İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Azerbaycan, Türkiye desteğiyle Ermenistan’ı mağlup edip Karabağ Savaşı’nı kazanırken, açıkça desteklediği Ermenistan’ın yenilişini tırnaklarını kemirerek izleyen İran, kemire kemire tırnak kalmamış parmaklarını bu defa içi kasvet ve kasavet dolu sakallarına daldırdı ve “Zengezur Koridoru” vesilesiyle bu defa eşsiz bir haset tavrıyla içinin yağlarını emmeye başladı. Türkiye’yi karadan Azerbaycan ve Kafkaslar’a bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nu, apaçık midesinden girip sırtından çıkacak bir mızrak gibi hisseden İran, bölge belası bir sırtlan gibi bakın umumi hülyasını Ebulfezl Zuhtevend ağzından nasıl da heceledi:
“Türkler, Zengezur’u da almak istiyorlar. Bizim Ermenistan ile olan birkaç kilometrelik sınırımızı da kesmek istiyorlar. Bu konuda Hamaney gerekli uyarıyı yaptı. Fakat Türkler bu meseleleri umursamazlar. Türkiye ile stratejik müttefikliği, hatta stratejik ortaklığı düşünemeyiz. Güney Kafkasya bizim uygarlık alanımızdır. Kuzey ve Güney Osetya halkı İran kökenlidir. Azerbaycan korkunç bir fenomen ve bizim için potansiyel bir tehdittir. Nahçivan tamamen İran’a ilhak edilmeli. Nahçivan bizim Aşil topuğumuzdur. Ermeniler İran’ın müttefikidir. Tarih boyunca hep böyle olmuş. Azerbaycan diye bir yer yoktur. Bunlar (Azerbaycanlılar) gerçekten İran Azerilerdir. Azerbaycan yeniden İran’a ilhak edilmeli. İlhak edilmediği sürece, bir kanser hücresi gibi İran’ın başına bela olacaktır!”
Ebulfezl Zuhtevend, öylesine birisi değil, İran adına nükleer müzakerelere katılan birisi… Görüldüğü gibi açıkça Azerbaycan’ın İran’a ilhakından bahsetmekte… Kimilerince ve Kemalizm’in fikir ve hamle bünyemize vurduğu kilitler muktezasınca, insana ilk etapta çok uçuk kaçık gelse de, gerçekten uçabilmek ve böylece düşman kutbu kaçırabilmenin yolu da, çoğuna uçuk kaçık gelebilecek bu nevi düşünceleri evvela düşünceye ve sonra dile getirmekten geçer. Zira dile gelen şeyler, umumi kültür ve millet dimağında bir süre sonra mutlaka icraya da gelen şeyler olur… İran bu manada Türkiye’ye göre maça “3-0” önde başlamak gibi bir rahatlığın burcunda…
Oysa biz diyoruz ki; bu bağlamda söylenebilecek ve aslında uçuk kaçık da sayılmayacak, sayılmadığı gibi uzun vadede Türkiye’yi mezkûr coğrafyada kanatlandıracak sahibi bir fikir, Azerbaycan ve İran ayrımı gözetmeksizin Azerî Türklerine asıllarının ne idüğünü hatırlatacak, onlara aslında Şah İsmail elinde zorla mezheplerinin değiştirildiğini imlâ edecek, sadece telkin ve tebliğ yolu ve her daima gardaşlık hukukuyla göstermeli, en azından bu işe en uygun maktaından, devlet eliyle örtülü ve millet eliyle aleni bir stratejiyle başlamalıdır… Bunu da, Azerbaycanlı gardaşlarımızın hakiki manada hürriyete erişlerinin tahakkuku görmeli ve aynen bu şekilde de göstermelidir… Olur a, niyetin halisane bir tohum olarak atıldığı bu meselenin tarlası, ennihayet akıbetin halisane başaklar halinde boy verdiği bir bereket iklimine erişir ve işte o zaman İran, kendi kahrının masasına kokuk ciğerinden sarkık bağırsağına, kendi sakatatını serip son öğüdünü hasetten gelen bir iştahla yer tükenir… Azerbaycan’a “çetrefilli sevdamız” derken, ne demek istediğimizi tam anlamayanlara, bir gün dediğimizi devlet ve millet bütünü halinde idrak ettiğimiz ve icraya geçirdiğimiz günler hasretiyle, duyurulur!