İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Bu dünyaya başıboş eşekler gibi gezmek için gönderilmedik. Yaratılış gayemiz belli, istikametlerimiz belli… Üstad Necip Fazıl’ın, “Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç!” dediği hayatı bulmak, en başta bunu bilmek ile mümkün. Bilmek yani ilim ile… Yaptığımız her fiilden sorumluyuz ve bu sorumluluğu ifa edebilmek için bunları bilmemiz elzemdir. İlmin ehemmiyeti zaten hepimizin malumu iken esas konumuz ilim adabı, usulüdür.
Medreselerde derslere başlamadan önce okutulan İmam Burhaneddin Ez-Zernuci’ye ait olan “Ta’lim-ül Müteallim” eseri, ilmin usulünü konu edinmesi hasebiyle ilme başlamadan önce talebelere okutulurdu. İlim tahsil ederken ya sonuca ulaşılamaması ya da ilmin meyvesi olan amelden mahrum kalınmasının sebebi “Usulsüz vusül olmaz.” düsturundan da anlaşılacağı üzere, usulsüzlüğe dayanmaktadır. İlmin istikametini kaybetmemek adına gerekli olan ve tavsiye edilen bazı noktalara Ta’lim-ül Müteallim eserinden temas edelim.
İslam’da ilim amele paralel olduğundan, ameli olarak yapılması farz olan şeyleri bilmek farz, sünnet olanları bilmek sünnettir. Diğer fiillerin de hükmü ne ise ilmin hükmü de ona göre takdir edilmiştir. O nedenle ehemmiyetine göre öncelik göstermeye dikkat edilmelidir. Aksi takdirde bu durum, kanser hastasının sivilcelerine pudra tatbikinden bir fark belirtmez.
Bir diğer husus da ilim öğrenme niyetinin düzgün olmasıdır. Allah rızası dışında hiçbir amaç taşınmamalıdır. İlim Allah’ın sıfatıdır; onu bayağı şeyler için tahsil etmek sonuçta Allah’ı tahkire yeltenmek demektir. Sadece ilim hususunda değil her türlü fiilimizde niyetimize dikkat etmek gerektiğine dair, Efendimiz (sav) şiddetli bir uyarı yapmıştır:
“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:
"Peki, bunlara karşılık ne yaptın?" buyurur.
"Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim." diye cevap verir.
"Yalan söylüyorsun. Sen, "Babayiğit adam." desinler diye savaştın, o da denildi." buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır.
Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:
"Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?" diye sorar.
"İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur'an okudum." cevabını verir."
"Yalan söylüyorsun. Sen "Âlim." desinler diye ilim öğrendin, "Ne güzel okuyor." desinler diye Kur'an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi." buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır."
(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder. Cenab-ı Hak:
"Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?" buyurur.
"Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiçbir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım." der.
"Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını "Ne cömert adam." desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi." buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.” (Müslim, İmâre 152)
Bir şeyleri “Desinler diye” yapmaktan Rabbim bizleri muhafaza eylesin.
Niyetin halis olması yanında ilim öğrenirken hoca seçimine de dikkat edilmesi gerekmektedir. Sapkın görüşlere sahip kişiden ilim almak kişinin ahiretini tehlikeye atar. Ayrıca ilmi sadece kitaplardan öğrenmenin de tehlikesinden bahsedilmiştir. Zira hoca gözetimi olmaksızın sadece kitapları okumakla öğrenen kimse birçok mevzuyu yanlış anlayabilir. Nitekim Efendimiz’in (sav) dahi yol göstericisi Cebrail Aleyhisselamdır. (Günümüzde birçok hocanın dersine internet vasıtası ile ulaşmak da mümkündür.)
İlim tahsil eden kimse ilme ve hocası başta olmak üzere ilim sahiplerine hürmet etmedikçe amacına ulaşamaz. Büyükler “Amacına ulaşan ancak hürmetle ulaşmıştır. Mahrum kalan da ancak hürmeti terk ettiği için mahrum kalmıştır.” der. Eski alimler hocaya hürmet hususunda bize örnek alacağımız hatıralar bırakmışlardır. İmam-ı Şafii, hocası İmam-ı Malik’in dersinde iken hocası sayfaların hışırtısını duymasın diye hürmetinden kitabın sayfalarını yavaşça çevirdiğini anlatır.
İlim talebesinin gayret, ve devam göstermesi gerekir. Nitekim “Bizim uğrumuzda gayret gösterenleri muhakkak kendi yolumuza eriştiririz.” (Ankebut-69) ayeti bu hususa işaret etmektedir. Kim ararsa ve gayret ederse bulur, kim kapıyı çalar da beklerse içeri girer. Gaye ne kadar büyük ise azim de o oranda fazla olmalıdır.
İlim ehli faydasız ve kötü kimselerden uzak durmalıdır. İnsanların kötülükleri bulaşıcı hastalık gibi birbirlerine geçicidir. Efendimiz (sav) insanların arkadaşlarının dini üzerine olduğunu söyleyerek bu hususta dikkatli olmamızı vurgulamıştır.
Bununla beraber ilim almayı kolaylaştıran ve güçleştiren birçok sebep vardır:
- Azim ve ısrarla çalışmak
- Az yemek
- Gece namazı kılmak
- Kuran okumak vb. sebepler hafızayı güçlü tutmak, ilim almayı kolaylaştırırken;
- İlimle şöhret kazanmak
- Çocukluk döneminde ilim öğrenmemiş olmak
- Arzuların çokluğu
- Dünyalık tasa, üzüntü ve kaygı hali, kafa dağınıklığı
- Fazla meşguliyet
- Günah ve isyanın çokluğu gibi sebepler de unutkanlığı artırıp ilmi zorlaştıran hususlardandır.
Her şeyde olduğu gibi ilimde de önce ilmin usulünü bilmek gerekir. Bir hedefe ulaşmak isteyen kişinin haritadaki yönlendirme ve uyarıları takip etmesi gibi usule uymak da bizi hedefe kısa yoldan ve daha kolay şekilde ulaştıracaktır. Hedefimiz ve istikametimiz her daim Allah yolunda olsun…