"Şehitlerin Hakkını Hiç Soran Yok!"

Yazan: 04 Aralık 2021 1522

Terörist PKK’nın politik yüzü HDP’nin, taktiğidir; kapatma davalarıyla yüz yüze kaldığında kapatılma ihtimaline karşı başka bir parti kurar. İlk partileri HEP'in kurulduğu 1990’dan beri böyledir. Seçim barajına takılmamak gayesiyle SHP listesinden 18 adayla seçime girdi. Daha meclise ilk girişleriydi ki vekilleri Hatip Dicle, 1991’de meclis yeminini anayasal baskı altında okuduklarını söyleyerek yarım asra yakın memleket düşmanlıklarının meclisteki ilk perdesini sahneledi. İşleri tıkırında meclise girdiler ve SHP’den istifa ettiler. Yemin krizi, kongrelerinde PKK paçavrası açmaları, kapatılmaya giden yolun başlangıcı olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HEP hakkında soruşturma açtı. HEP kapatıldı. İşte o taktiğin ilk örneği; kapatılma ihtimaline karşı ÖZDEP kuruldu. ÖZDEP hakkında da kapatma davası açıldı. 1993’te DEP kuruldu. Vekilleri SHP’den meclise giren milletvekilleriydi. Bir süre sonra ÖZDEP kapatıldı. DEP’e kapatma davası açıldı. Vekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, bir kısmı cezaevine gönderildi. 1994’te HADEP kuruldu, DEP kapatıldı. 1999’da kapatılma davası açılan HADEP 2003’te kapatıldı, aynı sene Türkiye’den CHP’nin de üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’e kabul edilmişti. İdeolojide bir veya yakın olanların kabul edildiği kuruluş. Zaten terörü en çok meşrulaştıran da solun sosyalist çocuklarıyla devrim putlarının dibinde beraber gölgelenmeleri, Marksist-Leninist yapılanmalarda müşterek olmalarıydı. 1997’de DEHAP kuruldu. DEHAP’a da kapatma davası açıldı, 2003’te ÖZGÜR Parti kuruldu. DEHAP 2005’te, ÖZGÜR Parti 2007’de kendilerini feshetti. 2005’te DTP kurulmuştu, 2009’da kapatıldı. 2008’de BDP, 2013’te HDP kuruldu. BDP vekilleri HDP’ye geçti, BDP, Demokratik Bölgeler Partisi adını aldı. Bugün mecliste HDP ve DBP olarak hainliklerine devam etmekteler. Mevcuttaki son kapatma davası 17 Mart 2021’de HDP’ye açılmış durumdadır.

9 ve 10. Partileriyle mecliste temsil edilen PKK eniği partiler, 6 defa kapatılıp iki defa kendilerini feshettiler. Kimi kapatma davalarında Türkiye AİHM’de suçlu gösterilmişti. Meclis yeminini okumaya anayasal baskı demeleri, kongrelerinde PKK paçavralarının sergilenmesi, bayrağımızın kongre salonlarından indirilmesi, öz yönetim ilanları vb. kapatılmasına yönelik iddianameler, kapatma davalarının ana unsuruydu. İsimlerini bu kadar takip etmemiz aç-kapa aç-kapa kısır döngüsünün tebellür etmesi içindir. Alfabetik döngülerle adı değişen, ruhundaki pisliği değişmeyen PKK eniği partilerin tek değişik halleri ölüm evresi olacakken, 30 yıldır kapatılma ve açılma serüvenleri devam ediyor. Muhtemeldir ki HDP kapatılınca yine aynı taktikle mevcuttaki DBP’de siyasetlerine devam edeceklerdir.

Anayasal mücadelemiz ifade hürriyeti noktasına gelince tıkandığı için olacak ki terörü kutsayan, ona vatan sathında yaşama hakkı veren, gerek terörist partisinden gerek onu hoş görenlerden kanuni olarak hesap sorma işi bir kısır döngüden ibarettir. Bu kısır döngü yıllardır dönüp durur da siyasi ikbal uğruna terör temsilcilerine ifade ve temsil hürriyeti malumatfuruşluğundan doğma iltimas sözleri durmaz. Vatan bünyesine asilik eden bir pisliğin ne gibi bir ifade hürriyeti olabilir, asilik eden pisliği semizlendirici ifadelerde bulunan siyasiler varken bu pislik ölüm evresine nasıl sokulabilir? Günün misali; asker emeklisi CHP’li vekil, “HDP’ye bakanlık verilebilir.” diyor. Bu zevatın askerlik hayatında terörle mücadeleyi akamete uğratıcı davranmadığı nasıl düşünülebilir? HDP’nin eski genel başkanı teröriste özgürlük isteyen nice siyasi parti lideri, iktidar hülyalarıyla okşamadıkları baş, koklamadıkları pislik bırakmamıştır. Milletimizin nazarında katıksız hain olanları, ifade hürriyetinin kapsama alanından milletimizi her gün izlemeye maruz bırakmaktadır. Batılı ülkelerin sınır ötemizde PKK ve türevlerine yıllardır güvenli alan oluşturma faaliyetleri dışımızdan ilerlerken, meclisimizde milleti temsil eden parti vekillerinin HDP’yi meşrulaştırıcı tavırları, terörist vekillere meclis zemini ve vatan sathında adeta güvenli bir hareket alanı oluşturmaktadır. PKK’nın eniği HDP’ye anayasal temsil hakkı söylemlerinden başlayıp sırf siyasi ikbal için güzellemeler yapan nice vekil, nice medya, nice gazeteci bugün onları meşrulaştırmakta sınır tanımamaktadırlar. Milliyetçisinden hürriyetçisine, Atatürkçüsüne kadar terörist Demirtaş’ın özgürlüğünü istemek, HDP kulpunu tutmak demek, teröristin gönlünü hoş tutmak demek değil midir? Siyasi ikbal için teröriste yelkenler fora, memleket için siyasete berhava… Batacaklar elbet…

Türkiye’de iktidar makamında olmuş ve olanların ağızlarına pelesenk ettiği “HDP (geçmiş alfabetik türevleri dâhil) terörle arasına mesafe koymalı.” sözü eskinin ve yeninin argümanı olarak güncelliğini koruyadursun, milletin oylarıyla meclise giren politikacılara “HDP ile arana mesafe koy.” denilecek hale gelinmiştir. Ne varlık sebebi zaten terör olan bir parti mesafe tanır ne de siyasi ikbal tutkunları HDP’yi okşamaktan vazgeçerler.

1.sehitlerin.hakkını.soran.yok.1

PKK Marksizm ve Leninizm’den beslenen ideolojisi icabı Müslüman Kürt’ü Müslümanlığından ayırarak hedefine ulaşmak gayesindedir. İslam’dan ayıramadığını yanında göremeyen PKK ve eniği HDP güya vatanın Kürt evlatları için demokratik talep ve hak iddia eder. Kürt’ü ya bu yolla ya da kamplarındaki ideolojik sömürmeyle inancından ayırma gayesi güder. HDP güya Kürtler’in demokratik hak ve talepleri gayesiyle siyaset yapıyor, onu siyasi ikbali için hoş tutan milletin oylarıyla gelmiş memleket partileri de güya memleket için siyaset yapıyor. Danimarka, İngiltere, ABD, Fransa ve birçok Avrupa ülkesinin fonladığı, terörü vatanımıza tehdit unsuru olarak kullanmak gayesiyle kendi topraklarında kucak açıp yuvalandırdığı, devrim hayalleriyle Emperyalist kucaklarda dolaşıp duran PKK ve eniği HDP’dir.

“İslam dini ve milliyetçilik, Araplar, Farslar ve Türkler’i millet ve ulus olarak güçlendirip devletleştirirken, Kürtler’in asimilasyonunda ve ezilmelerinde temel rol oynamıştır. İslam’ın unutur, inkâr edilir kıldığı bu halk, tüm tarikatçı yapılanmalara karşı Armegeddon’da ağırlıklı olarak Hıristiyan ve Musevilerin yanında yer alacaktır.” Bu sözler vatan haini Abdullah Öcalan denen insan bozmasına ait. Bu İslam düşmanı, Müslüman Kürt’ü İslam’dan ayırmanın gayesini güder, bu gayesiyle de Batılı ülkeler tarafından sahiplenilir. Teröre, Batı’da hareket kabiliyeti, ancak onu Türkiye’ye karşı kullanmak için açılır. Abdullah Öcalan denen hain, İslam’ın düşmanlığını sözleriyle beyan ediyorsa bunun içindir. Bugün İngiltere’de terörist Demirtaş’a özgürlük isteniyorsa bunun içindir. İslam’ı Türk’ten ve Kürt’ten ayırmak isteyenler Türk’ü de Kürt’ü de kıymete haiz kılanın İslam olduğunu biliyorlar. Bu sebeptendir ki İslam düşmanlarını ülkeler çapında kullanma aparatı olarak sahneye sürülüyorlar.

Her şeyi ama her şeyi deniyorlar. Bölmek, parçalamak milletin inancını baltalamak için her şeyi deniyorlar. Dağda yerlere izmarit atmıyorlar diye tarif edilen de TV’de bağlamayla hoş imaj çizilen de aynı teröristken onları reklamdan geri durmuyorlar. Ayn El Arap’ta (Kobani) IŞİD tehdidinden sıyırmak istediği PKK’yı güya oradaki Kürtler üzerinden savunmaya girişip bu sebeple de devletten müdahale istemekte geri durmadılar. 6-8 Eylül olaylarında nice can katledildi, Demirtaş hapse mahkûm edildi ama onun özgürlüğü için edilen konuşmalar PKK’nın şehit ettiği nice canımız için edilmedi. Doğu’nun inşa edilen nice fabrikasını, yolunu, iş makinelerini bombalayan, Kur’an kursu yakan PKK’dır ve eniği HDP mitinglerine mele (hoca) çıkarmakla Müslümanlara hoş görünmek gayesindedir. Türk’ü de Kürt’ü de imanından ayırmak gayesini güdenler bir olduklarının teröristliğine değil İslam’a düşmanlığına bakmaktadır. Terörün ve teröristin zihin kodlarını okuyamayanlar ancak seçim hesabıyla terörü meşrulaştırmaktadır. Yahudiliğin Kudüs, Irak ve Güney Doğu hattı üzerindeki gayesi Arz-ı Mevud’un tesisi için yapmadığı şey yoktur, üstelik bunu batıl inancının gayesiyle yaptığı da bilinir ve bu yolla da PKK kuklasıyla hamlede bulunulur. Bu ülkede, bu ülkeye düşman her düşünce önce İslam’a düşmandır. Bunu görmeden terörü imha, milleti ihya mümkün gözükmemektedir. İstikbal şahit olacak…

1994 yılında cezaevine gönderilen DEP milletvekilleri 2004 yılında çıkarılmışlardı, cezaevlerinde kalmaya devam eden terör destekçileri vardı. Aynı günlerde yapılan bir TV programı… Karşı stüdyoda konuşan o dönem DEP eski milletvekili Sırrı Sakık, cezaevlerindeki teröristler için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden genel af talebi söylemlerinde bulunuyor, terör destekçilerine özgürlük istiyor, demokrasiyi geliştirelim, kan ve gözyaşını durduralım, diyordu.

Programın merkezinde Muhsin Yazıcıoğlu konuşuyor… “Şimdi bir genel af istiyor. Tabi sorarsanız Apo’yu da çıkarıp Cumhurbaşkanı yapsak gayet memnun olacaklar ama bu ülkede hiçbirimiz fail-i meçhulleri savunmayız. Hiçbirimiz Türkiye’de kan akmasını savunmayız ama şehitlerin hakkını hiç soran yok. Sanki bu ülkede hiç kimse hayatını kaybetmedi, ortada yetim kalan çocuklar, dul kalan gelinler herhalde yolda giderken trafik kazasından falan başlarına bunlar gelmedi.” diye devam ediyor konuşmasına. (Ona rahmet olsun.)

O zamanlar teröristlere özgürlük isteyenler varlığını teröre borçlu olan terörist vekillerdi. Yine aynı anlayış devam ediyor lakin demokrasi malumatfuruşluğunun daha da serpilmiş haliyle. Şimdi kendi içleri dışında, kendi dışlarından milletin oylarıyla meclise gelen parti başları bugün eski milletvekili terörist Demirtaş’a özgürlük istiyorlar. Siz de duydunuz, biz de duyduk, şehit anaları da duydu. Dış mı bunlar, iç mi şimdi?

Ah, sefil ikbal kaygısı, sen nelere vesilesin! Demiştik ya, siyasi ikbal için teröriste yelkenler fora, memleket için siyasete berhava… Muhsin Başkanın hitabıyla:

“Şehitlerin hakkını hiç soran yok!”

Var mı?

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi