Faiz Özelinde Erdoğan'ın Konumuna Dair Bir İşaretleme

Yazan: 15 Ekim 2023 881

21 Nisan 2023’te Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle seslendiği kalabalıklara şöyle demişti:

-Ben olduğum sürece faiz asla yükselemez!

28 Mayıs 2023’te seçim oldu ve Erdoğan, gene Başkan seçildi, yani süreç onun oluşuna dair işledi. Bir iki gün sonra ayağını Haziran ayına atan ahval, aynı ay içindeki Merkez Bankası PPK toplantısında yapacağını yaptı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki bir defada en yüksek faiz artışlarından biri gerçekleştirildi. Zaten Cumhuriyet tarihinin bir defada en yüksek faiz artışı rekoru da, 2018 Mayıs’ında olarak gene Erdoğan’a aitti. Bu defa da politika faizi 650 baz puan arttırılarak 8,5’tan 15’e yükseltilmişti. Elbette kimse “Acaba Erdoğan’ın başta olma sürecine bir şey mi oldu?” diye sormadı. Zira bütün bir vatan halkı artık Erdoğan’ın “Bu can bu bedende durdukça!” diye başlayan diklenmelerinin kısa süre sonra ters tecelliye geldiğini ve canı bedende durduğu halde canı pahasına yapmayacağını söylediği şeyi yaptığını kanıksamıştı!

Erdoğan, 27 aydır faizin seyri noktasında aşağı doğru ittirdiği vatan iktisat gemisine bir de Kur’an’a ait bir flama asmış, gece rüyada görülmüş gibi sabah erken kalkınca başlatılan bu faiz indirim sürecine itirazlar geldikçe de karşılığı, bu flamayı gururla ve imanla sallandırarak vermişti. Bu süreçte muhalifler gerçekte Erdoğan’ın ekonomi bilgisine hücum etmedi, onun hep din bilgisine hücum ettiler. E zaten Erdoğan da ağzıyla bu yaptığını dini istediği için yaptığını gururla söylemekteydi. Ama işte o din ile Erdoğan’ın ilişkisinde nasıl bir nispet vakıası husule geldiyse gelmişti ve şimdi Erdoğan faizi yükseltme seyrine sokmuştu…

Bu minvalde Merkez Bankası Temmuz PPK toplantısında faizi 250 baz puan daha arttırarak politika faizini 17,5’a çıkardı. Herkes, artık faiz artışı noktasında viteslerin 250 baz ile boşa atıldığını düşünmekteydi ki, Ağustos toplantısında rekor artışlardan biri 750 baz puan olarak geldi ve faiz 25 puan oldu. Bu, son 24 yılın en yüksek politika faiziydi. Erdoğan da, kendini aşmış, kendi Başbakanlık-Cumhurbaşkanlığı sürecinin yüksek faiz anlamında zirvesini görmüştü. Ama yetmedi, Merkez Bankası Eylül PPK toplantısında faizi 500 baz puan daha arttırdı. Erdoğan, faiz rekorunu egale etti. Faizin 30 puan olduğu şimdilerde destek gruplarından hiç kimse Erdoğan’a “Faizi din-i mübin için indirmekte iken şimdi ne için yükseltmektesin?” diye sormuyor, sormayacak da… Bir tek kronik muhalifler, yalnız Erdoğan’a değil, Erdoğan’ın dinine de muhalif olarak bunu dile getirmekte, onlarca bu husus dile getirildikçe de olanlar Erdoğan lehine işlemektedir…

Yani orta yerde, taraflardan biri Kur’an’ı referans göstererek yer yer faizin indirilmesi gerektiğini söylese de, Kur’an’ın tam egemenliği ile tam iptaline dayalı bir mücadele yoktur. Orta yerde olan, hâlâ Müslümanlık hisleri güçlü olan Anadolu’nun desteğini celp etmek için taraflardan birinin yer yer Kur’anî referanslar kullanmasıdır…

Bundan daha 21 ay evvel (21 Aralık 2021) Erdoğan, kelimesi kelimesine şöyle konuşmuştu:

“Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz! Benden başka bir şey beklemeyin! Bir Müslüman olarak NASLAR NEYİ GEREKTİRİYORSA, onu yapmaya devam edeceğim!”

Şimdi Erdoğan faizleri şiddetle yükseltmektedir. Peki, nassın gerektirdiği şey 21 ay evvel başka, 21 ay sonra başka bir şey midir? Erdoğan, zerre kadar dâhli bulunmayan bir çekişmeye ne sebeple Kur’an’ı baş belirleyici olarak yerleştirmiş, ilk fırsatta Kur’an’ı devreden ne sebeple çıkarmıştır? Bu süreçte Kur’an’a zarar mı verdirilmiştir, kâr mı ettirilmiştir? Laik-Kemalist-seküler bir rejimde, dondurma imalatının olsun Kur’an’a göre yapılmadığı bir ülkede, mevcut ekonomi düzeninde baş belirleyici olarak Kur’an’ı göstermek, “Ben bunları Kur’an dediği için yapıyorum!” diye avaz avaz bağırmak, hesap hatalarından kaynaklanan ekonomik yıkımların cürmünü de bu suretle Kur’an’a yıkmak, Kur’an’la hareket etmek midir, Kur’an’ı kullanmak mıdır? Üstelik Erdoğan, para ile kadın satılan, yasa ile kumar oynatılan, banka ile faiz püskürtülen bir ülkededir ve bütün bu şenî faaliyetlerden pay alan bir devlette Cumhurbaşkanıdır. Öyleyse ne diye kendi ekonomi politikasına sebep olarak Kur’an’ı göstermektedir, hadi gösterdi diyelim, daha ilk sallantıda ne diye Kur’an’a tam zıt bir politikaya dümen kırabilmektedir? Hediye kabilinden gelmiş işlemeli bir mendilin bile cepte özenle taşınma süresi birkaç yıldır. Oysa Erdoğan, televizyon televizyon, miting miting, kürsü kürsü gezerek “Kur’an böyle istiyor, bu can bu bedende oldukça böyle yapacağım!” dediği politikayı daha üzerinden bir iki mevsim geçmeden buruşturup buruşturup çöpe yollamaktadır, niyedir? Bu mudur, Kur’an’a dayanarak mücadele etme ahlâkı? Bu mudur Kur’an ile yürümek azmi? Bu mudur Kur’an’ı başlar üstünde tutabildikten sonra kendi başının kopmasına bile rıza gösterecek Müslümanlık adabı? Mevcut manzarada Erdoğan, kendi başını kurtarabilmek için Kur’an’ı başını yele vermemiş midir?

Elbette bu sualler, fikir haysiyeti yönünden züğürt iken menfaat irini yönünden bostan kuyusu kimselerce asla sorulmayacaktır. Ama bütün bu manzaranın, toplam manzara içinde bize gösterdiği şeyi biz elbette kaydedeceğiz:

Erdoğan, bir asırdır milleti makûs bir talihe doğru sürükleyen Kemalizm’in kara treni içindedir ve olanca mücadelesi, bu trenin bazı vagonları içinde dekorasyonel değişikler husule getirmektir. Oysa olması gereken şey ilk fırsatta bu treni durdurmak ve içinden indirilen milleti aksi istikamete gitmekte olan İslam trenine bindirmektir. Öyle ya, Kemalizm kara treni içinde olduktan sonra her vagonda hatimler indirilip mevlitler okunsa ne çıkar ki! Neticede bütün bir tren bütün kadrosuyla makûs bir talihe doğru acı tren düdükleri eşliğinde ilerletilmektedir ve bu yolun sonu makûs talihin de kendisinde noktalanacağı dipsiz bir uçurumdur…

İşte; Erdoğan’ın zaman zaman nükseden faiz hassasiyeti de, Kemalizm kara treni içindeki bazı vagonlara yeşil örtüler sermek ve bu suretle, yolcuları dinsiz bir seyahat yaptıkları izleniminden doğacak bir isyan tavrından kurtarmaktır! Hem zaten bu trenin vagonlarında da artık başörtüsü serbest bir şekilde takılabilmektedir değil mi? Böyle olduktan sonra hangi trende ve trenin hangi istikamete doğru gittiğinin ne önemi vardır ki!

İşte; Erdoğan ve onunla oluşan “mufazakârlığın” idrak vasatı budur! Olan da zaten, olmakta olanla beraber bu istikamette seyretmektedir. Şu son birkaç yılın faiz dövüşünden Erdoğan kârlı çıkmıştır ama Kur’an ve davası, insanların ona atfettiklerinin kıymeti yönünden zarar görmüştür. Yani millet, kara Kemalizm trenine yolcu olmak vakıasını daha bir içselleştirirken, İslam trenine geçmek hamlesinden fiilî ve fikrî olarak daha bir uzaklaşmıştır!

Ama ne önemi vardır ki, Erdoğan hâlâ baştadır!

Mesele artık savaşı kazanmak değildir, Er-Ryan’ı kurtarmaktır!

Mesele artık İslam’ın devlet bulması değildir, Er-Doğan’ı başta tutmaktır!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi