İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
“Ben PKK’lıyım, asker öldüren kimse benim için terörist değil gerilladır, o ise Türkçü-Turancı’dır, gözünde tüm şürekâm teröristtir, tam zıtız, barut olsam ateştir, ateş olsam baruttur!”
Demediler, birleştiler.
“Ben Madımak otelinde yakılanım, o nezdimde Madımak oteline kibrit çakandır!”
Demediler, birleştiler…
“Ben yıllardır Ak Parti’yi terör karşısında gevşek olmakla suçlayanım, şimdi katıldığım saflarda terörün siyasetteki temsilcisi ile nasıl aynı fotoğrafta bulunurum?”
Demediler, birleştiler…
“Ben bilmem kaç partisi, Müslüman kimliğine tahammül edilemediği için kapatılanım… Beni kapatan ve Müslüman kimliğine hala tahammülü olmadığı apaçık olan parti ile Müslümanlıkla bağım sürer iken nasıl birlikte olabilirim?”
Demediler, birleştiler…
Siyasetin, “kimi Hindu, kimi yam yam, kimi bilmem ne bela” olan ama belirttikleri varlık sebepleriyle birbirine muhakkak candan düşman olan unsurları, Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı vesilesiyle dost oldular, bazısı bazısı ile alenen kucaklaşarak, bazısı bazısıyla otelde buluşan yasaklı aşıklar gibi gizlice sırnaşarak bir araya geldiler ve önceki bir seçim sonunda Atatürkçü CHP’den bir ağzın, Apocu HDP’deki bir kulağa söylediği ve Ak Parti’nin düşen oy oranı namına karşılıklı zevklendikleri üzere “birlikte salladılar”…
Nezdimizde Türk ırkçısı ve paganist, Türk ırkçısı ve Kemalist, Ehl-i Sünnet akortsuz ve fikirsiz, Kürt ırkçısı ve terörist olan ve dört ayrı mızrap halinde dört ayrı telden çaldıkları halde yerel seçimlerde birleşebilen bu dörtlü, iskambilin joker (CHP), maça kızı (İP), kupa papazı (SP) ve pis yedilisinden (HDP) ibaret dörtlüsü gibi tek bir kumarbaz elinde toplandılar, seçim masasının başına geçtiler ve içlerindeki hilekâr (FETÖ) tarafın himmetiyle Ak Parti’yi bir nebze de olsa yuttular. Ankara’da CHP, Ülkücü ve İP meşrepli adayı ile girdiği seçimleri, Antalya, Mersin, Adana gibi lokomotif illerdeki gibi HDP, SP ve FETÖ’nün açık desteğiyle kazanırken, İstanbul’da da aynı kombinasyonla kazandı ama burada beklenmedik bir şey oldu ve ceket koluna gizlenmiş iskambil kâğıdının, oyun henüz bitmemişken masa üstüne düşmesindeki gibi bir vakıa yaşandı, CHP’nin hempalarıyla beraber oy hırsızlığı yaptığı tescillendi. YSK’ya, CHP’nin itirazları sebebiyle oyların sadece yüzde onunu saydırabilen Ak Parti, yaklaşık 30.000 olan oy farkının yaklaşık 15.000’e düştüğünü tüm millete gösterdi, böylece seçimlerin yenilenme kararı alındı ama bu defa CHP’nin herkesten yapışkan olan çamuru devreye sokuldu ve CHP, malı çalınmış ev sahibini bastıran yavuz hırsız vasfıyla gürültüye başladı. Amacı tabi ki; hakkı yenilen olarak tescillenmek ve çalarak kıl payı kazanmış göründüğü seçimi mağduriyet hissiyle çalmaksızın fark atarak kazanmak… Ak Parti, daima CHP tamtamı tarafından bastırılan avazıyla:
“Neden il genel meclisinde CHP’ye oy farkı atmışız da, Belediye başkanlığında geriye düşmüşüz?”
Nevinden haklı bir sual sorarken, CHP, her haliyle içi boş bir kabak gibi birkaç aydır cemiyet afakımızı da içi boş bir kabağa çeviren adayı Ekrem İmamoğlu’nu, adeta zekâ özürlülere anlatır gibi bir üslupla sahneye sürdü:
“Zarfa üç oy atılır. İl genel meclisi, ilçe belediyesi ve il belediyesi için kullanılan oy… YSK, bunlardan sadece il belediyesi için kullanılan oylar için seçim yenileme kararı verdi. Bu ne saçmalık… Duy ey millet yapılan haksızlığı…”
Cüzdan hırsızının, çaldığı cüzdanı bir tenhada açması, paraları aldıktan sonra içindeki fotoğraf, nüfus cüzdanı, kredi kartı gibi fazlalıklarla birlikte bırakması, yakayı ele verdiğinde de:
“Kardeşim ben çalsam, parayı alıp, içindeki diğer malzemeleri niye almayayım?”
Demesi gibi milleti eşek yerine koyucu bir mantıkla hırsızlığını aklamaya çalışan, böylece asıl hırsızlığı dikkat çekmemek için il belediye başkanlığı üzerine yoğunlaştırdığını saklayan, saklanmış bu halini de hırsızlık yapmadığının delili olarak öne süren CHP ve hempaları, 23 Haziran’da yenilecek seçimlere daha da birleşmiş olarak hazırlanıyorlar. Onlar tabiatlarındaki kedileri, huy hamulelerindeki köpeklerle sırnaştırıp Fatih’in İstanbul’unu almak için nefslerinin temel taşı etrafında ahitleşirken, Anadolu insanına da, tabiatındaki gemileri, huy hamulesindeki karalardan yürüterek ruhunun Haliç’ine çıkarmak ve İstanbul’u tazelenmiş bir soluk ve Fatih Mehmet’in doğrultulmuş himmetiyle yeniden fethetmek düşer… Onlar birleştiler, biz de birleşmeliyiz…