Aşk'a Dair

Yazan: 02 Ekim 2019 1703

Abdülhâkim Arvasi Hazretleri… Üstad Necip Fazıl’ın şeyhi… Bir gün İstanbul’da kapalı çarşıda esnaf ziyaretinde bulunurken tanıdığı bir esnaf ona şöyle hitap eder:

                “Efendim! Dua etseniz de Ümmet-i M……d kurtuluşa erse!”

Hazret bu şahsa dönüp anında şu mukabelede bulunur:

                “Siz bana Ümmet-i M......d’i gösterin, ben de size anında kurtulduğunu haber vereyim…”

Hazret bu şahsa özlü bir cevap ile karşılık vererek ortamın müsait olmayışından ötürü Ümmet-i M……d olabilme liyakatinin asgari şartlarından bahsetmemiş. Bizler de dost meclislerinde sürekli şu soru ile karşı karşıya kalmışızdır:

                “Bu millet tekrar eski haşmetli devirlerine nasıl kavuşabilir?”

Biz de sürekli şu cevabı vermişizdir:

                “O devirde olupta bu devirde olmayan şey ne ise o şeyi tekrar elde ederek kavuşabilir…”

                “O şey nedir?”

Sorusuna verdiğimiz cevabı söyleye söyleye dilimizde tüy bitmiştir belki ama yine de o şeyi söylemekten imtina etmemişizdir ki o şey şudur:

                “AŞK…”

Aşk dediysek siz sakın onu sevgilisinin apış arasında arayan züppenin kafa ve kalp trafiğini işgal etmiş olan şehveti anlamayın… Aşk, inandığın ve sevdiğin mukaddes değerlerde fani olmaktır! O değerlerden başka hiçbir şey görmemektir!

Kılığı sahte, edası sahte, kavgası sahte, aşkı sahte, şusu busu, hâsılı her şeyi sahte… Evet… Böyle sahteler sahtesi bir genç neslimiz var bugün… Tek tük orijinallik belirten grup ve yapıları istisna tutuyoruz ama onlar da bu bahsettiğimiz sahte nesle nispeten devede kulak bile değiller… Bu gençlik ile bırakın küfür ile siyasette, fikirde, ilimde varlık-yokluk belirten bir meydan savaşına girmeyi, çelik-çomak bile oynanamaz!  Çelik-çomak bile orijinal bir çocuk ile oynanır çünkü… Bu nesil ayak tırnağından saç teline kadar bütün halde sahte…

. . .

Uyandığı günü son günü bilip, hem ahirete eli boş gitmemek hem de dünyada dikili bir ağacı olmak nevinden bir çalışma azmine ve heyecanına sahip olmak lazım. Son bir asırdır bitpazarında yaşamasına lutfen müsaade edilen kıymetlerimizi tekrar layık olduğu mevkiye çıkarmak ancak böyle bir aşk adamı olmamızla mümkün olabilir. Aksi takdirde o bitpazarı bile bir gün bize fazla görülür…

. . .

Sahabeyi Bedir’de ağabeyi, amcası, dayısı ve babası ile karşı karşıya getiren şey Allah ve Resûlü’ne duyduğu “AŞK”tır… Yine aynı sahabeyi yerinden yurdundan ettirip dünyanın dört bir yanına hicret ettiren ve hicret ettiği bölgedeki insanları İslam’a davet ettiren şey Allah ve Resûlü’ne duyduğu “AŞK”tır… Hazreti Ömer’e “Fırat’ın kenarında bir kurt, kuzuyu kapsa Allah onun hesabını Ömer’den sorar diye korkarım.” dedirterek onu adalet sarayının burçlarında bayraklaştıran sembol şahsiyet yapan şey onun Allah ve Resûlü’ne “AŞK” derecesinde bağlılığıdır… İslam tarihi boyunca fikirde, siyasette, askeri sahada, sanatta, estetikte, mimaride ve insan emeğinin mahsulü olan daha birçok sahada kendisine hayranlık duyulan ne kadar başarı varsa bu başarıların hepsinin de temelinde “AŞK” harcı vardır. En küçük sahabenin aşkının zekatına bile sahip olsak, içinde bulunduğumuz zillet halinden kurtulmamız için bu bize fazlasıyla yeter.

“AŞK”ından ötürü seven, nefret eden, gayrete gelen ve hayatını “AŞK”ına göre anlamlandırıp her anını “AŞK” ile yaşayan bir nesil imar etmek mecburiyetindeyiz. Aksi halde alınan ve alınacak bütün tedbirler akıntıya karşı kürek çekmek kadar boşunadır…

Son sözü “AŞK”ı hayatının sonuna kadar her an yudumlamış olan ve “AŞK”tan başka bir sermayesi olmayan İmam-ı Rabbani Hazretleri söylesin:

                “Aşk, Ebedi Sevgili’den(c.c.) gayrı her şeyi yakmaktır!”

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi