İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Şu hadiseyi sırf, Türkiye’de kendisine pespayelik atfederken pek de çarpılma, ağzı yüzü eğilme endişesi taşımadığımız Diyanet İşleri’nin, Avrupa’da yerine göre nasıl da pespayelik belirttiğini göstermek, böylece sadra şifa bir bilgilendirme yapmış olmak için kaydediyoruz… Duyduk duymadık demeyin, duyunca da umursuzluk etmeyin:
Geçtiğimiz yaz günlerinde Almanya’da, Diyanet İşleri’ne bağlı Sindelfingen Ulu Camii’nde bir organizasyon tertip ediliyor. Cami Başkanı, (o günkü) Başimam ve Yardımcı İmam kafa kafaya veriyorlar, Stuttgart Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ateşeliği’nden ve dahi DİTİB Genel Merkezi’nden gerekli izinleri alıyorlar ve organizasyonun gerçekleştirileceği tarihi de 2 Temmuz 2023, Pazar saat 18.30 olarak belirliyorlar. Buraya kadar her şey normaldir ve buraya kadar yazdıklarımızı her okuyan mümin, 2 Temmuz’da Sindelfingen Camii’nde mevlitler okunacağını, aşırlar indirileceğini, İslamî fikir ve amel bağlamında sohbetler tertip edilip, Avrupa’nın İslam’a ve İslam diyarına hasret kavruk gönülleri için iman rahiyaları püskürtüleceğini filan düşünecektir. Oysa böyle olmayacaktır, Diyanet İşleri’nin en tepeden en dibe kadar onayını almış bu programda, adeta Fetö’nün sonlandırılmamış diyalog fitnesini sürdürürcesine bir konser tertip edilecektir ve bu konserde de Allah Resulü’nün minberine nazır bir vaziyette Sindelfingen Protestan Kilisesi Korosu sahne alacaktır! Kilisenin ilahi korosu Kitab’-ı Mukaddes’ten huzmeler çığıracak, karşılığında Diyanet’in bülbül sesli (!) imamları da bu huzmelere uygun Kur’an ayetlerini okuyacaktır!
Devir, Fetö’nün Türkiye’de fink attığı bir devir ve mesela yer Mardin olsa, “İbrahimî Dinler” adı altında Müslüman bir kadın ile Hristiyan bir erkeğin, adeta Allah Resulü’ne karşı koyarcasına nikâhının kıyılması, imam-haham-papaz üçlüsüne el ele tutuşturup sembolik sırattan kardeşçe birlikte geçirilmesi nevinden şeytanî bir ameliye sayılacak bu konserde, adeta Urfa ve Harput musiki ekiplerinin karşılıklı türkü çığırışı gibi Hristiyanlarla karşılıklı ilahi çığırılacak, Kitab-ı Mukaddes metinlerinden damıtılmış ilahi sözlerine, Kur’an’dan güya damıttıkları ayetlerle hoşamedi edilecek, yani dinler arası diyalog şeytanlığının canına rahmet okutulacaktır…
Eğer belirlendiği şekilde gerçekleşirse 2 Temmuz 2023 saat 18.30’da bunlar eylenecektir…
Bu sebeple bu pavyon tavernasının davet mesajları binlerce gurbetçi müminin telefonlarına gönderilir, afişler dört bir yana asılır, gazetelere ilanlar verilir…
Ama işte bu haber; Fetö’ye, Türkiye’de kral-paşa oldukları devirde de ve bütün diyalog şeytanlıkları boyunca da karşı çıkmış bir hareketin Avrupa serdarının da önüne gelir. Derhal Diyanet Camii Başkanı’na ulaşır, meseleyi izah eder, bunun dinlerarası diyalog şeytanî projesine şayan bir iş olduğunu, mutlaka iptal edilmesi gerektiğini söyler. Ama Cami Başkanı, bundan artık dönülemeyeceği, gerekli duyuruların çoktan yapıldığı kaydeder. Hatta Watzap gruplarından davet mesajını da binlere o sıralarda gönderir. Sonradan öğrenildiğine göre Cami Başkanı, Stuttgart Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ateşesi’ne konuyu açmış ama ondan da, bu konseri iptal edemeyeceklerini, iptal ederlerse çok sıkıntıya girecekleri cevabını almıştır. Yani müminlerden gelen talep taraflarınca reddedilmiştir! Hakikatteyse yaptıkları şeyin eşiti şu olmuştur: Parmaklarına aldıkları pisliği müminlere yedirmek istemek, yaptıkları şeyin pisliği kendilerine gösterilince de “Eğer bu parmaktaki pisliği yemezsek, bize bir çuval pislik yedirirler!” der gibi namütenahi bir gevşeklik ve ezikliğe düşmek!
Ama bu gevşeklik ve eziklikleri, ruh adaleleri şiş şiş, vakur ve fikir haysiyetiyle dimdik gönüldaşımızı durdurmaz, bu defa başkan yardımcısını arar, durumu ona da izah eder. Gücünü ve pervasını imanından alıcı bir özgüvenle apaçık dediği şey şudur:
-Bizim alnımızın secdeye geldiği nurdan yerlere, ağzından İncil ilahileri çıkan şahıslara ait ziftten topuklar basamaz, basmamalı!
Gerekli mesajları tüm gurbetçi derin müminler nezdinde veren gönüldaşımız, bu kadarcık şeyle bile Diyanet Camii yönetim kurulunun bir toplantı yapmasına sebep olur. Ama işte bu kadarcık şey dediğimiz şey, Avrupa Seriyyesi Serdarı’nın toplantıda bulunan ekser müminin gönlüne attığı şuur tohumlarıdır ki, tutmuştur, tutmuştur ki, ekser kişi organizasyonun iptalini istemiştir. İstemeyen ve programın mutlaka yapılmasını isteyenlerse, Allah Resulü’nün hatırını değil de Protestan Kilisesinin hatırını gale alan DİTİB Sindelfingen Ulu Camii Başkanı ile caminin yeni Başimamı olmuştur!
