İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Allah düşmanlarının karşısındayız. Bu muhtevası boş bir söylem değil. Kılıçlarını kınlarından çıkardıklarını, kılıçlarını nereye vurmaya çalıştıklarını, vurduktan sonra tolgalarımızın parçalanarak bizzat kafamıza darbenin ineceğini fehmederek karşısındayız. Allah, vatan, bayrak deyip bu mefhumlara içinden (yallah!) diyenlerin amacını, davasını, muradını bilerek buradayız. Davamızı, fikri çerçeveye vazedip, bu minval üzere hareket etmek için buradayız. Milletin bağrına kezzap dökerek bağrını yakanlara ve bu yakarışlara kulaklarını tıkayanlara karşı; bu hiziplerin bağırlarını, Büyük Doğu fikriyle cemiyete atılıp nar-ı beyza gibi yakmak ve yakarışlarına kulak tıkamak için buradayız. Tanzimat’tan bugüne kadar süregelen içimizdeki Batıcı kuklaların, ham yobaz kaba softanın taktiğini, iştigalini, perendebazlığını bilmek durumunda olup bunları, silindirin asfaltı ezip dümdüz etmesi gibi fikrimizle ezip, dümdüz etmek için buradayız. Batılılaşmak namına ''Türk ırkının ıslahı için Avrupa'dan damızlık erkek getirelim.'' diyen milli gavatımız Abdullah Cevdet'in söylemini unutmamak ve unutturmamak için buradayız. Dönemin Başbakanı olan Şükrü Saraçoğlu'nun gazete ve dergilere gönderdiği ''Allah'tan ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!'' tamimini unutmamak ve unutturmamak için buradayız. Falih Rıfkı Atay'ın ''Müslümanlık deyince burnuma ayak kokusu geliyor.'' deyişindeki kahpelik ve aşağılık hissini unutmamak ve unutturmamak için buradayız. Müslüman olan milletin meclisinde, Müslüman milletin oyuyla seçilmiş Recep Peker'in, İslamiyet'e ''YEŞİL ZEHİR!'' deyişindeki aşağılık, adilik, kahpelik -ne söylesek azdır!- tüten İslamiyet'e hakaretini -hakaretlerin en adisine aslında ondan başkası layık değil- unutmamak ve unutturmamak için buradayız. Ham yobaz kaba softanın ise bisiklete ''şeytan arabası'', matbaaya ''gavur icadı'' diyerek eskimez, pörsümez daima yeni olan İslamiyet'e yukarıda verdiğimiz adinin de adisi numunelere nispetle ruhumuza o şahsiyetsizlerden daha beter kıydığını unutmamak ve unutturmamak için buradayız. Günümüzden de örnek verirsek o kokuşmuş ağızlarından ''İslamiyet yaşa!'' deyip, bütün damarlarına kadar münafıklaşmış kalplerinden ise ''Ya, ya, ya PENSİLVANYA!..'' diyen ham yobaz-kaba softanın demagoji yaparak, milletin İslami itikadını kim için, ne için müstem-leke-lediğini unutmamak ve unutturmamak için buradayız.
İmam Rabbani Hazretlerinin (k.s) ''Herkes bağlı olduğu ruh ve maddeyi kimde görürse onu sever; münkirleri de buna kıyas etmek ve aynı ölçüyle muhakeme etmek lazımdır.'' deyişlerini düstur edinerek bu minval üzere hareket edersek sonuç nereye varıyor? Söyleyelim: Marazi çapta İslam düşmanlığı. Bize tam anlamıyla mugayir olan ''bütün hüviyetimizle'' Batılılaşmanın muhal olduğunu bile bile içimizdeki çilesizlerin, idraksizlerin, taklitçilerin bizi; medeniyet, yenilik, çağdaşlık, modernlik gibi taassup belirten ve en ufak fikir çilesi tütmeyen mefhumlarla, hezeyanlarla “Batı, Batı” demelerindeki niyet, marazi çapta İslam düşmanlığı değilse nedir? Batının dışından ihtişamlı gösterdiği ama içinde buhranını yenemediği hayatın kapısından hiçbir zaman giremeyeceğimizi -kendi cüssemizin bir cüceye göre dev gibi olması üstünlüğüyle- biliyorlar. Bu halde, Batının ve içimizdeki Batı kuklalarının ''biraz daha deli oğlan, ha gayret bee!'' misallerini andıran geçiştirme taktikleri ve oyalama stratejilerindeki sır, marazi çapta İslam düşmanlığı değilse nedir? Biz bu gidişle ''Batı'' mefhumunun neresinde kalacağız? Söyleyelim: ‘B-A-T'' kısmında... Batıyoruz ve böyle gidersek gününü gün eden ''Yorgi veledi Yankolar'' amiliyle suyun dibine topyekûn batacağız ve su yüzüne çıkma ihtimalimiz dahi kalmayacak.
İşte biz, bunların, YÜCELERİN YÜCESİ RUHUMUZU kafese tıkmaya çabaladıklarını, bizi hürriyet yalanlarıyla ''BAŞI BOŞ EŞEK HÜRRİYETİNE'' mahkûm kılmak istediklerini, kendi ''Yorgi veledi Yankolukları'' yüzünden bizi felaket üstü felaketlere sürükleyeceklerini, bilahare bizi uçsuz bucaksız boşluğa bırakacaklarını sezip; bunlara karşı mücadele etmedeki tek yolun, nizam namına yegâne nizam olan İslam nizamını idrak etmekte olduğunu ve bunu iğdiş edilmiş idraklerimiz yüzünden kavrayamadığımızı anlamak ve anlatmak için buradayız.
Gaye İnsan ve Ufuk Peygamber'in (s.a.v) söylediği her söze, yaptığı her işe pazarlıksız olarak uyma tavrının gerekliliğini, kıymetlilerimizin en kıymetlisi bilip karanlığımızdan zuhur edecek güneşimizin yalnız ve kat'i olarak bu minval üzerinden doğacağını anlamak ve anlatmak için buradayız. İdraksizlik, çilesizlik, taklitçilik, özentilik ve gününü gün eden insan tiplemesi gibi maraziliklerin İslamiyet’i ve İki Cihan Sultanı'nı (s.a.v) doğru anlayamamaktan zuhur etti. Anlamanın eşiğinde dahi olacak olsaydık bu derece zaafa düşmezdik. Tedavisinin Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in mutlak fikre nispetli Büyük Doğu ameliyathanesindeki şifa veren neşterlere kendimizi teslim etmekle şifa bulacağımızı anlamak ve anlatmak için buradayız. Bizim Anadolu’daki bin yıllık dik duruşumuzu bozmaya çalışan, Anadoluluk şahsiyetimizi çöplüğe atma masallarına inanan ırz düşmanlarının, mutlak fikre nispetli fikrimizin hâkimiyet kurduğu muhitte kafalarını deve kuşları gibi ''kuma gömeceğini'' anlamak, anlatmak ve diyaframlarımız parçalanırcasına haykırmak için buradayız. Buradayız... Ve burada olmaya devam edeceğiz. Son nefes, son nefere kadar haykıracağız! ''CANLARIN CANI UĞRUNDA CANIMIZI VERMEYİ CANA MİNNET SAYMAKTAN'' çekinmeyeceğiz. Karşımıza kim çıkarsa çıksın, ne çıkarsa çıksın! Korkmuyoruz!.. İçimiz kor kor yansa da gerekirse ellerimizle içimizdeki yangını harlamaktan geri durmayacağız. Ümmet-i M....d kan ağlarken makam ve mevki uğruna koltuklarımızı kıçlarımızla ısıtacağımıza; o koltukları kendi kendimizin kafasına geçirip biz de kan ağlayacağız. Pespaye hayat sürmektense, kişizade hayat sürmeyi şeref bileceğiz. Şerefimizle yaşayıp, şerefimizle ölmenin derdinde olacağız. Kılkuyruklara cinnet gibi görünen İslam gayretini, Müslümanlığımızın verdiği aşkla, vecdle cennet bilip ellerimiz kopana kadar, gözyaşlarımız kuruyana kadar, ruhumuza zırh olması ümidi ile ALLAH'a (c.c) yalvarıp, yakarıp şu duayı edeceğiz:
''YA MÜNTAKİM! YA ALLAH!
ADİL İNTİKAMININ MEMURLARI ET BİZİ!
HASMI ET DÜŞMANININ!
DOSTUNA DOST KIL BİZİ!..''
(AMİN...AMİN...AMİN...)