Depremler Dış Güçlerin Oyunu Mu?

Yazan: 30 Ocak 2020 10312

Ülkemizde son zamanlarda çok sayıda deprem oldu. Bu depremlerin en büyüğü de 6.8 şiddetinde Elazığ’da gerçekleşti. Malatya’da da kuvvetli bir şekilde hissedilen depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Komşumuz İran’da da son zamanlarda sık sık deprem oldu. Biliyorsunuz yakın zamanda İran’ın Kudüs gücü komutanı Kasım Süleymani Amerika’nın Irak’ta gerçekleştirdiği bir operasyon sonucunda öldürüldü. Bunun üzerine İran, ABD’nin Irak’taki bazı askeri üslerine roket saldırıları düzenledi. İran, gerçekleştirdiği bu saldırılarda 80 ABD askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Bu olaydan birkaç gün sonra da Trump bir tane ABD askerinin bile yara almadığını söyledi. Anlaşılan o ki İran, ABD’nin içerisindeki personeli boşaltılmış üslerini vurmuştu. Ve bu da ABD ile anlaşmalı şekilde yapılmıştı. Amerika ile İran arasındaki bu danışıklı dövüş sürerken Tahran’dan havalanan Ukrayna Havayolları’na ait bir yolcu uçağı kalkıştan kısa bir süre sonra düştü. Bunun üzerine sosyal medyada komplo teorileri üretilmeye başlandı her zamanki gibi. En bilindik olanı ise Amerika’nın, iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska'da sürdürdüğü bir çalışma olan HAARP(High Frequency Active Auroral Research Program)’tir. Amerikan Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Alaska Üniversitesi ve Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı tarafından finanse edilen ve “Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı” demek olan HAARP projesi ile Amerika’nın bu tesislerde ürettiği yüksek frekanslar ile dünyanın çeşitli yerlerinde depremler meydana getirebildiği, hava sıcaklığını artırabildiği veya azaltabildiği, fırtına ve kasırga çıkarabildiği, elektronik sistemleri devre dışı bırakabildiği, sonuç olarak dünyanın doğal dengesine müdahale ederek bunu kontrol altında tutabildiği iddia ediliyor. İran’ın, Amerika’nın boş üslerine fırlattığı roketlerden sonra dünya Amerika’nın buna bir karşılık vereceğini beklerken İran’da meydana gelen bir deprem ve mezkur uçağın düşmesiyle birlikte bu hadiselerin Amerika tarafından sahip olduğu HAARP teknolojisiyle gerçekleştirildiği teorileri yine gündeme geldi. Bu teoriler ülkemizde de ciddi bir karşılık buldu. Nitekim Elazığ’da yaşanan depremin sebebi olarak HAARP’i gösterenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Hatta 17 Ağustos 1999’da Gölcük’te meydana gelen ve yaklaşık 18 bin kişinin öldüğü depremin de Amerika tarafından meydana getirildiği konuşuluyor.

Şimdi gelin sizinle bu toerilerin gerçek olup olmadığını birlikte irdeleyelim isterseniz… Depremden başlayalım önce… Hem güney hem de kuzey Amerika kıtasının batısında, sınır boyunca uzanan fay hattı vardır. Kuzey Amerika’nın batı sınırında boydan boya uzanan San Andreas Fayı dünyanın en tehlikeli fay hatları arasında kabul edilir ve toplamda 1200 km uzunluğundadır. Los Angeles, San Francisco gibi Amerika’nın kalabalık şehirleri bu fay hattı üzerindedir. Geçmişte bu hat üzerinde çok şiddetli depremler olmuştur. 1857 Fort Tejon, 1906 ve 1957 San Francisco, 1989 Loma Prieta ve 2004 Parkfield depremleri bunlardan bazılarıdır. Geçtiğimiz yıl (2019) Kaliforniya’da o bölgenin son 20 yıldaki en büyük depremi meydana geldi. Depremin büyüklüğü 7.1 olarak ölçüldü.

Kar fırtınaları… Amerika’nın son yıllarda kar fırtınalarıyla başı dertte… 2019 yılı Ocak ayında gerçekleşen yoğun kar fırtınası sebebiyle 5 bin uçuş iptal edildi. Bazı bölgelerde elektrik kesintileri meydana geldi. Hatta bu fırtına sebebiyle Donald Trump Amerikalıları dikkatli olmaya çağırdı ve şöyle bir tweet attı:

“Sistemin (kar fırtınasının) büyüklüğü şaşırtıcı. Şu anda o eski güzel küresel ısınmanın birazına sahip olmak kötü olmazdı!”

Sel felaketleri… Neredeyse her yıl Amerika’da sel felaketi yaşanmakta… Ve bu felaketler ciddi anlamda mal ve can kaybına sebep olmakta… Misal, 2018 yılının Ocak ayında Kaliforniya eyaletinde gerçekleşen şiddetli yağışlar sonucunda 17 kişi hayatını kaybetti, enerji hatlarında büyük hasarlar meydana geldi, 100’den fazla ev ise yıkıldı…

Fırtına ve kasırga felaketleri… Fırtına ve kasırgalar Amerika’nın bir gerçeğidir. Amerika tarihinin en hasarlı ve ölümcül kasırgası 2005 yılının Ağustos ayında gerçekleşen Katrina Kasırgası’dır. Bu kasırgada yaklaşık 2 bin kişi hayatını kaybetti. Kasırganın Amerika’ya maliyeti ise yaklaşık 100 milyar dolar…

Evet… Amerika’nın dünyanın farklı bölgelerinde doğa olaylarına müdahale ederek düşmanlarını bu şekilde yıldırmaya çalıştığı iddia edilen HAARP’nin kuruluş tarihi, 1993… Yukarıda saydığımız felaketlerin hepsi de HAARP’nin kuruluş tarihinden yıllar sonra gerçekleşen ve Amerika’ya maddi anlamda ciddi hasarlar açan ve azımsanmayacak sayıda insanın da ölümüne sebep olan felaketler… Anlatabiliyor muyuz? Kelin ilacı olsa, kendi başına sürer yani… Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayriye himmet ede!

Peki, bu teorileri kim ortaya atıyor ve insanlar neden buna inanıyorlar? İşte meselenin bam teli de burası… Hani mafya filmlerinde bir cinayet işlenir ve cinayeti kimin işlediğine dair polisler fikir jimnastiği yaparken polisin birisi kalkıp “Bu cinayet kime yaradıysa, cinayeti de o işlemiştir!” der ve caninin bulunması için bu bilgiden yola çıkarlar ya, mezkur teorinin kimin işine yaradığına bakarak bu iddiaları ortaya atanın da kim olduğunu kestirmek zor değil aslında. Böyle bir teoriye inananlara dikkat ederseniz hepsinin de ortak özelliği, mesele irdelerken kafa konforunu bozacak şekilde hararetli bir fikir ve düşünce faaliyetine asla yanaşmadan kendisi için başkalarının tasarladığı hazırlop dünyasında yaşayan insanlardır. Böyle tipler için her kötü giden işlerin müsebbibi dış güçlerdir ve bu tiplerde asla dünyayı okuma ve anlama çilesi yoktur. Ha küllükte debelenen eşek, ha bu teorilere inanan angut! İkisi de belirttikleri mana itibari ile hakikatte bir!

“Peki, Amerika yıllardır böyle bir ithamla karşı karşıya da bu zamana kadar niçin bu ithamı tekzip edecek bir açıklama yapmadı?” dediğinizi duyar gibiyim. Niye yapsın ki? Ortada tek bir kurşun bile sıkılmadan kazalınmış psikolojik bir savaş var. Böyle bir açıklama yaparak elde ettiği bu kazanca niye gölge düşürsün Amerika? Peki, bizler böyle düşünerek düşmanımızı küçümsüyor muyuz? Asla! Olduğundan farklı düşünülmesinin önüne geçerek düşmanla girişilecek bir savaşta gerçekçi adımlar atılmasına katkı sağlıyoruz. Şayet benim elimde böyle bir teknoloji olsa ve ben ABD başkanı olsam, ilk önce kendi ülkemde gerçekleşecek olası felaketlerin önüne geçecek şekilde teknolojimi kullanırım. Ardından da benim için tehdit oluşturan ve oluşturacak olan devletleri bu teknoloji sayesinde üreteceğim felaketler ile uğraşmak zorunda bırakırım. Depremi ve diğer felaketleri, bir tweet atarak ekonomisini alt üst edebileceğim ülkelerde meydana getirmek yerine, bana rakip olan devletlerde meydana getiririm. Rusya, Çin, Hindistan, Japonya, İngiltere…

HAARP denilen teknolojinin sahip olduğu iddia edilen bir başka özelliği daha var ki eğer bu iddia doğru olsa ABD’nin bu teknolojiyle bütün ipleri eline alması işten bile değil… O da şu: Güya bu teknoloji ile belirli bir alana güneşten bin misli daha fazla bir enerji gönderebilmek ve herhangi bir yerdeki elektronik sistemleri üretebileceği elektromanyetik dalgalar ile devre dışı bırakabilmek… Yahu ABD bu teknolojiye sahip ise eğer neden orta doğuda fiili olarak bulunarak binlerce can ve milyar dolarlarca mal kaybı veriyor? Rusya, Çin ve İran’ın kendisine karşı geliştirdiği nükleer tesisler insan gücüyle çalışmıyor herhalde değil mi? Nihayetinde bu tesisler elektromekanik yapıya sahip. Bas HAARP’nin düğmesine olsun bitsin bu iş, ne diye bunca yaygara…

Muradımızın anlaşıldığını umarak fazla uzatmıyoruz ve şunu diyerek meseleyi kapatıyoruz:

“Sahip olduğu teknolojik ve ekonomik imkanların yanında Amerika’yı ayakta tutan en büyük güç, asla yenilemez olduğuna dair insanların kafasında oluşturduğu algıdır. Ve hasmınızla girişilecek bir kavgada yapmanız gereken ilk iş de bu ve buna benzer algıları yıkarak taraftarlarınızı çaresizlik psikolojisinden kurtarmaktır.”

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi