Çilemiz, "Fikirsiz" Müslümanları Hâli!..

Yazan: 31 Mart 2023 1533

Tanzimattan bu yana iki asır geçti. Ancak bu iki asırda, hatta son üç asrın içindemüslümanların urlaşıp kangrene dönüşen sıkıntısı hâlâ en şiddetli şekliyle varlığını sürdürmekte:

Fikirsizlik!..

Fikir; lügâtlere danışıldığında ‘’düşünce’’ olarak tanımlanan fakat muhteviyatı dikkate alındığında insanı insan yapan tılsımlı kelam! Esasında hayatın her alanında olan, daha doğrusu olması gereken bu yeti, özellikle biz müslümanlara lazım. Zira bizzat Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de bizleri muhatap kabul edip fikretmemizi salık veriyor. Hâl böyleyken heyhât ki bu nimetten en fazla geri duranlarda yine müslümanlar. Üstelik bu durum yeni de değil. Üç asra yakın süredir devam ediyor, müslümanların fikirden dörtnala kaçışı…

Yaklaşık üç asırdır Müslüman Anadolu İnsanı’nın başına musibet açan her meselenin sebebi, fikirden uzaklaşmak desek, zerre kadar yanılmış olmayız. Zira dönülüp bakıldığında bu gerçek Mısır’ın ehramları gibi karşımızda dikiliyor.

Bugün dert yandığımız ‘’Yanlış Batılılaşma’’dan tutun, Birinci Cihan Harbi’nde ki mağlubiyete; İstiklal Harbi sonrası manevi mağlubiyetten, önümüzde ki seçimlerin doğurduğu düşünsel kaosa dek tüm sorunların biricik kaynağı bu ‘’Fikir Mahrumiyeti’’nden başka bir şey değildir.

Düşünelim ve ölçelim. Fikir sahibi bir kimse herhangi bir şeye körü-körüne bağlanmamakla beraber bağlandığı ve aidiyet duyduğu şeyleri sağlam bir temele oturttuğundan mütevellit kolayca kandırılamaz ve tesir altında kalmaz. Bu cehdden bakarak, daha doğrusu pergelin iğnesini bu hakikate koyarak fikirden fersahlarca uzaklaşılan son iki asrımızda cereyan eden olayları tahlil edelim.

Çemberimizi, kavisini Tanzimat Fermanından başlatarak şöylece çizelim: Fikre haiz olunması durumunda, zamanın dairesini tamamlamasıyla aynı ivmede zuhur edecek olan birtakım şeyler ‘’Fikirsizlik’’ten ötürü meydana gelmedi ve bu durum o açığı aniden kapatma gereksinimi doğurdu. Bu ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkan Tanzimat Fermanı, yine fikir mahrumu olduğu için bataklığı kurutmak yerine tokatla sinek avlamaktan öteye geçemedi ve bu durum Islahat Fermanı ile tekrar edildi. Yine aynı fikir mahrumiyeti ile Meşrutiyet’i doğuran bu durum tabi ki ne devleti, ne de milleti istenilen seviyeye ulaştıramadı. Bu meselelerin cereyanı sırasında biraz olsun fikre temas edilerek, temsil ve hedef noktasına konulan batı ile farklılıklarımız düşünülüp, onlar gibi ve onlar kadar değil; kendimiz gibi ve onlardan da ileri olmak maksat edinilseydi bugün bu durumda olmazdık. Ve eğer fikirden yoksun olunmasaydı, az evvel kaydettiğimiz melekelerle; ne batının tesiri altında kalır, ne de inancımız ve kültürümüzden tavizler vererek özümüzden uzaklaşırdık…

Gel gelelim cihan harbi mağlubiyetine… Günümüzde devleştirilen bazı şahsiyetlerin tesiri ile İttifak tarafında savaşa dahil olmamızda yine bir fikirsizlik numunesi. Eğer delil isterseniz, buyurun: Fikir sahibi olunsaydı İttifak Devletleri’nin sanayî alanında ki kuvvetleri(!)nin tesirinde kalmaz ve çıkarlarımız doğrultusunda ‘’aklederek’’ bir yol izlenebilirdi. Yıllardır herkesin kelime tükettiği bu konu hakkında daha fazla enerji sarfetmeyip İstiklal Harbi sonrasına geçmek istiyorum. Bu kısma geçerken ‘’Fikir’’ mefhumunu genelden biraz daha özele çekerek onun İslam ve Müslüman penceresinde neden ve ne kadar mühim olduğuna, müslüman nezdinde nasıl şekillenmesi gerektiğine değinmek istiyorum.

Fikir sahibi her insanın bir mihengi vardır, olmalıdır! Karşısına çıkan durumları değerlendirirken, bir işi yaparken hatta herhangi bir yere giderken dahi o mihenge, o ölçüye uyup uymamasına göre karar verir. Sıradan bir kimse bir ölçü kullanmazsa veya ölçüsüne uymayan bir şey işlese bu onun için ciddi bir kayıp olmayabilir. Ancak bir müslüman için nu durum hiçte öyle değildir. Zira biz, yani müslümanlar, burada yalnız ekin ekmek ve gölgelenmek için bulunuyoruz. Bizim için ölçüye uymamak, hatalar hatası demektir. O sebepten biz, fikre herkesten daha muhtacız ve fikre herkesten daha aç olmalıyız! Bir şeyin İslam’a göre olup olmadığını anlayabilmek fikirden geçer. Bu yüzden onlar için bir ise bizim için yüz önemlidir! Bu derecede önemi olan fikir, İslam içinde ‘’Herşey İslam için, İslama göre ve müslüman tarafından!’’ şeklinde çerçevelenmeli.

Genel anlamda ki fikir ile özel anlamda ki İslamî fikri kıstas alarak İstiklal Harbi sonrası Anadolu’da cereyan eden olaylara çekelim merceğimizi…

Bir halk düşünün ki asırlardır inandığı İslam uğruna canını hiçe sayıp savaşmış, dinini hayatının her alanına indirgeyerek benimsemiş ve bu uğurda ne canını ne de malını esirgemiş. Hatta öyle ki onu muhafaza ettiği yakıcı ve yıkıcı bir harpten henüz çıkmış… Fikrin önemini tam olarak burada anlıyoruz… Canını, kanını, evladını, malını ezcümle hemen herşeyini yitirmek pahasına savunduğu dinini; fikirden mahrum olduğu için savaş sonrasında savunamaz hale gelmiş… Dün ‘’Ezan dinmesin!’’ diye cepheden cepheye koşmuş fakat fikir sahasında adım atmadığında ötürü ezanı dindirip onun yerine ulumalar yankılanmasına manî olamamıştır. Yalnız bu da değil. Asırlardır nikahlanırken kullandığı akdinden mirasını nasıl böleceğine dek herşey if’ale uğramış ancak silahta ki maharetini fikirde gösteremediği için boynu bükük, mahzun olmaktan başkaca bir şey yapamamıştır. Bu fikir mahrumiyeti, kaçırdığı namaza ağlayan adamın torununu ayyaş yapacak kadar tehlikelidir!..

Fikre susamış, mütefekkire hasret kalmış ve fikir mahrumiyetinin acısını iliklerine dek yaşamış olmasına rağmen bugün hâlâ fikir ve müteffekirden uzak duran bu coğrafya maalesef ki bugün yine fikir mahrumiyetini gözler önüne seriyor…

İki-üç asırdır süregelen fikirsizlik, bir ay sonra yapılacak olan seçimlere binaen kurulan ittifaklarda, çıkartılan adaylarda ve izlenen politikalarda yine boy gösteriyor… Evet, bu mahrumiyet yalnızca müslüman cenahta değil, karşı tarafta da mevcut lakin o, bizi alakadar etmiyor! Olaylar üzerinden gidecek olursak; İslam’a dair herşeye, dolayısıyla anamın bacımın başında ki örtüye de, düşman olan CHP’nin başını örtmüş kimseleri aday yapmak istemesi her ne kadar iddia ettiği fikirle çelişiyor olsa da bizi ilgilendiren ve bize çile olan kısım, başında İslam’ı temsil eden örtü ile CHP’nin bu teklifini kabul eden kişinin fikirsizliği!.. Bu teklifi kabul eden kimsenin bâtınen ne olduğunu, ne düşündüğünü bilmiyoruz. O sebepten sokak/kahve mantığıyla ‘’yahu yalandan örtmüştür başını …’’ gibi cümleler laf-ı güzaftan ileriye geçemez. Ki öyle olsa bile, İslam’a bağlı olduğuna şahit olduğumuz şahısların CHP’ye oy verme konusunda ‘’acaba’’ demeleri, fikir mahrumiyetinin ne çapa erdiğini gösterir niteliktedir. Başka bir vakıadan örnek göstermek gerekirse, bu toprakları Ezan-ı Muhammedî’den mahrum bırakan; kue’an kurslarına, tarikat ve cemaatlere düşman olan zihniyetin genel başkanına mücahitlik yakıştırması da ortada. Hoş bu fikirsizlikten çok daha öte bir durum fakat fikrin zerresine değilmiş olsa bu meselede ki abeslik görülüp en azından mantık hatasına düşülmezdi…

Ayrıca yaklaşık çeyrek asırdır Müslüman Anadolu İnsanı’nın ‘’kendinden’’ gördüğü için idaresini emanet ettiği güruhunda ‘’6284’’ canavarını adeta namusu gibi savunması da en büyük fikirsizlik örneği…

Evet, bugün siyaset arenası fikir yönünden nasipsiz kimselerle dolu olabilir. Ancak bu bizlerin fikir sahibi olmasına ve fikrini bayraklaştırıp haykırmasına engel değildir ve olmamalıdır! Sağımıza solumuza bakınmadan ‘’Biz varız!’’ diyor ve ekliyoruz:

Fikir çığlıklı kavga;

Gelin, işte iz!...

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi