İki kasa var; biri 80 milyona ait ve ismi Hazine… Ve ikincisi, 80 milyonun kanını bir vampir sürüsü halin­de emerek geçinen bankalara…

Geçtiğimiz yıl… Politika faizinin 19 puandan birkaç içinde 14 puana indirildiği devre… Olanlar oldu ve göstergede indirilen faiz, mevduat faizidir, tüketici faizidir, kredi faizidir filan derken, birçok kalemde fırladı! Teoride faizin ağzına yüzüne sadece küfredilirken, pratikte faiz, milletin ağzını yüzünü darmadağın etmiş oldu. Anlayacağınız hükümet, kaş yapayım derken göz çıkardı… Denge bozulunca Dolar ve enflasyon da, tır­manışa geçti… İşin Dolar tarafına, nebatî bir pişkinlikle bulunan devaysa, Kur Korumalı Mevduat uygulaması oldu. İlk zamanlar Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebatî’yi, ovulmuş lambanın “Ne dilersen dile benden!” diye peyda olan cini gibi havaya sokan bu KKM, gelinen an itibariyle aynı Nebatî’yi, kuyruğu kapı arasına sı­kışmış bir kediye dönüştürdü… KKM’nin, ilk altı aylık ödemesi, 37,2 milyar… Ödeme hangi kasadan yapıldı peki? Elbette bankalara ait kasadan değil, Hazine’ye, yani 80 milyona ait kasadan!

Kısa sergüzeştini verdiğimiz bu ekonomik süreç eğer bu şekilde gelişmeseydi, kurtarıcı ekonomi enstrü­manının ismi KKM değil de, mevduat faizi olacaktı ve bu defa aynı para Bankalara ait kasa tarafından ve gene aynı zümreye ödenecekti… Hesap basit, Hükümet, bankaların ödeye geldikleri mevduat faizlerine bir nevi sponsor olmuş oldu ve seksen milyonun ortak kesesinden aldığı 37,2 milyarı, KKM hesabı olan azınlık bir zümreye ödedi. Bu parayı normal şartlarda, bankalar ödeyecekti. Ama ödemediklerinden, bir 37,2 milyarlık ödeme de bankalara yapılmış oldu!

İşte bu, servet transferi dedikleri şey…

Büyük ve ezgin çoğunluğun alın terinden arttırılanları, küçük ve mutlu azınlığa nakletme işi…

Ceplere el atarak değil, hokus pokus yapılarak icra edilen bir hırsızlık… Öyle bir hırsızlık ki; bunun icra­sını, lambası ovulunca peyda olan cinden bile isteseniz, onun “Bu hariç!” diyeceği çapta, zor bir hırsızlık…

Hem zor, hem de soyulanlara anlatması güç bir hırsızlık… Ki zaten bu hırsızlık en büyük gücünü de bura­dan, anlaşılması ile anlatılmasının güçlüğünden almakta…