Başkanlık Sistemi, "Kırık Kaburga"laştı mı?

Yazan: 31 Ocak 2021 1949

Başkanlık Sistemi, onu tam layıkıyla işletemeyen mütereddit kimseler elinde, kırık bir kaburgaya döndü… Ve muhalefetin sinsi boksörü de, bu sebeple her daim bu kaburgaya çalışmakta…

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, zaten parlamenter sistemi, yitik Atlantis’i gibi görmekte… Onu bulacak, battığı yerden yeniden ortaya çıkaracak… Akşener’in İP’i, CHP’nin cepken cebinden baş çıkarmış, kendisine göz kırpan iktidara “Parlamenter sisteme dönersen tamam!” diye şart koşmakta… Cılız karizmasıyla partisinin ona değil, kendisinin partisine ait olduğunu beyan için “Saadet Partisi’nin Karamollaoğlusu” diye takdim edebileceğimiz, takma sakallı Hacivatvarî genel başkan da, aynı kırık kaburganın üzerinde kıkırdamakta… Apo’nun HDP’sine gelince, o zaten, mahalle yandığında saçını tarayan umursuz bir orospudan ziyade, saçları arasında getirdiği alevle mahalleyi yakmaya çalışan kasıtlı bir orospudur ve muhalefeti sevişmek, iktidarı da dövüşmek suretiyle kakafoniye sürmek emelindedir…

Yani muhalefet boksörü, fabrikada dizilmiş olmaktan çok, sanayide toplanmış gibi duran bir vaziyet belirtmekte… Sanayide toplanmış ama bütün… İşi; yapmak gibi bir zora değil, yıkmak gibi bir kolaya dayandığı için de, daha kolay… Ve bu manzarasıyla da en çok, Başkanlık Sistemi’nin, kırık kaburgaya döndürülmüş helezonu etrafında dönmekte…

İktidar boksörüne gelince… Oradan da, Ak Parti ve MHP eliyle yapılan mukavemet, kaburgası kırık olmayan zinde bir boksörünkine değil, kaburgası kırık olan ama bunu şimdilik kaburgasını ovarak açık etmek yerine, dişlerini sıkarak saklayan bir boksörünkine tekabül etmektedir…

Üstelik iktidar boksörü açısından iş; Ak Parti ve MHP şahsında iki parçalı, iki hamleli, iki stratejili bir dağınıklık da belirtmekte… Kroşeler çoğu meselede senkronik ama bu daha çok, MHP’nin Ak Parti’ye değil de, Ak Parti’nin MHP’ye uyma hassasiyetinden vareste… Aralarında bütün gibi duran bir dağınıklık var, bu dış manzarasından olmasa da, iç aksamından belli olmakta…

Bu dağınıklık, aslında iç bünyede o kadar belirgindir ki; bunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi evinde gün aşırı ziyaretlerinden de sezmek mümkündür… Galiba “Bir şey bir de çok zayıfsa, üzerine çokça titrenir!” hikmetinin bir tecellisi olan bu ziyaretleri bir kenara bırakmalı ve muhalefet boksörünün bu sıralar bir de “Ak Parti ile MHP birliği içten çatırdıyor!” vaveylalı bir kırık kaburga itham ve izharına odaklanmalı… Evet, bu ithamda fitne körüklemek niyeti asıl motivasyon kaynağıdır ama Cumhur İttifakı’nın bünye bütününe hazine değil, kırık kaburga bulmak için detektör tutan muhalefetin bu ötüşü de gerçekte sebepsiz değildir… Zira Ak Parti’nin, kürsüde değil, hayatın içindeki teşkilat unsurlarının, kırık bir kaburga izharı olmasa da, sızlayan bir kaburga sızlanması sayılabilecek şu cümleyi çokça kurduklarını herkes biliyor:

“İktidar kim, biz mi, MHP mi?”

Zira aynı kimselerin, MHP hinterlandından, Ak Parti Belediyelerine, Ak Partililerden daha çok gelen ve dokuzu ifa edilmiş on isteğinden onuncusu ifa edilmeyince cıngar koparanlardan da şu cümleyi çokça duyduklarını gene herkes biliyor:

“Bu nasıl ortaklık lan!”

Her şey bir yana, siyaset hayatı, asla eli mahkûmluklarla geçmemiş Recep Tayyip Erdoğan’ın, potansiyel halinde dursa da ilk defa, ikbali tek bir kişi ve tek bir partinin insafına kalmış vaziyettedir… Bu potansiyel, aktive olur mu, MHP Genel Başkanı, evvela şaşırtan ve ortaklarının ipini de çekici çıkışlarından birini bu defa Recep Tayyip Erdoğan aleyhine gerçekleştirir mi bilinmez, ama bu imkân bir potansiyel olarak bir serçe gibi uçmuş ve penceresine konmuştur… Bu manada, Cumhur İttifakı’nın rahatı, daha büyük olmasına rağmen Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan değil, MHP ve Devlet Bahçeli’dir…

7 BAŞKANLIK SİSTEMİ KIRIK KABURGALAŞTI MI.foto

Zaten bu rahatlığı, Devlet Bahçeli’nin muhalefeti umursuz bombalarken, Ak Parti’yi de sıyırttırmak şeklinde cereyan eden çıkışlarından anlamak da mümkündür…

Böyle bir manzarada, Kürt seçmenin Ak Parti’yi desteklemiş ekser kısmı da, doku uyuşmazlığı sebebiyle MHP varlığından rahatsızdır… MHP’yi, “15 Temmuz sonrası zarureti” bağlamında değil de, evveli ve ahiriyle, bütün ideolojik formasyonuyla gören bu seçmenlerden de kayda değer bir oran:

“AK Parti’yi, omuzlarımızdan aşağıya bir bozkurt sarkıtsın diye omzumuza almadık ki!”

Gibi bir hisse kapılanmıştır. Bunlar, herkesin gördüğü ama herkesin ifade edemediği vakıalar... Böyle bir bağlamda şimdilik Ak Parti ve MHP, ortaklık hissiyle “Hadi çıkalım, akşam eve kim ne getirebilecek!” lisanıyla etrafa açılmakta, Devlet Bahçeli de bu minvalde her hafta Meral Akşener’e “Evine dön kızım!” temalı seslenmelerde bulunmakta, bir yere kadar Meral Akşener tarafından “Başkanlık Sistemi’nden dönecek misiniz?” diye karşılanan bu seslenişler, kamuoyuyla beraber kendisine de bıkkınlık vermiş olsa gerek ki; artık dalgaya vurulmaktadır… Recep Tayyip Erdoğan’ın, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu üyesi Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaretini de bu bağlamda düşünmek lazım…

Ama dikkat; bu ortaklık bağlamı, çok kuvvetli bir bağ ile bağlı değildir… Akşam eve getirmek üzere gündüz arayışa çıkan ortaklar, gündüz buldukları vesilesiyle akşam ortaklık evine dönmeyebilir de… Böyle olunca da bu vaziyetin bağı, birleştirici olmaktan, boğucu olmaya doğru gider, evrilir… Evrilirse de en çok, en büyük baş için boğucu olur…

Niye olmasın ki; parlamenter sistemde %30-40 oy ile tek başına iktidar mevkiinde uzun yıllar kalan Recep Tayyip Erdoğan, Başkanlık Sistemi ile beraber artık, %50’nin bir altı, bir üstü hesabıyla %1’lik partilere bile eyvallah çekmek, hele alınan %52 oyun ne kadarına sahip olduğu pek de kestirilemeyen ama %5 ten muhakkak çok lakin %10’dan muhakkak az olduğu tahmin edilen MHP’yi de mutlaka memnun etmek zorundadır…

İş; MHP memnun edilecekken, Ak Parti’ye küstürülecek olanların ne kadar olduklarında düğümlüdür… Ya MHP vesilesiyle gelen, MHP vesilesiyle gidenden daha azsa? Bizce Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok merak ettiği şeylerin başında da bugünlerde, bu oran gelmektedir…

Neticede, birleştirsin diye bünyeye çakılan çivi, bünyede çatlak hasıl ettirmiş ve bu çatlak da gitgide büyüme temayülü göstermişse, onu daha da çakmaz, keserin ters tarafıyla sökerler…

Neticede Türkiye’de siyaset-politika, er meydanı değil, kâr meydanıdır!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi