İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Seçimin tarihi netleşti: 14 Mayıs! Zahirî görünüşü itibariyle “Kimi Hindu, kimi yamyam” gibi bir vaziyet belirten Millet İttifakı, bir karabatak gibi görece bir krize battı ve çıktı. En büyük motivasyonları, Erdoğan’ı devirmek… Dilleriyle öyle ifade etmeseler de, toplamlarından tüten buğu millet duvarına abanıp istemsiz “Sonrasına, sonra bakacağız!” diye yazıyor. Erdoğan’ın Cumhur İttifakı zaten kendinden menkul bir krize batmış idi. En büyük dezavantajı kendisi iken, en büyük avantajı rakibinden başkası değil… Yıllardır koyduğumuz kıymet hükmünün daha bir arkasındayız:
-Muhalefet, seçimlere kadar hiçbir şey yapmamak ve dememek üzere karar alsa ve “Seçim sabahı görüşmek üzere!” diyerek kendi “pause” düğmesine bassa, döndüğünde Ak Parti’yi mutlaka tepetaklak olmuş halde bulur!
Zira Ak Parti, uzun vakittir “Daha iyisi mi var?” ya da “Kötünün iyisi, ne yapalım?” şeklindeki kaba bir hissin himmetiyle iktidarını sürdürmekte… Lideri Erdoğan’a gelince… Kırk sıklette rakibi Kılıçdaroğlu ile tartılsa, kırkında da ağır gelir… Tip desen, tipte… Karizma desen, karizmada… Dil, boy, eda, giyim, retorik, ennihayet kıl tüy derken her şeyde… Bu hususta da zaten evvela belirttiğimiz fikrimiz, yerli yerinde duruyor:
-Erdoğan, gece teeccüte kalkıp Allah’tan bir şeyler istiyorsa eğer, istediği şeylerin en başında mutlaka rakibinin Kılıçdaroğlu olması geliyordur!
Erdoğan bunu Allah’tan istedi mi bilmeyiz ama Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nı krize batırıp çıkaran vaziyetiyle adaylığı zorla kaptı. Meral Akşener aslında krize sebep olmakta haklıydı. Zira Kılıçdaroğlu gerçekten Erdoğan’ın karşısına çıkarılabilecek en zayıf adaydı ve namlarına iş şansa bırakılmamalıydı! Ama işte işi şansa bıraktılar…
Bu ancak, iki ihtimalden ötürü olabilir:
İlk ihtimal şu: Kılıçdaroğlu, memleketin getirildiği berbat vaziyete bakıp “Ben bile kazanabilirim!” hissine kapılmış, ölmeden evvel Cumhurbaşkanları listesine yazılacak olmanın şehvetiyle vaziyete el koymuştur… Böyleyse, memleketin mi, Kılıçdaroğlu’nun mu daha berbat bir vaziyette olduğunu zaten göreceğiz!
Gelelim ikinci ihtimale… O da şu: Kılıçdaroğlu’na, kaybetmek üzere mutlaka aday olması gerektiği yönünde bir talimat geldi ve o da, Erdoğan kaybetmesin ve yola devam etsin diye kendisi dışında kazanabilecek herkesin yolunu kesti, kesme görevini bihakkın yerine getirdi ve aday oldu… Böyleyse de, Ak Parti’yle içine girilen millî krizler bütünü, yirmi yıllık kesintisiz akışını 25 yıla çıkaracak, Kılıçdaroğlu’nun ardından sol tandanslı milli küfürler çığırı açılacak ve bu çığıra rağmen Kılıçdaroğlu seçimden hemen sonra “Ne geldim geçtim be, ne geldim geçtim!” diye diye siyasetten sonra yaşam finalini de yapmak üzere ortadan kaybolacak demektir… Bunları da yaşarsak, göreceğiz… Ama bunlardan öte bizim her şeyden evvel dikkat çekmek istediğimiz şey, milletin salt ve kütük doğrularla Türk siyaset arenasına bakıyor olması… Bir kere Batı’nın her dediği Türkiye’de gerçekleşecek diye bir kaide yok… Dahası Batı’nın her daim Erdoğan’ı istemeyeceği yönünde sabit bir kaide de yok… Bir devre Erdoğan’ı gerçekten devirmek isteyenlerin, bu devre Erdoğan’la yola gerçekten devam etmek istemeleri de, Batılı bir sinsilik mamulü olarak mümkün… Öyle ya; koklaşa sevişe, düşe kalka, didişe didişe geçirilen yirmi yıldan sonra aralarında bir hukuk oluşan Erdoğan’la işi bundan sonrası için de kotarmak varken, Kılıçdaroğlu’yla uğraşmayı göze almak, cesaret ister. Uğraşmak derken, boğuşmak manasına değil ha, vakit kaybetmek manasına! Öyle ya; Kılıçdaroğlu Türkiye idare mekanizmasına baş olursa, her şey öyle bir içinden çıkılmaz hale gelecektir ki, yalnız memleket dahlinin başı belaya kalmayacak, memleket haricinin de, yani “dış güçler”in de başı belaya kalacaktır… Böyle bir durumda da politik serüveninin ahiri itibariyle “leylekleşme” temayülü gösteren Erdoğan hem memleket içi için, hem de memleket dışı için gözlere “keskin gözlü ve gagalı bir şahin” görünecektir… Peki, Erdoğan hâlâ göz ve pençeleri keskin bir şahin midir?
