Makasçıya Bak, Makası Gör...

Yazan: 08 Ocak 2019 2647

Bir kaza oldu… Tren kazası… Ankara’nın Marşandiz mevkiinde… Fakat kazanın zuhur şekli, ancak Türkiye’de olur hadiseler cinsinden… Hadise şöyle gelişiyor: Tren hattını kontrol etsin diye önden çıkarılan klavuz trene, klavuz edeceği ana hat treni arkadan geliyor ve çarpıyor. Dokuz ölü, onlarca yaralı… İlk anda kahretmesek; hadiseyi; elindeki topu az ilerisine ters falsoyla yuvarlayan ve sonra koşarak şut çeken bir futbolcu manzarasıyla teşbih edeceğiz. Ana hat treniyle, klavuz tren arasındaki nispet gerçekten de böyle… Diyoruz ya, ancak Türkiye’de olur cinsinden bir kaza bu… Olay yeri irdeleme gazeteciliği yapacak değiliz… İşin, zihniyet urlaşmasına işaret eden bir yönüyle ilgiliyiz. İlgimizi açıyoruz: Bu urlaşma, iki zümrenin zihniyetine yapışık… Klavuz tren ile ana hat treninin çarpışmasından doğan ilk kıvılcım sanki de, iki dürtük parmağı halinde bu iki zümrenin yatağına uzanıyor ve kaza anı ve mahallinden itibaren onları, iki zıt vagon halinde kafa kafaya çarpışmaya davet ediyor. Kulak verelim ve ilk kesimin davet anonsunu duymaya çalışalım:

“Kazayı körü körüne hükümete fatura edeceksiniz! Tiz kalkın!”

Bu da ikinci kesimi çarpışmaya davet eden anonsun sesi:

“Hükümeti körü körüne savunacak, kim ve ne ise artık, kazayı başka mecralara fatura edeceksiniz! Başlayın!”

İlk kesimin baş vagonu daima CHP… İçine doldurulmuş müzmin muhalifleriyle beraber zaten, Ak Partiye fatura kesmek için buluttan bile nem kapmak derdindeler… Bunları biliyoruz, bunlara alışığız… İkinci kesimin baş vagonu ise belki Ak Partinin kendisi değil ama Ak Parti vagonlarına tıklım tıklım doluşmuş bir zümreye müteallik… Bunlar da, kendilerinden nem kapılır diye handiyse masum bulutlara taş atacaklar… Bunları bilmiyorduk, bunlara alışık değildik… Ama dikkat edin, mazi sigasıyla konuştuk… Yani bunları da tanımaya, varlıklarına alışmaya başladık… Tehlike de zaten bu… CHP ve müzmin muhalifleri, bir başlarına muhafazakâr hükümetler için ancak manivela olurlar. Hani onlar sopa vuruyorum zanneder ama bu sopa destek manivelası olur. Unutmayalım, Ak Parti sevgisi, CHP’ye nefret anasından doğdu! Öyle… CHP, Müslümanlık belirten her şeyi boğmak için saldırır ama ennihayetinde onu doğurmuş olur… Ama işte şimdi, durum farklılaşmaya başlamıştır, zira varlığına alışmaya başladığımızı kaydettiğimiz müzmin destek kumpanyası da işin içine girmiştir. Bu zümre sahneye çıkınca, CHP’nin manivelaya dönüşecek sopası bir makas diline dönüşür, karşısına da bu zümreyi makasın ikinci dili olarak konumlar ve başlarlar birlikte kesmeye… Kimi? Ucu Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşacak bir silsile halinde Müslüman kimlikli partileri… Ak Partiyi… Seni beni… Kesim-kıyım zaten başlamıştır. Ortada artık desteğe dönüşecek bir köstek yoktur, sadece maddede ve manada yenilen kötek vardır. Dikkat edin; Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu’yu harbi bir destekle arkasına her aldığında düşmanlarını hep alt etti. Ama şimdi bu düşmanla birlikte çalışan müzmin bir destek grubu zuhur etti, toplu halde halt ediyorlar… Düşmanın nice ayısını yenen, sırtlarını yere getiren pehlivan, şimdi ayılardan müteşekkil bir dost grubuna muhataptır… Müthiş tehlike… Hani uyurken başına sinek konsa, bu dost ayılar o sineği kovmak için sessizce yaklaşacaklar ve o sineğin başına koca bir kaya parçası indirecekler… Dikkat edin; bu sinek, dost ayıların dost tuttuğu pehlivanın başında park halinde… Bu dost ayıların varlığı, Anadolu insanında bir dumur hali peyda ettiriyor, görülmeli… Bu durum, pehlivanın varlığını da tersinden tehdit ediyor, görmeli! Dostluk lisanından süzülen acı cümleler bunlar… Olduğumuz yerden, etrafı ayı dostlarla çevrili bir pehlivan manzarası görmekteyiz… İşte mezkûr tren kazası da, bu manzarayı bir kez daha tenazur ettiren bir vesile… Kaza sabahına dönelim:
CHP, vagon senfonyasını kaza sabahından itibaren öttürüyor ve Cumhurbaşkanından itibaren ortalığı istifaya davet göbekleriyle dolduruyor. Karşısında ona zıt vagon senfonyası, onlar da, CHP etrafındaki rezilliğin görülmesine engel olucu bir sefillikle, komplo teorileri üretmeye başlıyorlar. İşte dost ayılar zümrenin gazete manşetinden öttürdüğü bir tren düdüğü:

“Tren kazasında Fetö şüphesi…”

Bir başka düdük, bütün manşetlere çekilmek kaydıyla zaten hoparlöre bağlanmıştır:

“Bu kazanın olacağı filan dizide filan şifreyle söylendi…”

Hatta bir başkası, müdafaa sığlığı yaşıyor ve kazayı, tren hattını inşa eden hükümete yakın bir inşaat şirketine düzenlenmiş bir komplo olarak imajine ediyor. Afaklarında beliren müdafaa avazı birleşiyor ve tek bir ses ve şu ahenkle duyuluyor:

“Yaşasın hükümet! Kahrolsun kaza!”

Kıllandıkları için değil, hükümeti bu kazadan doğacak faturadan kurtarmak için herkesi kıllandırmak için konuşuyorlar:

“Tam da sınır ötesi operasyon iradesi ortaya konulmuşken, ne oluyoruz…”

Güya görevlerini yapıyorlar… Hepsinin de neredeyse baş güdücü mevkiinde, edindikleri konumu koruma kaygısı… Anlayacağınız, çelik vagonlar çarpışınca içlerindeki insanımız madde cihetinden, bu goygoy vagonları çarpışınca da bütün insanımız mana cihetinden gadre uğruyor. Kazadan birkaç gün geçince hakikat çıkıyor ortaya ama taraflar da bütün çirkinlikleriyle bir sonraki kaza faslına geçmişlerdir! Tecavüzcü bir alçağın donunu çoktan çekmiş ve kaçmış olması hali… Sırada yeni idrak ve izan tecavüzleri var… Gazete köşesinde küçücük bir haber görüyoruz:

“9 kişinin öldüğü kazada hareket memuru, kontrolör ve makasçı tutuklandı…”

Verdikleri ifadelerin özü, kaza sebebini de ortaya koyuyor: Sinyalizasyon mekanizmasının eksikliği… Yani trenlerin kabul ve sevk işlemlerini idare edecek sinyalizasyon sistemini kurmak yerine, idareyi tamamen tren makasçısına bırakan bir sistem kuruluymuş… Zaten bu durum, hareket memuru ile makasçı arasında:

“Bana hat değişikliği bilgisi gelmedi!”

Kavgasından da belli… Ama durun; Yüce Yargı (!), hareket memuru, kontrolör ve makasçıyı ensesinden tutup içeri atarken, kazaya sebep sinyalizasyon sistemi için Ulaştırma Bakanına neden sinyalizasyon sisteminin olmadığı soruluyor. Verdiği cevap:

“Sinyalizasyon sistemi demiryolu sistemi için olmazsa olmaz değil!”

Ama birkaç gün sonra Demiryolları sessiz sedasız ihale açıyor. Sinyalizasyon sistemi için! Oysa projeyi üstlenen firmanın verilerine göre, sinyalizasyon sistemi bu tren hattında tamamlanan işler cümlesinden görünmekte… Devlet parasını ödemiş, şirket yapmamış ama yapmış gibi gösterilmiş… Ulaştırma Bakanından, üleştirme kadrosuna kadar teşbihe vuruyoruz: Frenleri olmadığı için bisikletinden düşen bir çocuk, bir yandan kendisine gülenlere:

“Acımadı ki, acımadı ki!”

Diye çıkışırken, bir yandan da frenciye koşuyor. Frenci ise onu, veresiye taktığı –takmamış!- frenin parasını ödemediği için levyeyle bekliyor… Böyle bir manzara… Kanalizasyon patlamış da, ortalık kokuyor gibi bir hal var. Ama bu kokuyu ciğerlerine misk gibi çeken bir zümre var… Her hadisenin tepesinde bitiyorlar ve neyi aklamaya çalışırlarsa çalışsınlar, muhakkak adaletin namusuna kara çalıyorlar. Biz dost kaygısıyla kaydedelim: Makasın tek dili olarak kaldıkça hiçbir ruh ve madde lifimizi kesemeyecek müzmin muhalif CHP, karşısındaymış gibi duran bu müzmin destek zümresini makasın ikinci dili gibi konumlamış ve birlikte işleyerek kesmeye çoktan başlamışlardır. Tren kazası vesilesiyle son sözümüz: İstanbul-Konya treninin onu felakete götüren makasçısına bakın, Türkiye’yi parça parça doğrayabilecek bu makası görün… Karşınızdakiler ile içinizdekilerin birlikte işlettikleri goy goy makasını…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi