Milli İrade, Kadem'i Yuhaladı

Yazan: 01 Temmuz 2019 21021

Geçtiğimiz Ramazan ayının son günleri (1 Haziran 2019)… Haliç Kongre Merkezi’nde, sivil toplum kuruluşlarıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iftar programındalar… Program, “MİLLİ İRADE” temalı… Cumhurbaşkanı, konuşmasını yaptıktan sonra STK temsilcilerine söz hakkı veriyor. Söz alanlardan biri de, Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Âdem Çevik… Ama sözü İstanbul’un 957 adet sivil toplum örgütünün de içerisinde bulunduğu “Aile Meclisi” adına alıyor. Çevik, özetin özeti halinde İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet projelerinden duydukları rahatsızlığı dile getiriyor. İstanbul Sözleşmesi‘ne dayanılarak çıkarılan kanunlar (6284) ve Toplumsal Cinsiyet emelli düzenlemelerin, mecburi sonucunun ailesiz bir toplum olduğunu tek tek anlatıyor. Bu arada salonda bulunan 750 kişinin tamamı, Çevik’in bu söylediklerini hararetle alkışlıyorlar. Emelleri, Cumhurbaşkanına belki de bir tavşan gibi takdim edilmiş bu kanunların, gerçekte bir sırtlan olduğunu, bunu da toplumun içinde dişlenmiş ve nice dişlenişe şahit olmuş kimseler olarak göstermek...

Ama durun, tam bu anda fikir ve ruhta Müslümanlara nispeti “957 sivil toplum kuruluşu bir yana, o bir yana!” diyebileceğimiz KADEM’den kadın bir temsilci, Çevik’i reddetmek ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak üzere söz alıyor. Hukukçu ve “kadıncı” bu kadının da derdi, İstanbul Sözleşmesi’nin gerçek bir tavşan olduğunu göstermek... Zira KADEM, sadece bir dermek değil, Aile Bakanları’nı belirleyen ve İstanbul Sözleşmesi’ni canhıraş savunan bir kudret merkezidir... İstanbul Sözleşmesi ise nezdlerinde, Türkiye has bahçesine neşe ve huzur getiren gerçek bir tavşandır. Ama işte tam bu anda ve gene Cumhurbaşkanı’nın nezdinde, 957 STK adına orada bulunan 750 kişi senfonik bir uyumla KADEM temsilcisi kadına çıkışıyor:

                “Yuuuhhhhh…”

Zira KADEM temsilcisi kadın, İslam düşmanlarının da hararetle savundukları İstanbul Sözleşmesi’ni, her zamanki gibi dini referanslarla izaha girişmiştir. Satanist bir gencin, kedi keserken kendisine “Allah’ın gökten kendisine koç gönderdiği İbrahim” kıssasını referans alması nasıl saçma ise Batı’dan gelen ve aile yapımızı yıkmayla neticelenmesi mukadder olan bu yasaları İslamî referanslarla açıklamanın da bir o kadar saçma olduğu bir bağlamda, Hakk’ın ve Müslüman halkın nezdinde “750’ye 1” kalması da mukadder olacak KADEM ve temsilcisi ağzının payını ala dursun, Cumhurbaşkanı bu kıssadan hissesine düşeni almış olacak ki, yuh seslerini bizzat susturuyor, öfkeli “Milli İrade”yi bizzat sakinleştiriyor ve sonra aynen şöyle diyor:

“İstanbul sözleşmesi nas değildir, feshedilebilir…”

İnşallah bu cümle, İstanbul Sözleşmesi’nin, ihtimalli hesaplarla değil, kesin olarak feshedilmesinin peşrev cümlesi olur. Hem KADEM’in izzet-i nefsi düşünülüp de ağır davranılmasına da gerek yoktur. Zira Batılı ve Batı aile dinamiklerine göre kurgulanmış “kitapsız” bir yasayı, İslamî forma sokmaya çalışarak savunmaya ve uygulanmasını sağlamaya çalışan KADEM, Cumhurbaşkanı misal:

“Yere batacısa İstanbul Sözleşmesi!”

Dediği andan itibaren, geçmişte canhıraş ve Kuvay-ı Milliye ruhuyla savunmasına bakmaksızın, İstanbul Sözleşmesi’ni yere batırası kamu spotları çekmeye başlayacaktır. Fikirsizlik işte böyle rezil bir şeydir. Ve sahici fikrin, herkesin her vesileyle her şeyden nemalandığı bir dünyada mensubuna ızdırap aromalı ne şerbetler içirdiğini bilmek ama ondan da vazgeçememek ne şerefli bir şeydir. Milli İrade’nin yuhaladığı fikirsiz nema olmaktansa, ızdırap aromalı fikir şerbetlerine boğulmak, ne şerefli bir şey…

Sözü, İstanbul Sözleşmesi’nin ne idüğüne dair son bir tariflendirme ölçüsüyle şöyle kapayalım:

-Adına aldanılmaması ve sadece İstanbul’da toplanıldığı için bu ismi aldığı bilinmesi gereken İstanbul Sözleşmesi, bir Avrupa Konseyi kazığıdır, Türkiye bu kazığa onay imzasını Mayıs 2011’de atmış, “ilk ülke” vasfıyla Mart 2012’te onaylamıştır, böyleyken Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’da İstanbul Sözleşmesine dirsek gösterilmiş, Almanya’da kabul edilmek için 2018’i beklemiş, Rusya ise her nasılsa kabul ettiği bu sözleşmenin Rusya’daki aile yıkımlarına şahit olduğu için bu sözleşmeden çekilme aşamasına gelmiş ama içimizdeki “Avrupa’dan fazla Avrupacı” tipler vesilesiyle Türkiye’de bu sözleşme 6284 sayılı kanunla yürürlüğe konulmuş, 6284 sayılı kanun “İslam hukuku diye bir şey yoktur!” diyen Prof. İzzet Özgenç’e hazırlatılmış, bu kanunla İstanbul Sözleşmesi kanun hükmüne geçirilmiş, böylece LGBT gibi sapkın kuruluşlar da koruma kapsamına alınmış, “din, töre, namus, gelenek” gibi kavramların pabucu dama atılmış, “aile içi” kavramı infaz edilip yerine “ev içi” kavramı konulmuş, böylece ailenin bu sözleşme nezdinde doğurduğu rahatsızlığın sırtı okşanmış, şu olmuş, bu olmuş ve KADEM, kanun değil, bizi biz olmaktan çıkarmaktan başka bir işe yaramayacağı aleni bu haltın Türkiye’deki kara trenine lokomotif olmuştur… El an da, öyledir… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, zararın neresinden dönülürse kârdır hikmetiyle hareket etmesini umut ediyor ve KADEM’e biz de O’nun nezdinde:

“Yuhhhhhh…”

Çekiyoruz… İstanbul şehir mimarisine ilaveten bir gün “Aileye de ihanet ettik!” açıklaması gelmeyecekse eğer İstanbul Sözleşmesi feshedilecek, onun kara trenini Türkiye’de çeken KADEM lokomotifi kızağa çekilecek… İnşallah…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi