Gezi Parkı olaylarından, 15 Temmuz darbe girişimine kadar neler denediler neler, ama olmadı… Ve artık şunu anladılar; Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek için onunla Müslüman Anadolu halkının arasını açmaktan başka bir yol yok…

Peki; Müslümanlık ile ismi yan yana geldiğinde bile ismi eğreti duran Kemal Kılıçdaroğlu bu işi nasıl yapacak? Herhalde başına afilisinden bir takke geçirip, hayatında hiç yapmadığı üzere Cuma namazına başlayacak değil… Ya da Canan Kaftancıoğlu’nun, inanmadığı Allah’a el açış pozları verişini de, bu iş için eylenmiş bir fedakârlık saymamalı… Meral Akşener’in başında varken yokmuş gibi duran namaz pozluğu eşarbında da, Temel Karamollaoğlu’nun başında yokken varmış gibi duran kavuğunda da bu kudret yok…

Zaten bu isimler, bırakın Recep Tayyip Erdoğan ile Müslüman Anadolu halkı arasını açmayı, varlıklarıyla bile bu arayı daha bir sıklaştırıyorlar… Mesela Kemal Kılıçdaroğlu şahsıyla, Recep Tayyip Erdoğan’a gönül koyulacak olan anların sahrasında karşılaşılmış bir şeytan gibi… Böylesi şeytanlığıyla evvela ortaya bir sahra kasırgası çıkarmakta, bu kasırga da işte Allah’a sığınıldıktan sonra ortada ne var ne yok ise hepsini, menfaat sağlamak üzere Recep Tayyip Erdoğan vahasına doğru sürüklemekte… Hani böyle bir şeytanlık olmasa, “Euzu” etkisiyle Recep Tayyip Erdoğan’a doğru da böyle bir çekim olmayacak…

Peki öyleyse, nasıl olacak; Recep Tayyip Erdoğan ile Müslüman Anadolu halkının arası nasıl açılacak?

Aslında bu sualin cevabını merkezden muhite doğru bakarak değil, merkezden merkeze bakarak bulmak mümkün… Yani Recep Tayyip Erdoğan ile Müslüman Anadolu halkının arasını açacak kimseleri dışarıda değil, bizzat Ak Parti’nin içinde aramalı…

Çünkü kasıtlı ya da kasıtsız yıkıcılıklarıyla bunlar hakikaten Ak Parti içindeler!

Hani sanki de; nefesi kuvvetli bir ifrit medyumu, Recep Tayyip Erdoğan’dan soğusun diye Müslüman Anadolu halkı için bir muska çızıttırmış, bunu üç adet kâğıda yazdırtmış, dıştaki muhalefet eliyle bunların birini Ak Parti eşiğine, birini iki yol arasına ve birini de meçhul bir mezara gömdürmüştür…

Hani olur ya; soğutma muskası tesiriyle karı kocadan soğur, ne zaman kocasına sarılmak istese muskanın tesiriyle kocasının suretinde çirkin ve itici başka suretler tecelli eder ya; işte aynen öyle de; yaşanan onca sıkıntıdan ve kırgınlıktan sonra Müslüman Anadolu halkı ne zaman:

“Cumhurbaşkanımıza gene de sahip çıkmalıyız!”

Dese ve boynuna sarılmak için kollarını açsa, Cumhurbaşkanımızın suretinde çirkin ve itici muska suretleri tecelliye gelmekte ve kalkan kollar inmekte…

Şaka değil; nice kırgın ve küskün insan için hâlâ Recep Tayyip Erdoğan sevilecek adamdır ve kırgınlık ve küskünlüğü bir yana bırakıp ne zaman onu sevmek namına hamleye geçilse, misal Ak Parti içindeki Özlem Zengin gibi kimseler soğutma muskasının çirkin ve itici tipi olarak tecelliye gelmekte ve hamleye geçirilen sevgiye bu defa yüz geri ettirilmekte…

Ve asla şaka değil; soğutma muskasının çirkin ve itici suretleri gibi Ak Parti içine doluşmuş ve Ak Parti çevresine birikmiş o kadar çok kimse var ki; Kemal Kılıçdaroğlu’ndaki şeytanlığın katkı sağlayan getiriciliğini bile götürebilici bir ifritlik çapına ermiştir!

Zaten belediye seçimlerinde İstanbul, Ankara, Adana ve daha birçok il de bu sebeple kaybedildi… Kemal Kılıçdaroğlu şeytanlık çapından düştüğü için değil, Ak Parti içindeki ifrit suretleri çap genişlettikleri için… İçindeki kabiliyetliler sebebiyle CHP kazanmadı yani, içindeki ifrit suretleri sebebiyle Ak Parti kaybetti…

Hatırlayın…

Kadem temsilcisi kadın bir avukatın, sırf İstanbul Sözleşmesi’ni müdafaa ettiği için Milli İrade isimli bir toplantı esnasında Millî-İslamî 750 vakıf-dernek temsilcisi tarafından yuhalanmasının üzerinden nerdeyse yirmi ay geçti…

O toplantıda hazır bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bu yuhalamayı susturmak namına, bizce tüm dünya insanlığı namına, hem de insanlıktan soğusun diye yazılmış bir muska halindeki aynı İstanbul Sözleşmesi için “Nas değil, kalkabilir!” demesi üzerinden tam yirmi ay geçti…

Bu yirmi ayda Müslüman Anadolu halkı, sevgisini Recep Tayyip Erdoğan üzerinde teksif edip bekledi ama Milli İrade toplantısındaki 750’ye karşı 1 temsil kudreti, milli iradenin kendisinde de 750’ye 1 olan Kadem mensupları durup beklemediler, bu süre zarfında Çanakkale’yi savunur gibi İstanbul Sözleşmesi’ni savundular, karşısında duranları hükümet gücünü kullanarak bastırmaya çalıştılar ve hepsine temsil olarak da Özlem Zengin, yazılması olası soğutma muskasının çirkin ve itici sureti gibi düzenli olarak tecelliye geldi ve Cumhurbaşkanımız üzerindeki sevgi teksifine her defasında tiner gibi karışarak bu sevgiyi inceltti…

Belki görülmüyor ya da görülmek istenmiyor ama inceltmeye de devam ediyor… Bizden söylemesi; Özlem Zengin ve türevlerine bakıp Recep Tayyip Erdoğan’dan gönül düşürenlerin sayısı hiç de az değildir…