İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
İmam-ı Azam Hazretlerine ait olan şu ölçü, İslam’ın umumî bir prensibidir ve bu haliyle ferdin iman ile küfür kutupları arasındaki hususî koordinatlarını da tayin eder:
“Küfre rıza küfürdür!”
Yani kişinin imandan küfre, müminlikten kâfirliğe düşmesi için küfre mucip sebeplerden birini illa işlemesi gerekmez, işleyen kimseye ya da işlenen şeye rıza göstermesi de iktifa eder. Mesela Allah Resulü’nü hafife almak da küfürdür, Allah Resulü’nün hafife alınmasını hafife almak da! Mesela bir adam Kuran’a hakaret ediyor… Bu adam yediği halttan da bellidir ki, zaten kâfirdir ama işte bu adamın ettiği küfrü görüp de görmezden gelen, tevillere saparak yok sayan, önemsemeyen ve haliyle böyle bir adamı severken Kuran’a ettiği hakareti kayda almayan bir adam da, mukadder oluşlar halinde kâfir olur… İsterse, alnını secde noktasına raptiyelemiş olsun… Küfre ve kâfire rıza, küfrü ve kâfiri tasdiktir ki; bu da küfre girmektir, kâfir olmaktır… Bu apaçık ölçü ne yazıktır ki; idrakleri iğdiş edilmiş nesiller için bir yitikliği belirtir ve Müslümanlar arasında müphemler müphemi bir anlaşılmazlık halinde durmaktadır. Bu anlaşılmazlık, ilk etapta anlaşılmaz gibi gelen Peygamberler Peygamberi’nin (SAV) şu ihbarının da bir nebze anlaşılmasını mümkün kılar:
“Bir zaman gelir, insanlar camileri doldurur, içlerinde tek mümin yoktur…”
Bu Hadisten süzülebilici dehşetengiz ibareye bir bakın:
“Namaz kılan imansızlar…”
Namazı, jimnastik hareketlerinden farksız kılan şey de, küfrü mucip türlü türlü sebebe müstenittir ki; her birinde payı olmak yönüyle başlarında “küfre ve kâfire rıza” sebebi yer alır. Bu ölçü aslında, İslam’ın iman ve küfür meseleleri muvacehesine has değildir. Eşyanın tabiatına uygun olan bir ölçü olarak, bu sahaya da tatbik olunmuştur. Çocuk katleden bir katilin, katlini kalben tasdik eden bir kimse, belki cezaî bir takibata uğramaz ama kalbî olarak bu cinayetin ortağıdır. Zaten iman ve küfrün mahalli de kalptir, küfrü ve kâfiri sadece kalben onaylamak, imanın kalpten gitmesine yeter sebeptir. Şimdi bu ölçüyü; eşyanın tabiatına uygun olarak CHP ve hempası partilerden, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na tatbik edelim… Önünden çekilelim de, Canan Kaftancıoğlu konuşsun:
“Tarihte bugün: Ermeni soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz. 19: 15’te Taksim’de…”
Türkiye düşmanı bütün dış güçlerin, Türkiye’yi Ermeni soykırımı yapmakla suçlaması ve dış politikasında bunu bir bel kırma sopası olarak kullanması bir vakıa… CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, onlarla aynı görüşte… Ya CHP? Canan, görevinin başında… Yani CHP, Canan’a rıza gösteriyor ve Canancı Halk Partisi olduğunu hal lisanıyla tasdikliyor. Kenara çekilelim de Canan konuşsun:
“Devlet katil değil, seri katil…”
Altı Ok’undan biri “Devletçilik” olan CHP ile Devlet’i seri katil olarak gören Canan Kaftancıoğlu arasındaki “Parti-İstanbul İl Başkanı” nispeti bu görüşe rağmen bozuldu mu? Hayır… CHP Genel Başkanı, bütün mevcudiyetiyle Canan’ın arkasında… Ya CHP parti tabanı? Teessüf, kınama, kırılma? Neredee… Canan’a hep birden rıza gösterip, Canancı Halk Partisi de sayılabileceklerini hal lisanıyla hep birden tasdik ediyorlar. Salıverelim, Canan konuşsun:
“Aslan CHP, aslan BDP…”
Atatürkçü CHP ile Apocu BDP’yi aslanlık sıfatında eşitleyen bu mesajıyla Canan Kaftancıoğlu, CHP’nin Atatürk’ü aslında nasıl bir “İslam düşmanlığı aparatı” gibi kullandığını da ele veriyor. Biribirine benzemez ve zıt uçlarda gibi duran bu klikler hal lisanıyla, Canan ise özlü bir mesajla bildirmektedir ki; mesele İslam olduğunda bu kliklerin her biri tek bir güç halinde bir araya gelebilmektedirler. Koy verelim ki Canan bu defa, 15 Temmuz darbe girişimi hakkında konuşsun:
“Tekbir getirerek, boğaz keserek mi demokrasi mücadelesi verilir. İnandığınız Allah’ınız, sizin de belanızı versin…”
Canan, bu mesajında Allah’a inanmadığını da alenen söylüyor. Müslümanlık ölçütleriyle kendisi zaten kâfir… Ama soralım: Allah’a inanmadığıyla beraber Allah’la dalga geçme imasında bulunan bir kişi mesela Ak Parti’de ya da MHP’de il başkanı olsa ne olurdu? Yönetim kademeleri muhalfarz gaflete düşse, taban kaynar ve tavanı da kaynatırdı. Ya CHP’de olan ne? Hiçbir şey… Zira CHP’de, öz Muhammedî İslam’la dalaşmak, zaten bir varlık sebebidir. Kurulduğu günden bugüne kadar… Canan bu defa, Gaziantep’teki bir temel atma töreniyle ilgili mesaj paylaşmış… Cami “Türkiye’nin en büyük camisi” olarak takdim ediliyor ya, aklına bakın neler geliyor:
“Bu büyüklük takıntısının ardında, milletçe bir türlü üstesinden gelemediğimiz ‘penis büyüklüğü’ sendromu olabilir mi?”
Nasıl bir sendromun mağduruysa artık, “Büyük Cami” kavramından, “penis büyüklüğü” kavramı üzerine atlayan ve cami tahayyülünden, türlü hacim ve boylardaki penisler tahayyülüne dikey geçiş yapan bu kadın, hem kendisinin, hem de CHP’nin gerçek sendromlarının İslam’la olduğunu da ele vermekte… Zira Canan Kaftancıoğlu, bütün bu herzelerine rağmen, bir yandan artan bir sevdayla CHP için cananlaşmakta, bir yandan da CHP’yi Canan’laştırmaktadır. Çekiliverelim, Canan gene konuşsun:
“Kim şehit olmak istiyorsa gitsin olsun. Aptalca politikalar yüzünden ölen masum insanlara şehit diyerek ölümü kutsamaktan vazgeçin artık…”
Daima önünden çekilelim ki; Canan, PKK terör örgütünün, Paris’te öldürülen üst düzey kadın yöneticisi için bir şeyler söylesin:
“ ‘İnsanlık tarihi kadın ile başlar. İnsanlık kadına yapılanlarla kaybeder!’ demiş Sakine Cansız… Ve insanlık gene kaybetti…”
Kocasının, domuzdan arta kalanlarını gösteren bir resmin altına yazdıklarını görmek için Canan’a yol verelim:
“Bu tabakta 7 dakika önce 1/4 domuz vardı…”
Domuzun 3/4’ü nerede acaba? Canan’ı daha ne kadar konuşturalım? Yazdığı her şey handiyse, İslam düşmanlığından damıtılma, Türkiye düşmanlığından damlama… Peki, bu durumun Cumhuriyet Halk Partisi ve parti tabanında doğurduğu bir inkisar durumu var mı? Hayır… Aksine Canan’a bugünlerde neredeyse soy ismine uygun olarak incili kaftanlar giydirecekler… Zaten Canan Kaftancıoğlu, birkaç gün önce katıldığı bir programda hem yayınladığı bu mesajların arkasında durduğunu, hem de bu mesajların CHP parti politikasına muvafık mesajlar olduğunu söyledi. Peki, CHP’den:
“Hayır! Biz devleti seri katil görmüyoruz. Ermeni soykırımı iddiasını kabul etmiyoruz…”
Nevinden bir açıklama geldi mi? Hayır… Sükût, ikrardan… Ya CHP ile ittifak kuran Milli Görüş ve “sepseküler milliyetçi” İP’in hali? Peki ya onlar, Canan’la aynı safta olmak hesabıyla Canan’ın dediklerini dememekle beraber, dediklerine rıza göstermiş olmuyorlar mı? Himmetleriyle çeyrek asırdan sonra idaresi CHP’ye geri verilen İstanbul’da, İstanbul’un adeta Konstantinapolis’e evrileceği, Canan Kaftancıoğlu’nun da bu Konstantinapolis’te bir Bizans Kraliçesi gibi hareket edeceği düşünüldüğünde, “Canan’a rıza Cananlaşmaktır!” hükmü kapsamına onlar da girmeyecekler midir? Elbette… Bütün bu dediklerimizin afakında bize kafayı yetirtecek şeyse, başın başında “apaçık” olarak ortaya koyduğumuz bir ölçünün, “müphemler müphemi” olarak kalması sebebiyle bunca açıklama yapmak zorunda kalışımız… Küfrün-kâfirin kulağı ve idraki bir kenara, Müslümanlık iddiasındaki kimselere bile mesela alenen sehpa üstüne koyduğumuz kurbağanın, kurbağa olduğunu ispatlamak için didinip durmamız… CHP, bu kurbağa… Canan Kaftancıoğlu, bu kurbağa… Sehpa üstünde İslam düşmanlığıyla vıraklayıp duruyorlar ama ellerinde tuttukları bir dövizde sırf:
“Bizler döşü misk kokan ceylanlarız!”
Yazdığı için nice insan tarafından ceylan muamelesi görüyorlar. Zira CHP tam bir asırdır insanlarımızın “bütün halde idrak” melekelerini çökertmiş, işte mesela bu sebepten insanlarımız, yeşil rengi, çirkin suratı, bed sesi, pörtlek gözleri, yağlı benekleri, ayrık bacakları, şişkin bıdığıyla beraber bir kurbağayı parçaların bütünü halinde idrak edemiyor ve idraki gözüne mıhlanmış vaziyetiyle kurbağa hilekârlığının açtığı dövize kanıyor. Sonra da biz, kurbağanın kurbağa olduğunu ispat için anlamsız anlamsız uğraşıyoruz! Biz uğraşalım da, uğraşımızın fırtınasıyla umurunda tek saç teli dahi oynamayan umursuzlar utansın… Bizim için değişmez-şaşmaz ölçü:
“Küfre rıza küfürdür!”
Ve değişmez-şaşmaz bu ölçümüzün “kurbağa” sahasına özgün kılınmış parça ölçüsü:
“Canan’a rıza, Canan’laşmaktır!”