Genç Homo Politicus'lar

Yazan: 28 Mart 2020 1947

Homo Politicus kavramının tanımına ve Antik Yunan kökenlerine neredeyse hiç dokunmadan günümüz Türkiye’sinin gündelik hayatındaki karşılığından bahsedeceğim. Bunu yaparken de hususen üzerine eğilmek istediğim bir grup var ki onlarda istikbalin mimarları konumundaki gençler. Fakat şunu da söyleyelim, Homo Politicus kabaca siyaset insanı veya siyasal insan demektir.

Aslında var olan düzen hakkında söz söylemesi ve/veya karar alma sürecinin bir parçası olması beklenen Homo Politicus’larımız her geçen gün artan bir enflasyonla karşılaşmaktadır. Dikkat ederseniz enflasyon demek yerine artan bir enflasyon diyorum zira artık bu enflasyon bile bir ivme kazanır hale geldi. Bu enflasyon tabi ki siyasetin insan hayatı ile olan ilişkisi ve bunun neticesinde gençlerin dönüşümü ile ilgilidir. Ülkecek gittikçe kutuplaşmanın daha yoğun olarak hissedildiği bir dönemde siyaset, dış politikadan tutun da ülkede işlenen cinayetlere kadar her meselenin bir şekilde içinde yer alabilen bir aktör haline geldi. Tam da burada Homo Politicus enflasyonundaki artışa şahit oluyoruz çünkü Homo Policus’lar tecrübe ettiğimiz bunca sıkıntıya derman olacak ilacın siyaset olduğu kanaatini besliyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi o kudretli siyaseti, içerisinde bulundukları her ortama sokarak ortamın da siyasallaşmasını sağlıyorlar. Burada cevaplanması gereken ilk konu şüphesiz siyasetin ne kadar kudretli olduğu sorusudur, özellikle de inşa sürecinde. Bu sorunun cevabını okuyucularımıza bırakarak başka bir yöne doğru gidelim. Homo Politicus’lar bu kadar kudret yükledikleri siyasete şüphesiz o kudret nispetinde bir karşılık vermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Bu yüzden hayatlarının en büyük parçası haline geliyor siyaset fakat hayatlarının asıl parçası olan nefis mücadelesi, aile ve okul hayatı ise bu süreçte ihmal edilmek durumunda bırakılıyor. Sonuçta, her meseleye temas eden siyaset için bir şeyler feda edilmesi şart. Genç Homo Politicus’lar bu süreçte her şeyi siyasete bağlayıp her şeylerini de siyasetten alanlar haline dönüşüyorlar bir şekilde. İşte tam bu nokta yazımızın başlığına ilham olan yer. Bu dönüşümün ne manaya geldiğini anlamak için dönüşen Homo Politicus’ların hayatına şöyle bir bakalım.

Genç Homo Politicus’lar memleketin her derdine derman olacağını iddia ederek hayatlarını bina ettikleri ve bir çok şeyi de feda ettikleri siyaset hayatına atılırken aslında feda ettiklerinden ziyade aldıklarıyla ileride anlayacakları bir pişmanlık durağına yelken açıyorlar. Ne demek bu? Şöyle ki çay ocaklarında dönen uzun siyaset tartışmalarındaki safları dolduran gariban Anadolu çocuklarına pek de dokunmadan bu işin kaymağını yiyen bir kitleyi oluşturur Genç Homo Politicus’lar. Her kapıya uyacak bir anahtar bulma gayretiyle edindikleri çevrelerinde(network) her cinsten illa ki bir kaç kişi bulunur. Böylesi bir çevreyi oluştururken sayısız vakfa, derneğe ve kuruma temas etmişlerdir fakat asla birine manasıyla intisap edip veya üyesi olup da orası için karşılıksız bir faaliyete girmemişlerdir. Bu kadar çok kamplarda, konferanslarda, çay sohbetlerinde ve (nadiren de olsa) okuma gruplarında bulunup da işin özünden bu kadar nasipsiz başka bir kitle aramaya çalışsanız bulamazsınız. Tüm bu gayretler neticesinde edindikleri anlamsız sıfatlarıyla filanca yerin falancadan sorumlusu olmanın vermiş olduğu gurur ile insanlar arasında parmakla gösterildiklerini düşünmeleri ve bazen de gösterilmeleri aslında onların Homo Politicus damarlarını besleyen çok kıymettar bir gıdadır. Hele bir de tanınan siyasetçiler, bürokratlar, başkanlar, abiler ile bir fotoğraf, bir yemek, bir sohbet, bir toplantı içerisine de girdiler mi değmeyin onların keyfine. Bilinenden daha derin, görünenden daha etkili olduklarını gösterme gayretine girmelerine rağmen zaten bahsi geçen yemekler, fotoğraflar vesair kendi çevreleri nazarında onlara bu statüyü kazandırır. Mümkünse genel merkezlerde, konaklarda ve hatta saraylarda yancı birlik vazifesini üstlenmek bu statünün en ulvi vazifesi olarak algılanır ve tabi ki tam bir gönüllülükle ifa edilir. O şatafatlı hayatın bir aktörü olmasa da figüranı olma gayreti ve bunu da maharetmiş gibi görüp çevresine “ben de bu çevrenin aktörüyüm” havası vererek dünyalık ömrünü tükeden sıradan bir genç Homo Politicus eğer istikbalde karşılaşacağı kapıya bir anahtar bulmadan bu hayatın sonuna gelirse tam olarak pişmanlık istasyonuna gelmiş oluyor. Haa, olur da elindeki anahtarlarla dünyalık birkaç kapıyı açabildiyse pişmanlığı ya ilerleyen yıllara ya da bu uzun süreç içerisinde fazlasıyla girdiği hakların bedelini ödemek üzere ahirete kalıyor. Fakat şu da vurgulanmalıdır ki bahsimize konu olan genç Homo Politicus’ların asıl maksadı siyaset dünyasının içinde, bu hayat tarzının ortasında bir yaşam sürüyor olmaktır. Yoksa Homo

Economicus (hayatını maksimum fayda üzerine kuran kişi) olarak bu yaşam tarzına dahil olmak değildir. Şu ince çizgi anlaşılmalıdır ki bu Genç Homo Politicus’lar bahsi geçen siyasi hayatın peşine düşenlerdir, cebine nakti bir akış bekleyenlerden ziyade. Tabi, bu hayat tarzına dahil olanların çok çok nadir bir kısmının cebine naktî veya başka bir akış olmaz, orası da ayrı bir mesele.

Böylesi genç Homo Politicus’ları üreten bir tezgah haline gelmiş cemiyetin ve büyük “abilerin” artık sahip, lider, reis oldukları gençlik fabrikalarında Homo Politicus’ların ihyasından ziyade daha düzgün çerçeveleri olan bir nesli ihya etmeleri elzem olmuştur. Aynı zamanda yirmili yaşlarında siyasi bir duruş, karizma, anahtar kazanma duygusunun bu kadar rehin aldığı iradelerin kırklı yaşları şahsiyetleriyle bulamayacaklarını da bu gençlere birilerinin hatırlatması gerekiyor. Aksi halde düzene entegre olmayı reddeden nesiller ortaya çıkacaktır ki çıkmıştır da. Tam da burada akla yeni bir soru geliyor ki o da “günümüzde var olan düzene entegre olunmalı mı?” sorusudur.

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi