Milli Teknoloji, bu topraklarda adı sürekli anılan yalnız ruh gibi hayal gibi elle tutulmaz gözle görülmez bir esatir. Ve bu vaziyet son yüzyılımızın makus talihiydi. Ta ki son yirmi yıl da kat edilen hava savunma sanayi hamlelerine kadar. İlk turbo jet motoru, insansız hava araçları İHA ve SİHA üretimiyle dünyada savunma sanayinde sayılı ülkeler arasına girmekle, dosta güven düşmana korku salan bir ülke konumuna geldik.

Peki bu teknolojik hamleler muasır medeniyet, aydınlık, bilim gibi kelimeleri, ağzına tadı kaçmış sakız gibi dolayan kesimden mi geldi yoksa bu kesimin gerici diye yaftaladığı kesimden mi? Cevabı malum... Bugün Selçuk Bayraktar, TUSAŞ (TEI) Genel Müdürü Faruk Akşit gibi dindar camiadan yetişme teknoloji öncüleri sayesinde ülkemiz hayal edemediği noktalara geldi.

Prof. Dr. Faruk Akşit'in babası Cevat Akşit, İslam hukuku profesörü ve halen Semerkand Tv' de vaazlar vermektedir. Sünnete tam riayet ak sakalı ile şeriata şeklen de tam bağlı bu zat, ülkemizin kurak zihin topraklarında zor görülen ender bir şahsiyet yetiştirmiş.

Batıya tam amade, o ne dediyse doğrudur diye tasdik eden Batıcı kesimin, kuru madde planına hâkim olmayı istemek ama hiçbir zaman nail olamamak yollu bir nasipsizlikleri var. Bu müspet gelişmeler karşında kösele derisi gibi simalarında hicap ifadesi görmek muhal...

Meselemiz tenekeden de olsa tüm aşamalarıyla bize ait olan bir mamulümüz olması ve ki bizce bu da milli olmayı hak etmeye matuf. Yalnız bu malum kesim bu teknolojik hamleler karşısında en iyi yaptıkları şeyi, yani işi goy goya dökmeyi, marifet bilmekle işe başlarlar. İlk uçan araba görseli ortaya çıktığında havada duran dört leğen benzetmesi yapmaları asırlık ezikliklerinin dışa vurumudur. Müslüman bilim adamlarından Cezeri adı verilen uçan araba, pervane sistemlerinden, yapay zeka destekli uçuş sistemlerine kadar ülkemizin milli teknoloji havsalasının sınırlarını genişleten bir yönünü oluşturur. Bu teknolojik eserlerde bir yazılım hatasının bile büyük hasarlara yol açacağı ileri düzey hassas teknolojiler kullanıldığını anlayabilecek çaptan uzak sol cenah gazeteciler, mitolojik varlık olan Kerberos gibi ağızlarından salyalar akıtarak saldırmaya hazır vaziyette her daim beklemedeler.

Bir sol cenahtan gazeteci, Necip fazıl Kısakürek' in gençlik yıllarından da dem vurarak, İslamcı olduktan sonra gericilerin pek sevdiği bir isim oldu diyerek hayvani insiyakını dışa vurdu. Gericilik diye itham edilen kesim, onlar gibi bu ülkenin miras yedisi olmadı aksine ülkenin yarınlarının da istifadesine sunduğu teknolojik hamlelerle, ülkenin ileriye dönük en müşahhas numunelerini sergilediler. Hani şöyle bir düşündüğümüzde diyelim, bundan yüz yıl sonra milli teknoloji hamlesi diye bir tarih kitabı okutsalar gelecek nesil bu çok ilerici kesiminin ortaya koyduğu neyi okuyabilecek diye düşünüyor insan.

Bir başka canlı yayında geğirmesiyle meşhur gazeteci, ki ağzından çıkan kelimelerde bizce aynı cinsten, yapılan bu teknolojik hamleleri direkt malum partinin damadı olması hasebiyle saf çıkar ilişkilerine dayandırmakta. Bizce bu akrabalık vaziyeti, Allah'ın bu millete bir lütfu aslında bir bakıma... Ama işte anlayana...Selçuk Bayraktar, Başkanın damadı olması gereği bu çalışmalar için finansal desteği yeterince sağlıyor üstelik Aselsan ekibinde yer alan bilim adamlarının başına gelen intihar süslü ölümlerin Baykar ekibini başına gelmesinin önünü kesici bir tampon vazifesi görüyor.

Yalnız kendi içimizdeki İslamlık belirten her veçheye düşman kesim değil artık dış ülkelerden de çekememezlik emareleri peyda oldu. Amerika dünyaca ünlü üniversitesi (MIT) Massachusetts Institute of Technology 'de görev yapan aynı zamanda meşhur yazar Max Tegmark Türkiye'nin İha ve Sihalarını hazmedemeyerek, Selçuk Bayraktar için; ona, burada eğitim verdiğimiz için utanıyoruz , diye bir çıkışta bulundu. Bu çıkışı, aslında ülkemiz adına Batının bize köle olarak tanıdığı yaşama hakkına bir başkaldırının neticesi olarak düşünebiliriz Sebebi de ülkemiz adına silah teknolojisindeki gelişmeleri insanlık barışına mani gelişmeler sınıfından görmesiymiş. Kendi ülkesinin, kitlesel imha yönünde geliştirdiği insansız hava araçlarından haberi olmasına rağmen bunu demesi pişkinliğin zirve noktasıdır.

Üstadın beklediği madde kahramanlarının yavaş yavaş zuhur ettiği bu dönemde gerekirse medreselerden yetişmiş talebeler de dahil fenni ilimleri tedrisatlarında yer vermeli nice Selçuk Bayraktar ve Faruk Akşitler yetiştirmeli. Madde çağında maddeye tahakküme de ayrı bir önem verilmeli. Geçmişte olduğu gibi yine maddeye ve manaya iki veçhesiyle hâkim olabilir ve İslam'ın dünyaya hâkim tek ve gerçek din olduğu hakikatini gönüllere ve zihinlere nakşedebiliriz.