İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
İktidar ile muhalefet, gece ile gündüz gibidir. Doğru işletildiğinde, birbirlerinin gecesindeki karanlığı açar, gündüzlerindeki açıkları örterler… Tabi Türkiye’de bu kaide geçerli değildir…
Türkiye’de iktidar, muhalefetsiz günlerin hayaliyle yanıp kavrulur ve aynı hayali muhalefet, muhalefetsiz bir iktidar şeklinde kurup durur… Böyle bir kumkumada da çoğu zaman, Türkiye gemisinin dümenini tutan iktidar ile o dümeni onun elinden almak için çırpınan muhalefet arasındaki kavga, geminin buz kayalıklarına doğru ilerliyor olması durumunu bile bastırır, halk denilen kalabalık kitle bile tüm dikkatini, içinde bulundukları geminin buz kayalıklarına doğru ilerlemesine değil, gemi dümeni etrafındaki iktidar-muhalefet çekişmesi üzerine toplar… Bu esnada dümen etrafından, iktidar ve muhalefet taraflarına ait olarak:
“Benim olmayan gemi batsın!”
Sesleri gelmektedir ve bu sesleri kalabalık halk kitlesi de:
“Benim tuttuğum kaptanın sürmediği gemi batsın!”
Diye desteklemektedir… Maatteessüf, Türkiye’de politikanın kalitesi budur…
Misal, Türkiye ekonomi gemisinin üç yıl dümenini tutan, müstafi Ekonomi Bakanı Berat Albayrak… Ekonomi gemisini doğru rotasında ilerletti mi, yoksa rotasından saptırdı mı, Edirne’den Kars’a Türkiye’de kurulan her sofraya ekmek, içilen her çorbaya tuz oldu mu, yoksa her ekmekten gramaj eksiltip, her çorbadan tat mı kaçırdı?
İşin esasına dair hiç kimse, iktidar ile muhalefet arasındaki fikirsiz çıngar sebebiyle bu suallerin cevabını berrak bir şekilde alamayacak ve zaten bu suallerin cevabını almak isteyen kimsenin de pek kalmadığı bir bağlamda bütün dikkatler, netice üzerinde toplanacak…
Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, istifa etmiştir ya, buna bakmalıdır!
İşe bakın ki, neticenin ifade şeklinde bile iktidar ile muhalefet anlaşamaz… İktidar ve yanlısı bütün basın-yayın organlarına göre, Ekonomi gemisi dümenini devretmek için bile ortaya çıkmayan Berat Albayrak istifa etmemiş, görevden affını talep etmiştir!
Ne ise ne…
Neticede, Berat Albayrak, kaydettiğimiz üzere Ekonomi gemisinin başına gelenler sebebiyle değil, diline gelen ve bizim, istifasından kısa süre önce “Muhalif FOX TV’ye iki muz orta” diye yaftaladığımız iki cümlesi sebebiyle istifa etmiştir…
Hani şu hilkatin değil, ekonomi lisanının garibesi olarak serdettiği “Maaşını dolarla mı alıyorsun!” ile “Biz dolara bakmıyoruz!” cümleleri… Muhalefete bir gün değil, her gün gol yapsınlar diye açtığı iki muz ortası, bunlar…
Pek tabii, muhalefet ve muhalif basın, bu muz ortalara röveşataları her gün çaktılar ve her gün gol yaptılar… Ve işte bize göre bu goller ile Berat Albayrak’ın istifası, sebep ile netice…
Goller yapıldı, Ekonomi Bakanı istifa etti, artık gol yapıldıklarından, haliyle bu iki muz ortanın ceza sahasına doğru süzülme süreci de noktalandı. Bu sebeple, bugünlerde muhalefet ve muhalif basın, iktidara hücumunu sürdürmekte zorlanıyor… Ama tabi; fikrin, iktidarın da hinterlandından pek geçmemesi sebebiyle, yeni muz ortaların gelmesi de pek gecikmeyecek… Gecikmedi de…
İşte daha birkaç gün önce, Aile Bakanı hanım bir laf etti:
“Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı!”
Ekonomik kriz ve salgın pençesindeki bir ülkede, her harfi tarta tarta kullanmak gibi bir vaziyet varken edilen bu laf da, bugünlerde muz orta olma-oldurulma temayülünde… Daha bugün Meclis’te tenazur ettirilen şu manzaraya bakın:
CHP’nin yırtık temsilcisi, Meclis kürsüsünden, boğazını yırta yırta “Millet aç aç!” diye haykırırken, vurgu yaptığı şey işte Aile Bakanı’nın, dalgasız kaldığı için sörf tahtası üzerine çömelmiş CHP’ye, adeta coşturucu bir dalga halinde bahşedilen mezkûr cümlesi…
“Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı!”
Ama durun; CHP temsilcisi, sözlerini:
“Tamam, herkesin karnına bir şeyler giriyor ama kuru ekmek giriyor!”
Diye sürdürürken, Ak Parti sıralarından, Sokratesvarî bir mantık buluşuyla ve “Bir muz orta da benden!” dercesine bir vekil narası gelmez mi:
“Karınlarına bir şey giriyorsa, demek aç değiller!”
Elbette CHP temsilcisi, hitabetinin delici projektörünü derhal, Sokrates cakasındayken gerçekte Soğan-Patates tafrasındaki bu vekile çevirdi ve mıy mıy lisanıyla edilen bu lafı, zart zurt gürültüsüyle, kontrolü kaçırılmış bir iktidar gazına eviriverdi:
“Tutanaklara geçti, alacağım! Kuru ekmek yiyen vatandaşlar için utanmadan ‘Karınları tok işte!’ dedi!”
İnsanın, hele de mevzu bahis edilen kendi midesi iken, ayırt etmeksizin, hem muhalefetin, hem de iktidarın temsilcisine bakınca kusası geliyor değil mi?
Hele, CHP’nin yırtık vekiline cevap vermek için söz alan Ak Partili vekili, dört cümlelik cevabı irticalen vermekten aciz, elindeki kâğıttan, o da Sezen Cumhur Önel edasıyla okurken gördüğünüzde…
Biz gene de kusmayalım ama şu kıymet hükmünü de kondurmadan etmeyelim:
-İktidar ve devlet başı Recep Tayyip Erdoğan, rakip kale önlerinde gol ararken, maatteessüf arkasında, kendi kalesinde gol arayan bir kademe vardır… Yani misal, üç gol atıp “hat-trick” yapsa, dört gol yiyip maçı kaybetme ihtimali, hemen ensesindedir…
Keşke bu kademeyi de kendi seçmiş olmasaydı da, bizler de bu kademeye tam kadro, rakip takımın kademesi diye hücuma geçebilseydik…
Ama bu kademe içinde, kendilerine hücum edince Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasına saklanan ve hücumu kendilerine değil de, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yapılmış gösteren alçak sayısı hiç de az değil…
Alçak bitlerin, gezinip durdukları başa sirke dökenleri, cellât baltası gibi takdim etmeleri doğaldır…
Ama ya baş’ta da, bitleri dost, sirke dökenleri de cellât baltası gibi görme temayülü zuhur ederse…
Ya da etmişse…