İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Azerbaycanlı pastacı, Avusturyalı heykeltıraş tarafından yapılan ve Samsun’da yükselen Atatürk heykelinin aynısını, 500 kilo çikolata kullanarak yapmış… Haber, Samsun’un dindar valisi ve başörtülü eşinin, çikolatadan heykelin başında alkış çalan ve çikolatadan heykele ilgiyle bakan bir resimle ajanslara düştü. Heykel, valiliğin açacağı bir müzede sergilenecekmiş ve vatandaşların ziyaretine açılacakmış… Bu haber ve resme bakınca aklıma Hammurabi Kanunları’ndan Roma hukukuna, Roma hukukundan İslam hukukuna, zıt dünyalar arası hukuk normlarını kasacak ve ortaya nur değil de, “huk topu” gibi hukuk problemleri çıkaracak bir şey geldi:
“Şimdi sergilendiği müzede bir adam bu heykelin bir parçasını çalsa ve yese, çikolata hırsızlığından mı, Atatürk’e hakarete tahsisli 5816’dan mı yargılanacak?”
Sual çetin… Cevabı da çetin olsa gerek ama galiba, çikolata çalanın Kemalizm mevzuundaki ihlâsına bakılır ve eğer ihlâslı bir Atatürkçüyse hırsızlıktan, değilse hem hırsızlıktan, hem de Atatürk’e hakaretten muamele görür… İhlâslı böyle bir Atatürkçü’nün, istikbâlde gafletle Atatürkçülük’ten dönmesi durumundaysa galiba diline Hz. Ömer’in, Cahiliye ve Saadet devirleri arasında bizzat yaptığı kıyas vahidine benzer bir ölçü düşecek:
“Çikolatadan Atatürk heykeli yapar saygıya durur, acıkınca da onu çalar yerdik…”
Aslında İslam hukukunu, hukuk sistemleri arasındaki kıyas vahidine soktuğuma bakmayın, İslam hukuku için bu husus, Abdulhakim Arvasî Hazretlerine ait bir deyişin tarafımızca ve de mevzuya has olarak uyarlanmış şu şeklinde mütehammildir ve zatıyla mevcut değildir:
“İslam’da manasız icraat olmaz ki, onun gereksiz hukuku olsun…”