerde Ak Parti oditoryumu, bu kostümle örtünmüş tiplerin konser, konferans ya da tiyatro gösterileriyle dolu vaziyette… Ve dahi; ekmeğini davası eylemiş yalloş kimselerin bu denli gözdeliliği de, davası için ekmeğinden de olmayı göze almışlar nezdinde artık, istifra icap ettirecek bir bulantı belirtmekte…

Diyoruz ya; menfaatini davasının selametinde bilici bir fikir ve fiil siciliyle ikaz ediyoruz:

-Uluslararası politika ya da savunma sanayinde kılıçbalıklığı edip de, fikir ve ruhta su kaplumbağalılığı etmeye devam etmek, erkene çekilmiş sahte bir zafer ya da ötelenmiş bir mağlubiyete kucak açmaktan başka şey değildir…

İş; her alanda kılıçbalıklığı edebilmekte, yani iş; her alanda su kaplumbağası olmaktan istifa edebilmekte…

Bu debdebeli dünya denizinde “Varım!” diyorsan eğer, burnunda kılıç var iken kuyruğuna taş bağlı olmayacak!

Şaşmaz, kadim bir hakikattir şu dediğimiz:

-Kuyruğuna bağlanmış taşı, burnundaki kılıçla kesmek yerine, onu burnundaki kılıcın biley taşı zanneden bir deniz canlısı, muvakkaten kılıçbalığı, daimen su kaplumbağasıdır!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi