14 Mayıs'ta Kim Kime Yeter Diyecek?

Yazan: 04 Şubat 2023 850

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yoğun tartışmalar sonrasında, çok önceden kararını verdiği seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıkladı. Tarih, sembolik ve atfı da, 27 yıllık tek parti CHP iktidarını sonlandıran Demokrat Parti’nin, 1950 yılı 14 Mayıs’ında “Yeter Söz Milletin!” sloganıyla kazandığı seçime…

İlk bakışta, taşın gediğine oturması gibi bir uygunluk belirten bu tarih, daha da dikkat kesilince taşın gediğini pas geçtiğini gösteriyor. Zira 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti “Yeter!” derken, 27 yıllık kesintisiz CHP idaresine dur demiş oluyordu da, aynı slogan Ak Parti için şimdi bayağı bayağı havada kalıyor, kalıyor çünkü, an itibariyle kesintisiz 20 yıl iktidarda olan CHP değil, Ak Parti’nin kendisidir, haliyle “yeter!” diyeceği de ancak kendisi olabilir…

Öyle ya; 20 yıldır iktidar yüzü görmemiş CHP’ye, 20 yıldır iktidarda olan Ak Parti ne için yeter diyecektir ki?

Yani Ak Parti, CHP’ye “Artık bu kadar muhalefette kalman yeter!” mi diyecek, ne diyecek?

Olur mu, bilmeyiz; ama bazen sarsak bir kedi, arkasından dolanıp da önüne düşmüş kendi kuyruğunu dişler!

Velhâsıl bunlar, acayip işler…

Oyun içinde oyun, iktidar içinde iktidar, muhalefet içinde muhalefet var…

            “Yeter söz milletin!” sloganı bu manada, aynı tiyatro oyununda iktidar rolünü oynayan oyuncu tarafından, muhalefet rolünü oynayan oyuncuya haykırılıyor ve ikisinin birden belirttiği toplam sahne, tiyatro oyununun müelliflerine hizmet ediyor!

Dün de böyleydi, bugün de böyle!

Yani, millî hınç ile çekilecek gerçek “Yeter söz milletin!” resti, tiyatro oyununun bütününe çekildiğinde sahici olacak!

Bu dediğimiz nasıl mümkün olacak peki?

Cüneyt Arkın’ı, Battalgazi’nin bizatihi kendisi sanan bir kafayla olmayacağı muhakkak…

Türkiye’deki sahici kurtuluş savaşını, partiler arası bir pılı pırtı savaşından ibaret gören kafayla da olmayacağı muhakkak…

Amma velâkin bu kafa bugün için, milli kafanın kendisini de işgal altında tutan hâkim kafadır…

Bu hâkim kafanın, milli kafadaki ur topaklığı giderilmedikçe, Türkiye’deki bütün seçimlerin, bütün iktidarları da, bütün muhalefetleri de havi ana sloganı her zaman şu olacaktır:

-Yetersiz milletin, “Yeter söz milletin!” demesi mümkün değildir!

Ne 1950’nin 14 Mayıs’ında, ne de 2023’ün 14 Mayıs’ında…

Evet…

Bu şuura erilmedikçe, rest asla millet tarafından çekilmiş olmayacak, söz asla millete geçmiş olmayacak…

1950’nin 14 Mayıs’ında Adnan Menderes, 27 yıllık CHP iktidarı sonlandırdığında, milletin makûs talihi açısından neyi sonlandırabilmiştir ki?

Bizce hiçbir şeyi…

Üstelik milletin makûs talihi açısından bir şeyleri sonlandıramamasının sebebi, on yıl sonra hayatının sonlandırılması da değildir…

Aksine, milletin makûs talihini sonlandırabilecek kafaya ve fikre malik olmadığından, hayatının sonlandırılmasına giden süreç açılmıştır…

Şimdi de, benzer bir süreçteyiz…

Benzer bir soruyla özleştirelim: Yirmi yıldan bu yana, Ak Parti iktidarı, milletin makûs talihini sonlandırmak manasına neleri becerebilmiştir ki, bundan sonra neyi becerecektir?

Yirmi yılda terazinin doğru kefesini tahkim etseydi, diğer kefesindeki CHP kefesi hafiflik yönünden yukarı kalkardı… Oysa CHP, rejim içre temsil ettiği dinamiklerle beraber yirmi yıl öncesinden daha güçlüdür, bulunduğu kefe daha ağırdır…

Tıpkı 1960 yılı CHP’sinin, rejim içre temsil ettiği dinamiklerle beraber on yıl öncesinden daha güçlü olması gibi…

Adnan Menderes, görece didiştiği CHP’yi on yılda zayıflatamamış, zayıflatamadığı aynı CHP tarafından da ipe çekilmişti…

Recep Tayyip Erdoğan da, görece didiştiği CHP’yi, temsili olduğu Kemalizm şahsında yirmi yıllık tek başına iktidar avantajıyla bile zayıflatamamıştır…

Bu durumda elbette CHP, Erdoğan’ı asla ipe çekemeyecektir ama olası bir seçim mağlubiyeti Erdoğan için, Menderes’in idamından daha ağır bir netice doğuracaktır. Zira Menderes, sırf CHP ve dinamikleri eliyle ipe çekildiğinde, hak etmediği bir millî merhamet ve sevgiye de malik olmuştu…

Oysa yirmi yıldan sonra iktidarı CHP’ye devredecek Erdoğan, hak ettiği bir millî merhamet ve sevgiden de mahrum kalacaktır…

Şundan şüpheniz olmasın: 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesi demek, bütün imkânlarıyla Erdoğan’ı şeytanlaştıracak bir Türkiye’nin de ortaya çıkması demektir…

Anlaşılsın diye tek misalle kaydedelim: 2023 sonrasının Türkiye’si Ak Partisiz bir Türkiye olursa eğer, artık devlet televizyonunda DİRİLİŞ isimli diziler değil, yirmi yıllık Ak Parti iktidarını millet gözünde şeytanlaştıracak başka diziler gösterilecek…

Düşenin zaten dosttan da hali kaldığı bir dünyada siz o zaman, Erdoğan’ın, hak etmediği kötü bir üne nasıl da kısa sürede kavuşturulabileceğini bir hayal edin bakalım…

Netice-i kelâm halinde son sözümüz:

-Bir kafes dövüşünde taraf tutmak, kafes dövüş sisteminin de tarafını tutmaktır! Türkiye’de politik mülahazalar ışığında ortaya çıkan vaziyet, böyle bir kafes dövüş sistemine mündemiçtir, ondan hali değildir! Oysa Türkiye’de gerçek bir Müslüman için politikaya bakış, kanun yoluyla zuhur edip kanun gücünü ele almak ve ebedî mahkûmluğumuzu tahakkuk ettiren sistemin canına okumak üzere olmalıdır! Yani o kafes dövüş sistemini ortadan kaldırmak üzere! Bunun için yapılması gereken, kanlı enstantaneleriyle tellerin arkasından vahşice bağırıp dövüşçü desteklemek değil, tesis edildiği hangarda onu, (bir gün inşallah) ele geçirilmiş olan kanun gücüne bastırmaktır!

Tiyatro repliği olarak değil, ciğer sayhası olarak “Yeter söz milletin!” denilecek o gün, Mayıs’ta da olsa mübarektir, Ekim’de de olsa mübarektir!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi