Küsüratı, hesabı-kitabı, evveli ve ahiri ile yirmi yıldır baş olanlara bir beş yıl daha ikram edildi... Dün ve bugün arasında bir mukayeseye girildiği taktirde esasen yirmi yıldır iktidarda bulunan kimselerin aynı olmadığı, ya da batınlarının zahirlerine yansıyarak "Aa böylemiymiş bunlar?!" denilecek hale gelindiği ortaya çıkıyor. Özellikle 15 Temmuz hadisesinden sonra başlayan ve Müslüman Anadolu'da "Ufukta büyük işler var. Elbet kökleri kazınacak. Köprüyü geçene kadar..." düşüncesini doğurarak bugüne dek gelen "Kemalizm ile Barışma" politikası; tabiri caizse köprüyü geçtikten sonra da devam etmiş, üstüne üstlük "Kemalizmi yaşatma!" hamlesine evrilmiştir! Son seçimlerde yine muhterem anadolu, "CHP neredeyse biz tam karşısındayız!" diyerek Erdoğan'a devam ruhsatı verirken onun partisine "Eğer CHP'ye dost gibi yaklaşır ve bizi barıştırmaya kalkarsan, CHP'den taltif ve onay alan kimseleri içinde tutarsan, CHP ile aynı değerleri benimser yahut benimseyenler sahip çıkarsan benden alacağın şey oy değil, işte budur!" diyerek dirseğinin ucunu göstermiştir. Yüzdelik dilimde zabıtlara "yedi puan" olarak yansıyan bu dirsek, nedendir bilinmez, AKP ve Erdoğan tarafından kaydadeğer bulunmadı.

Artık "Kemalizmle barışmak"tan "Kemalizmi yaşatma"ya evrilen AKP politikası, bugün sosyal mecralardan mitinglere kadar hemen her yerde Anadolu'nun içinde ki İman ve yüreğindeki vicdanın tezahürü olarak çığlık çığlığa "İstemiyoruz!" diye haykırdığı aile mefhumunun dibine dinamit döşeyen zavallı Ö.Zengin'i aday ve hatta yine yeniden grup başkanvekili yapmakla yetinmemekle beraber Hatay vekili Hüseyin Yayman'ın ağzıyla "Kemalizmin müdafiî biziz! Onunla sorunu olan varsa alnını biz karışlarız!" diyerek bizce malum olanı halka da açıkça ilan etmiş oldu. Seçimlerden önce sıklıkla kullandığımız "CHP sırtlanına gereksiz ve haddinden fazla müsamaha..." tenkidinin hüsn-ü zannın sınırlarını olabildiğince zorladığının, esasında bu kadar masumane bir "müsamaha" olmadığının elbette farkındaydık. Bu sebepten Ak Parti ve Erdoğan'ın bugün takındığı tutum bizleri ne şaşırttı ne de dumura uğrattı. Yalnızca samimi Anadolu halkının aldatılması ve hatta aldatılmaktan öte keriz yerine konulmasından ötürü öfke dolduk! Sizi temsil ediyoruz denilerek, "iki ayyaş" hitaplarıyla gönüllerinde taht kurdukları Anadolu insanını, "Alnınızı karışlarız!" tehdidiyle hakir görenler, Müslüman anadoluya dost mesabesindeyken, düşman olmaya hevesli ve gayretli görünüyorlar. Anadolu'nun öz be öz evlatları olarak bizim tutumumuz dünde aynıydı bugünde aynı! Yol sabit, yol net! İla-yi Kelimetullah gayesine giden yola kim yaklaşırsa ona yakınız. Yaklaştı diye kimseye yönelmeyiz. O, yola ne kadar yaklaştıysa bize de o kadar yakın olur. Ancak mevcud konjonktürde AKP, dün yaklaşmak için uğraştığı bu yoldan, samimi müslümanları "Bu adam Ayasofyayı açtı..." sloganı ile etkiledikten ve arkasına aldıktan sonra o yolu tekmelemeye başladı...

Haykırıyoruz!.. Biz, Ezan-ı Muhammedî'yi aslına çevirerek Müslüman halkın desteğini aldığı halde, CHP zihniyetli olduğu için Menderes'i dahi eleştiren Üstad Necip Fazıl'ın seriyyesi olmak iddiasındayız! Bu iddiamız icabınca üstadımızın eksikliğini ve ne kadar lazım olduğunu vurguladığı "münekkit" kotasını karşılamak zorundayız!

Aziz Gönüldaşlar! Bu devletin, bu milletin evlatları; Üstad Necip Fazıl'ın talebeleri ve Al bayrağa hürmet ederek dalgalanan "Kara Sancak"ın sancaktarları olarak üzerimize vazife düşmekte! Ekabirlik ve enaniyetten Allah'a sığınmak şartıyla, evvela İman ve İslâm, sanien de fikir ve vicdan mihenkleriyle olayları değerlendirerek Müslüman Anadolu halkını uyandırmak vazifemizdir! Reisimiz Servet Turgut'un sözleri ile sizi Allah'a emanet ediyor ve Hakk Teala'nın cümlemize kuvvetler ihsan etmesini diliyorum...

"Ötelere üç var. Kaldırın başlarınızı!.."