Bizce bu sualin cevabı, yıllardır Erdoğan etrafında koyduğumuz kıymet hükümlerinin ortalaması itibariyle bakacak olursak “Değildir!” olur. Zira Erdoğan ve Ak Parti’si, Müslüman Anadolu halkı için artık “iyi”yi aramanın aleti olmaktan çıkmış, kötüye razı olmanın aleti mevkiine inmiştir!
Evet, uzun vakittir her kim ile konuşsak “Yok ki şöyle bir parti, bunlardan elimizi çektirecek!” minvalinde şeyler söylüyor… Zira “muhafazakâr demokratlık” artık Müslüman Anadolu halkını kesmiyor. Belki bunu tam olarak ifade edemiyor ama kendisini tastamam sıtma ile verem arasında kalmış bir acuze gibi hissediyor. Geçen yirmi yıl itibariyle Ak Parti, dertlere deva olmamıştır, dahası Ak Parti, kendi içinden vesayet rejiminin yeşil tonlu bir modelini husule getirmiştir ve bu da, suretsiz bir gıcıklıkla Anadolu halkının asâbını ciddi ciddi bozmaya başlamıştır. Bu bozuk asâb, Ak Parti şemailinde mutlaka bir bozgun meydana getirecektir. Belki bu seçimde Erdoğan’ı ferdî olarak destekleyip Ak Parti’nin suratına ciddi bir dirsek geçirecektir. Ve toplamda da bu vaziyet, Ak Parti için belirttiği bütün toplam vaziyetler namına köprüden önceki değil, köprüden sonraki son çıkış olacaktır. Köprüden sonrası diyoruz, çünkü Ak Parti için artık köprüden geçilmiştir. Son başlamıştır. Alabilirse eğer, bu seçimlerden alacağı zafer, son zaferi olacaktır. Çünkü Ak Parti, mutlak zafere erdirici fikir ve bu fikrin eline tutuşturacağı programdan yoksundur. Anadolu halkı da muğlak teselliler altında oyalanmaktan bıkmıştır. Onu da bu kıymet hükmüne, oyanlandırıldığı 20 yıllık Ak Parti iktidarı erdirmiştir. Erdoğan’ın kazanması olasıdır. Ama kaybetmesi de artık olasıdır. Kazanırsa, sonrası olmayan en fazla beş yıl kazanacaktır. Kaybederse dipsiz bir kuyuya düşer gibi en az yirmi yıl kaybedecektir. Sultan Abdulhamid kendi devrinde düşürülmüştü. Erdoğan düşerse, kendi düşmüş olacak… Düşürülen Sultan Abdulhamid’i millî tarih ukdesi sonradan yükseltmişti. Düşerse eğer Erdoğan’ınki, yükselişsiz bir düşüş olacak… CHP merkezli muhalefet tüm devlet gücüyle, Erdoğan’ın etrafında kümelenen vurgun ve talan kümelerinden Erdoğan için afili bir Frankeştayn kostümü dikmekte pek zorlanmayacak…
Bakalım hele, seçime daha iki ay var, neler neler olacak...