Ama neticede onların değil, Allah Resulü’nün hatırını âli tutan müminlerin dediği olur ve şuursuz-fikirsiz-menfaatçi başkan kadrosunun, Protestan Kilisesi Korosu ile cami içinde düzenlemek istedikleri “Dinler Arası Diyalog Tavernası” iptal edilir!
Tabiî ki haber gönüldaşlarımıza da gelir. Ama onlar gene de, “Hiç olmazsa caminin park yerinde yapalım konseri!” diye ısrarcı olan Başkan ve Başimam’ın, bu nevi bir rezilliğe başladıktan sonra onu bir şekilde devam ettirmek isteyebileceklerini de düşünürler ve bu sebeple Avrupa Seriyyesi’ne haber uçururlar. Avrupa Seriyyesi derken, Seriyye Hareketi’yle aleni, gönüllü ama nizamî de bağları olan ve tastamam yasal çerçevede faaliyet gösteren bu gönüldaşlar topluluğu, Avrupa’ya nur huzmeleri halinde serpili, kavruk gönüllü ve gurbetçi müminlerden başkaları değildir. Taverna’nın evvela ilân edilmiş saatini kollarlar, yönetim kurulu kararına rağmen bir İslam camisine zulmedilme ihtimalini muhitte konuşlanarak hepten iptal ederler, bu arada camiye Taverna için gelip gelip dönen Almanların varlığına şahit olurlar ve o esnada da Yardımcı İmam’a cami merdivenlerinde rastlarlar! Meçhul sebeplerden dolayı bir süre sonra camideki görevinden de ayrılacak olan ve bu konserin fikir inisiyatörü olan Yardımcı İmam ile gönüldaşlarımız arasında tamı tamına geçen konuşma şu olur:
-Hoca! Yanlış yaptınız!
-Yahu yanlış değil, karşılıklı ilişkiler… Belediye de zaten sesli ezan okunmasına izin verecekti, sözlerini tutmamışlardı, bu sebeple iptal ettik!
-Hop bir dakka! Üste çıkma! Bu konseri siz değil, biz iptal ettirdik! İki gündür Mohaç tepelerinde bekleşen akıncılar gibi cami etrafında bekleşmekte, ahvalinizle telefon trafiği yapıp durmakta, camide taverna düzenletmeyeceğimizi sert ses tonumuzla tarafınıza bildirip durmaktayız… Ne ısrarlar ettiniz, ısrarımızdan vazgeçelim diye, ne ısrarlar! Hem şu ezan meselesine gelelim… Biz, burada yıllardır, ezan sesi olmadan da namazımızı kılmaktayız. Ezanın bu manada sembolik bir anlamı var. Olsa iyi olur ama olmasa da olur. Oysa siz, Allah Resulü’nün minberine nazır bir şekilde, küfür haykıran ilahileri, hem de Kur’an ayetleriyle mezcedecek şekilde bu camiye sokmaya kalktınız! Bunun adı ihanettir, itikadî gevşeklik göstermek suretiyle manamızın donunu indirmeye kalkmaktır! Siz bu donu indirmek istediniz ve bundan dönüş sebebiniz ise yaptığınız iblisliği anlamanız değildir, bizden korkmanızdır!
-Gak guk…
Evet, bölgede yaşayan bazı gurbetçi vatandaşlar tarafından haberdar edildiğimiz ve sonra bazı gönüldaşların ağzından ancak kerpetenle bazı ayrıntılarını alabildiğimiz bu hadise, çizgisi çizgisine aynen bu şekilde yaşanmıştır ve yaşandığı şekliyle de hem Diyanet, hem de devlet teşkilatlanması mevzuundaki ruh sefaletimizi sergilemektedir. Maatteessüf, devletin ileri karakollarda görevlendirmek için seçtiği kimseler, dışlarından balkon saksılarındaki süs bitkileri kadar alımlı dursalar da, içlerindeki fikirsizlik sebebiyle millî davaların temsilinde birer kaktüs gibi işlev görmektedirler. İstidat, liyakatin ruhudur ve fikir, istidat ile liyakatin nikâh memurudur. Bu fikrin olmadığı her yerde de istidat, hovardalık etmek üzere kayıptır ve liyakat, başlarda taç olması icap ederken her ayağa pas pas olmak üzere ortalıktır!
Ve işte Avrupa’da yaşanan bu hadise de, hem kaydettiğimiz bu keyfiyeti tersim eden muazzam bir resimdir, hem de kaybolan şeyin kıvılcım halinde de olsa zuhur ettiğinde olabilecekleri tebşir eden mübarek bir beşarettir…
Bu vesileyle Avrupa Seriyyesi’ni selamlıyor, bölgede nur huzmesi böylesi bir pırlanta topluluğu olduğunu bütün Avrupa’ya haber ediyor ve ennihayetinde içe dönerek Diyanet İşleri’ne hiddetle sesleniyoruz:
-Heyy siz! Dinimize, diyanetimize ait don ipini, onu ilk teklifte çözmeye kalkacakların eline nasıl verirsiniz! “Kendi donundan bile haberi olmamak” deyiminin burcunda, kurumunuza ait flamanın sallanmasını istemiyorsanız, bizi sallayın ve şu Avrupa’da Fetö’den beter yavşakları asla güdücü mevkiine getirmeyin! “Fetö’den beter yavşaklıktan” beri iseniz, böyle yapınız!