İstanbul Sözleşmesi İptal Edilmedi ki! Peki, Olan Ne?

Yazan: 09 Ağustos 2022 2124

Bir bıçak, böğre saplansa ve bir süre sonra saplandığı yerden çekilse, bu çekme o bıçak ile alınan hasarın sonlan­dığını göstermez. Bıçağın içe doğru verdiği zararın tespit ve tedavisi, dışa doğru açtığı yaranın tampon ve pansuma­nı, ne olacak?

İşte, İstanbul Sözleşmesi, böğre saplanan bu bıçaktır ve maatteessüf, onu böğrümüze saplayan hükümet, ahu­vahlarımızla onu yıllar sonra çekmek zorunda kalınca işi vurdumduymazlığa vurmuş ve o günden bu güne, kulağı üzerine yatmıştır!

Zira hükümet gerçekte İstanbul Sözleşmesi’ni, böğrü­müze saplanan bıçak değil de, yakamıza takılan bir rozet gibi görmüş ve Sözleşme’den, zararlılığını anladığından değil de, kararlığımızı anladığından yüz geri etmiştir, et­mek zorunda kalmıştır…

Bu böyledir, zira böyle olmasaydı, ambalajı çöpe atı­lan şeyin muhtevası, bir kraliçe tacı gibi hâlâ başlarda ta­şınmazdı! Bu taç, bir metinden ibaret İstanbul Sözleşme­si’nin, pratize edilme yasası 6284’tür ve el an, başlardadır!

Yani hükümet aslında, tahtalarla çatılmış bir kargo ka­fesinden vatan bahçemize salınan sırtlanın, yalnız İstan­bul Sözleşmesine denk gelen tahta kafesini çöpe atmıştır, 6284 sayılı yasaya denk gelen sırtlanına gelince, onunla hâlâ sırnaş dolaştır!

Böyle yapmakla hükümet, kendince bir mabeyn kur­nazlığı etmekte, İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle mümin­leri, İstanbul Sözleşmesi’nin icra edildiği 6284 sayılı ya­sanın yürürlüğüyle de feministleri memnun edebileceğini düşünmektedir…

Bunu zaten en üst perdeden dillendirmiştir, müminlere dönüp “İstediniz, sizi kırmadım ve Sözleşme’yi feshet­tim!” derken, CHP’nin gölgesinde ürüyen feminazi ordu­suna da “Tasa etmeyin, zaten Sözleşme’yi tatbik ettiğimiz 6284 sayılı kanunla Sözleşme hayattadır, başımızın üstün­dedir!” demiştir ve bu yolla da, iki tarafı memnun etmeyi murat edinmiştir!

Peki, memnun edebilecek midir?

Eğer bütün müminler, böğrüne bıçak saplayanın, o bı­çağı tam 10 yıl sonra ısrarlar sonucunda lütfen çekmesine, çektikten sonra da ne bir tedavi, ne bir pansumana lüzum görmemesini gözden kaçırırlarsa, memnun olabilirler! 6284 sayılı İstanbul Sözleşmesi yasası, babaları kocaları delilsiz belgesiz evlerden altı ay uzaklaştırmaya devam ederken, karı koca tartışmalarında arabuluculuk ve uzlaş­ma girişimlerini yasak tutarken, İstanbul Sözleşmesi’nin ruhu mesabesindeki “toplumsal cinsiyet” kavramı bütün bir devlet aygıtı tarafından gül suyuymuş gibi başlardan aşağıya püskürtülürken, kadının beyanını esas tutucu ilkel bir uygulamayla nice masum erkeğin hayatı karartılırken, pozitif ayrımcılık denen feminal bir heyulayla kitleler ha­linde erkeklere dişi Firavun’un ehramlarına taş taşıyan kö­leler oldukları hissi zerk edilirken, ya uyuyan, ya da ıslık çalıp tavana bakan müminler, memnun olabilirler!

Ama yangın yeri gibi bu vaziyete zaten derin ve ger­çek müminler, ne uyuyarak, ne de ıslık çalıp tavana ba­karak karşılık vermeyeceklerinden, gerçekte memnun ol­mazlar, olmayacaklar!

Ve dahi hadisenin diğer cenahındaki “kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” cürmündeki femina­zi ordusu da, Ak Parti, diyanetinden cinsiyetine her şeyini değiştirip kendi saflarına katılmadıkça, Ak Parti’den asla memnun olmaz, olmayacak…

Ve herkes, Emevîlerin, dostlara dostluğu ihmal, düş­manlara düşmanlığı imhal edici, bu yolla herkesi düşman safında toplayıcı ve aynı sebepten yıkılmaya yüz tutucu vasatında birleşince, Emevîlerin değil ama Ak Parti’nin sonu gelir!

Bizden söylemesi… Bütün bir Batı, foseptik olmuş, aileden millete, içimize akarken, modern kanun yaptığı zannıyla yasa parçalayanların sonu mutlaka, parçalanmış aile ve millet gerçeğinden evvel ve daha beter bir parçala­nışla, parçalanmak olur!

Kaçtır, ikâz ediyoruz… Duyan nerede, uyan nerede?

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi