Kırım Bizim Neyimiz Olur ve Kırım’da Neler Oluyor?

Yazan: 30 Aralık 2020 5365

Kırım bizim neyimiz olur sorusunun cevabını anlamak için iki şeyin de anlaşılması gerekir. Birincisi biz kimiz, ikincisi Kırım neresidir? “Biz kimiz”in cevabı kitaplık mahiyette olsa da kısaca ifade etmemizin gerekliliği ile şunu söyleyebilirim ki benim, “biz” tanımım Selçuklu ile tohumları atılmış ve Osmanlı ile nihai siyasi sınırlarına ulaşmış iradenin Türkiye ile Anadolu coğrafyasına hapsolmasına yüreği elvermeyen farklı coğrafyalardan İ‘lâ-yi Kelimetullah’ı kendine dava edinenlerin yekunudur. Kırım neresidir sorusu ise üzerine binlerce şiirin, ağıtın, türkünün yazılacağı, gönül bahçemizin sönmek üzere olan bir sümbülü vaziyetindeki coğrafyadır. Anlamsız coğrafi tanımlardan ziyade “biz” ile kurduğu güçlü ruhani rabıtasına rağmen bizim elimizden çıkışıyla gönüllerimizde kanayan bir yara haline gelen ve mesuliyet halkalarımızdaki coğrafyaların en önlerinde yer alan coğrafyadır. Kırım bizim mütemmim cüzümüzdür, biz de Kırım’ın mütemmim
cüzüyüz.kirim.bizim.neyimiz.olur.1a

Bu yazıda kısaca Kırım’ın tarihini, bugününü ve içine düştüğü vahim hali anlatacağım. 

Kırım; Karadeniz ve Azak Denizi arasında 26.140 km²’lik bir yarımadadır. Kırım’ın Türkler’le münasebeti Hunlar dönemine kadar uzanmaktadır. Kırım, Hunlar’ın hâkimiyetinin ardından da çeşitli Türk boylarının yerleştiği ve hâkim olduğu bir coğrafya halini almıştır. 8.yy’de tamamen Hazarlar’ın hâkimiyeti altına girmiştir. Hazarlar’ın yıkılmasından sonra Peçenekler ve ardından Kıpçaklar Kırım’da hâkimiyet kurmuşlardır ve 1083’te Kırım’da Hazarya adında küçük bir Türk devleti hakimiyetini sürdürür haldeydi. 1221’de, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında Kırım’ın ticaret şehri Suğdak, Selçuklular tarafından ele geçirildi. 1239’da Cengiz Han’ın torunu Batu Han’ın Kırım’ı ele geçirmesiyle Kırım’da Altın Orda Devleti dönemi başladı. Batu Han’dan sonra tahta geçen Berke Han’ın (1256-1266) İslamiyet’i kabul etmesiyle Kırım’da İslamiyet yayılmaya başladı. Bölgede 1320’den sonra yani Özbek Han zamanında İslamiyet iyice kuvvetlendi. kirim.bizim.neyimiz.olur.2Ticaret için Kırım’a giden Memlük tüccarları Sultan Baybars Cami’sini inşa ettirdiler. Kırım ile İstanbul arasında ticaret bağları oldukça kuvvetliydi o zamanlar. 1261’de Cenevizliler Kırım sahillerinde koloniler kurmaya başlamıştı ve 1381’de bu bölgelerdeki hakimiyetlerini Altın Orda’ya da kabul ettirmişlerdi. Timur, Altın Orda’ya saldırarak bu devleti parçalayınca, iç çekişmeler Kırım’da da etkili oldu, ta ki Kırım Hanlığı kurulana kadar. 1441’de kurulan Kırım Hanlığı 1475’te Fatih Sultan Mehmed’in Kırım’a donanma göndermesiyle Osmanlı’nın himayesi altına girmiştir. Kırım’ın Osmanlı himayesine girmesiyle birlikte bölgedeki Ceneviz kolonileri de ortadan kaldırılmıştır. Osmanlılar Kırım’ı hakimiyet altına alarak Karadeniz ticaretine de hâkim oldular. Osmanlı hakimiyetindeki Kırım’ın şehirleri, inşa edilen eserler sayesinde zamanla tipik Türk-İslam şehirleri haline dönüştüler. Kırım’da Mimar Sinan’ın dahi eserlerini görmek mümkündür. Kırım şehirlerinin o günkü halini merak edenler Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine müracaat edebilirler. Aynı şekilde İbn Batuta da Kırım’ı ziyaret etmiştir ve gördüklerini Seyahatname’sinde anlatır. Bu dönemde Bahçesaray geliştirilerek Kırım’ın başkenti yapılmıştır. 1783 yılındaki Rus işgaline kadar bölge Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. 1774’te Kırım Hanlığı, Osmanlı ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız olmuş, ardından 1783’te Rusya Kırım’ı işgal etmiştir. Ruslar Kırım’ı işgal eder etmez bölgenin demografisini değiştirmek niyetiyle Ruslaştırma çalışmalarına ve bölgedeki Türk-İslam izlerini silmeye çalışmıştır. Uzun süre devam eden bu politika ve Osmanlı-Rus savaşlarının da etkisiyle yüz binlerce Kırım Türkü, başta Osmanlı toprakları olmak üzere farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalmıştır. Yapılan baskılar ve zulümler sonuç vermiş ve yüzyıl içinde Ruslar’ın Kırım’daki nüfus üzerinde kendi lehlerine ciddi kazanımları olmuştur. 1783 ile 1922 yılları arasında Kırım’dan göç eden nüfusun 2 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. 1917 senesinde Kırım Türkleri bağımsızlığını ilan edip devletlerini (Kırım Tatar Halk Cumhuriyeti) kurmuş olmalarına rağmen 1920’de tekrardan Ruslar’ın hakimiyetleri altına girmişlerdir. 1941’de Alman ordularının işgaline de uğrayan Kırım, 2. Dünya Harbi’nin ilerleyen zamanlarında Almanya’nın mağlubiyeti ile tekrardan Ruslar’ın kontrolü altına girmiştir. SSCB’nin bir parçası haline gelen Kırım, 18 Mayıs 1944’te büyük bir Türk sürgününe şahit olmuştur. 400 bin Türk’ün vagonlara doldurularak Sibirya ve Orta Asya çöllerine sürgün edildiği bu süreçte, nüfusun yarıya yakınının öldüğü ifade ediliyor. 1954’te Stalin’in ölümünün ardından Sovyetler Birliği Kırım’ı Ukrayna’ya bağlama kararı almıştır. 1991’de SSCB’nin yıkılmasıyla da Kırım, bağımsız Ukrayna’nın yönetimi altında özerk statüde yönetilmeye devam edilmiş ve Ukrayna sürgündeki Kırım Türkleri’nin yurtlarına geri dönmesine izin vermiştir. Her ne kadar Kırım Ukrayna yönetimi altında olsa da jeopolitik önemi gereği her zaman Rusya ile Ukrayna arasında bir gerginliğe sebep olmuştur. Bu gerginlik son olarak 2014 yılı Mart ayında Kırım’ın Ruslar tarafından işgali ve Ukrayna’da bazı bölgelerde Rus yanlıları ile Ukrayna Ordusu’nun savaşması ile yeni bir noktaya ulaşmıştır.

Kırım’da Neler Oluyor, Kırım’ın İşgali (Mart 2014)

Kırım coğrafi konumundan ötürü güneyden Rusya’ya saldırmak için bir kapı olması hasebiyle, Ruslar’ın gözünde hep bir tehdit oldu. Aynı zamanda Karadeniz’deki donanmasını da Kırım ve Sivastopol limanlarında bulunduran Rusya için bu donanma meselesi, problem oluşturan bir mesele haline geldi. Her ne kadar Rusya 1997 yılında Ukrayna ile belli bir ücret karşılığında donanmalarını orada tutmak üzerine anlaşsa da Karadeniz’de olası bir NATO veya AB etkisi Rusya’yı hep rahatsız etmiştir. Karadeniz’e sınırı olan Romanya ve Bulgaristan’ın NATO ve AB üyelikleriyle iyice telaşa kapılan ve kırmızı çizgileri çiğnenen Rusya, Gürcistan ve Ukrayna’nın Batı ile yakınlaşmasına göz yumamazdı ve yummadı da. Bu iki ülkenin NATO ve AB ile yakınlaşmasını kendi güvenliği için bir tehdit olarak gören Rusya, Putin’in liderliğinde, önce 2008’de Gürcistan’a askeri müdahalede bulundu. Ardından ise 2014’te Kırım’ı ilhak etti. Aynı şekilde Ukrayna’nın Kırım dışındaki bazı bölgelerinde de kendi destekçileri eliyle Ukrayna ordusu ile üstü kapalı bir şekilde savaştı ve bu bölgelerde kendi destekçilerinin bağımsızlık elde etmesi için uğraştı. Gürcistan’a yapılan saldırı sonrası ABD ve AB’nin tavrı aslında Ruslar’ın cesaretlenmesine ve Kırım’da daha rahat hareket etmesine sebep oldu denilebilir.

Ukrayna’da toplum Batı yanlısı ve Rus yanlısı olmak üzerinden ikiye ayrılmışken, 2013’te Batı yanlılarının başlatmış olduğu gösteriler Ukrayna için bir dönüm noktası oldu. Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Batı yanlılarının gösterilerine karşı sert müdahale kararı nihai olarak Yanukoviç’in ülkeyi terk edip Rusya’ya kaçışıyla neticelendi. Yeni hükümetin kurulmasıyla Rus karşıtı politikaların izlenmesi bu sefer de Rus yanlılarının gösterilerine sebep oldu.kirim.bizim.neyimiz.olur.4 27 Şubat 2014’te Rus yanlısı silahlı göstericilerin Kırım’da devlet binalarını ele geçirmesiyle başlayan süreç Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlementosu’nun bağımsızlık ilan etmesi ve Rusya’ya bağlanmak için referanduma gitmesi ile devam etti. Katılımın oldukça düşük olduğu, Ukrayna yanlıları ile Türkler’in boykot ettiği bu sözde referandum sonucunda Rusya’ya bağlanma kararı alındı ve Rusya da bunu onaylayarak Kırım’ı ilhak etmiş oldu. Böylece Rusya, donanmasının güvenliğini garanti altına almış oldu. Bu işgalin ardından Ukrayna’nın doğusunda yer alan ve Ruslar’ın yoğunlukta olduğu başka bir bölge olan Donbas bölgesinde Rus yanlıları ile Ukrayna Ordusu arasında savaş başladı. Ukrayna ordusu kayda değer bir başarıya ulaşamadı ve burada da Rus yanlıları kısa sürede bağımsızlıklarını ilan ettiler. 15 binden fazla kişinin canına mal olan bu savaş neticesinde Rusya Kırım’ın aksine Donbas bölgesini ilhak etmedi. Kırım’ın ilhakı ile Kırım karasularında hak iddia eden Rusya evvelden var olan Kerç Boğazı sorununu da bir daha alevlendirmiş oldu. Ayrıca Kırım’ın ilhakı ile bir başka problem daha alevlendi ki o da Ukrayna’nın bağımsız bir Ortodoks Kilisesi kurma hayaliydi. Malumdur, Ruslar kendilerini “üçüncü Roma" olarak tanımlıyorlar ve Ortodoks dünyasının lideri olarak kendilerini görüyorlar. Fakat İstanbul Fener Rum Patrikhanesi hiyerarşide en üstte iken Rus Ortodoks Kilisesi (Moskova Patrikliği) 5. sırada yer alıyor. Öte yandan 40 milyona yakın Ortodoks nüfusuyla Ukrayna, milli kimlik inşasıyla Ruslar’ın toplum üzerindeki etkisini azaltmak için bağımsız bir kilise hamlesini yaparak İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne başvurdu. Bu başvuruya olumlu cevap veren İstanbul Fener Rum Patrikhanesi süreci 2019’da tam olarak nihayete erdirdi ve Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Moskova’dan bağımsız hale geldi.

Kırım’ın ilhak edilmesinden en çok etkilenen topluluk Kırım Türkleri olmuştur desek abartmış olmayız. İnsan hakları ihlallerinin sayılmakla bitirilemeyecek kadar çok olduğu bu süreçte Kırım Türkleri’nin siyasi ve manevi liderlerinin Kırım’a girmesi yasaklanmıştır. Suikastlar olmuş, hapishaneler dolmuş, işkenceler yapılmış, yayınlar yasaklanmış, medya engellenmiş, camilere ve eğitim kurumlarına baskınlar yapılmış, Kırım Tatar Milli Meclisi kapatılmış, Kırım Tatar dili eğitimleri engellenmiş, Türk-İslam mimari olan eserler tahrip edilmiş bir vaziyetle karşı karşıya kalmıştı Kırım Türkleri. Aynı şekilde Ruslar yine demografi ile oynayarak Kırım’daki Rus nüfusunu arttırmaya çalışmıştır. Ciddi bir kısmını emekli askerlerin oluşturduğu 100 binden fazla Rus’un Kırım’a iskân ettirilmesi süreci, Kırım Türkleri’nin de bir kısmının, başta Kiev olmak üzere Ukrayna’nın farklı bölgelerine göçmesiyle iyice Rusların lehine işlemiştir. Artık Kırım Türkleri neredeyse Kırım nüfusunun %10’unu oluşturacak seviyeye düşmüştür. Rakamlar çok net olmasa da bugün kabaca 2 milyon 300 binlik nüfusun 250 bine yakını sadece Kırım Türkü’dür ve her geçen gün de bu rakamlar Türkler’in aleyhine azalmaktadır.

İşgale karşı devletlerin tepkileri de farklı farklı oldu. Türkiye, Ukrayna’da bulunan Türkler, Kırım ve Karadeniz’deki kıyıdaşlık gibi sebeplerle arasını iyi tuttuğu Ukrayna ile Kırım’ın işgalinden sonra daha da yakınlaştı. Klasik bir Türk dış politikası olan ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duyma politikası Ukrayna için de Türk mercilerce defalarca dile getirildi. Türkiye bu süreçte Kırım Türkleri’nin haklarını ve karşılaştıkları hak ihlallerini de her daim dile getirdi. Tabi Rusya’yı direk karşısına almak yerine iki ülke arasında uzlaşı sağlanması için de uğraşıldı bu süreç boyunca, fakat Rusya’nın Suriye’ye gelişi ve Türkiye’nin aleyhine politikalar izleyişinden sonra Türkiye-Ukrayna ilişkileri stratejik ortaklığa kadar ilerledi. Bu stratejik ortaklığın en çok karşılık bulduğu alanlar ise savunma sanayi, askeriye ve turizm oldu. Dünyadaki diğer devletlerin ise işgale karşı tepkileri şöyle oldu: AB bir bütünlük içerisinde Rusya’ya cevap veremedi. İngiltere, Almanya ve Fransa’ya nispeten daha sert bir çıkış yapmasına rağmen AB bünyesindeki tepkiler, ekonomik yaptırımlardan öteye geçemedi. AB ülkelerinin enerji ihtiyacını Rusya’dan karşılıyor olmalarının bazı ülkelerin işgale sessiz kalmasına veya daha güçsüz tepkiler vermesine sebep olduğu söylenebilir. ABD ise daha etkili ekonomik ve diplomatik yaptırımlarda bulundu. Rusya’nın G8’den çıkarılması, Rus diplomatların sınır dışı edilmesi ve kritik sektörlerdeki Rus şirketlere uygulanan yaptırımlar ile ABD bu süreçte Batı’dan daha farklı ve etkili hareket etti. Bu sebeple ABD ile hususen Fransa ve Almanya arasında da anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Çin ise iki ülkeyi de karşısına almayarak sürece çekimser kaldı.

İşgal sonrasında yaşananlar bugün artık eski canlılığını korumamaktadır. Kırım’ın ilhakının ve Donbas’ta yapılan savaşın Ukrayna ekonomisine zararı ciddi seviyelere ulaşmıştır. Bu sebeple Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, Rusya ile anlaşma için ciddi tavizler verebileceğini göstermiştir. Rusya ise Kırım meselesini hiç tartışmaya dahi açmadan Dombas’ın ve Dombas’taki ayrılıkçıların gelecekleri ile ilgili diplomatik bir anlaşma için Ukrayna ile temaslarını sürdürmektedir. Cumhurbaşkanı Zelenskiy’in verdiği tavizler ise ülke içinde ciddi tartışmalara sebep olmaktadır. Kırım Türkleri ise baskı altında yaşamaya alışmak veya göç etmek arasında hayatlarını devam
ettirmektedir.kirim.bizim.neyimiz.olur

Son söz olarak tarihçi Yılmaz Öztuna’nın aktardığı bir anekdotu hatırlatayım.

Ruslar’ın Kırım’ı işgal edip insanları kılıçtan geçirdiğini anlatan sadaret arizasını okuyan I. Abdülhamid’e, kağıt elindeyken teessüründen inme inmiş ve birkaç güne kahrından vefat etmiştir.

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi