"Kâfir Corona, Kâfir Sünnî!"

Yazan: 18 Nisan 2020 2910

Şu İran ve Şia meselesi, aslî hakikatiyle ne zaman anlaşılacak, hamsi kavağa çıktığında mı, ne zaman?

Oysa İran’ı ve Şia’yı anlamak için mümine, hamsininki kadar maddî akıl ve kavağınki kadar ruhî aksiyon yetecek…

Amma nerede o akıl ve nerede o aksiyon?

Bu aklın ve bu aksiyonun ortaya çıkmaması için türlü sebep var tabi… Bir kere, İran ve İran’ın kendisiyle var olduğu Şiilik, şeytanî bir uyanıklıkla oyunu güzel kurmuş…

Bir eli, İslam dünyasının kendi dışındaki kitlesine narkoz koklatırken, diğer eli, İslam’ı ve Müslümanları şişlemekle meşgul… Ve Müslümanlığın narkoza maruz kalmayan tarafından ne zaman bu sinsiliğe dikkat çekilse, Müslümanlığın narkoza maruz kalmış tarafından sahte bir kardeşlik ninnisi çığırılıyor ve bu dikkat çekişler böylece bastırıyor.

Ne imiş, mezhep kavgası, Müslümanları güçsüz kılarmış!

Abe anlayın artık! Müslümanları güçsüz kılan şey, Müslümanlık hassası, kendisini avurdundan periyodik olarak dişleyen ve damla damla kanına zehir salan bir yılana ne zaman pençe kaldırsa, onu durduran “Hop kardeşim hop! O yılan değil, senin öbür yanındır!” yalanıdır!

Bir kere İran ve Şiilik ile aramızdaki ayrılık, mezhebî değil, dinîdir!

İslam’da “mezhebî kavga” denen şey olsaydı, Hanefî ile Şafiî, Hanbelî ile Malikî, Hanefî ile Malikî ya da Hanbelî ile Şafiî arasında olurdu. Ama o da en başından beri olmadı. Zira aradaki farklılıklar, içtihat farklarından doğan ve “mezhebî-mezhepsel” diyebileceğimiz farklardır, yoksa esasta birlik vardır!

Oysa Şiilik öyle mi?

İslam binasıyla, dış kaplama ve sıva plânında değil, temel ve taşıyıcı kolon plânında ayrılan, Allah Resulü’nün yüz bin küsur Sahabîsini, bir kaçını ayırdıktan sonra tekfir eden, Allah Resulü’nün muazzez hanımı ve Kuran delaletiyle müminlerin annesi Hz. Aişe’ye, hem de O’nu bizzat Allah tebrie etmişken fuhuş isnad eden –haşa!-, Kuran’ı eksik bilen ve O’nun da tamını, kendi imamları nezdinde sayan, böylece İslam’la kopan ama kopmamış gibi yapan Şia için, Şiî olmayan bütün Müslümanlar kâfirdir ve hatta bu hükme inanmayan bir Şiî de, kâfirdir!

Fakat böyleyken, bu kaskatı dalaletlerini de “takiyye” isimli bir şeytan saklambacıyla gizlerler ve apaçık ilân etseler, tüm Müslümanların yüzlerine tükürük, İslam’la varmış gibi duran bağlarına da makas atacakları bu dalaletlerini, dengeli bir tebliğ ve telkin metoduyla yayarlar…

-Kümes tepesinden hoparlörle haykırıp da, Sünnilik kümesinin tavuklarını ürkütmeyecek, içeriye sansar ya da tilki gibi sinsice girip tavukları tek tek boğacaksın!

Şiilik akl-ı seliminin, her bir Şiiye telkin ettiği dava diyalektiği budur!

Oysa her şeye rağmen, onun sansar ve tilki cürmü, kendisini komple saklayamaz, zira kendisini komple saklasa, komple yok olması gibi bir durumun da doğacak olmasından, bu mümkün olmaz…

İşte size; COVİD-19 salgını vesilesiyle Şii bir mollanın, Şia iman hinterlandında tüm Şiîlere adeta kültürfizik hareketleri yaptırıcı, tüm Şiîleri moralize etmek için Şiîliğin iman esaslarını güncel bir mevzu vesilesiyle kusucu, bir hitabı:

“Korona virüsü kâfirdir, yaşayan bir varlıktır ve öldürücüdür! Korona’ya, Velayet’i teklif ettik, ancak o kabul etmedi, inkâr etti ve tıpkı Sünnîler gibi toplumlara eziyet eden bir kâfir oldu!”

Velayet dediği, kendisine inanmayan her Müslümanın kâfir, her Şiînin de Şii olmaktan çıktığı bir iman esası… Humeyni’nin bir kitabında yazdığı üzere, güya Allah, Peygamberimize Hz. Ali’nin kendisinden sonraki velayetini ilân etmesini ayetle bildirmiş ama Allah Resulü, Sahabîsinden çekinip korktuğu için bunu ilân edememiş ve böylece İslam dünyasında bitmez tükenmez kaotik durumlar başlamış!

Haşa ve kellâ!

Korona, başta COVİD-19 olmak üzere, ne kadar öldürücü olursa olsun, bütün çeşitleriyle masumdur amma bu sapıklıklara inanan herhangi bir kimse, mutlaka kâfirdir!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi