"Türk Bayrağı Serili Tabut" ve Kıbrıs

Yazan: 24 Mart 2022 1084

Kumarhane baronu maktul Halil Falyalı öldürüldü, tabutuna Türk bayrağı serildi, bu duruma CHP kanadından ama o da cılız mı cılız, hem de Türk bayrağının lekelenmesini dert edinmekten değil, Ak Parti’yi bu hususta nasıl yıpratabiliriz gailesinden kaynaklı olarak mırıldanıldı ve hadise, beş dakikalık bir oldu bitti arasında unutulup gitti… Amma işte tam da bugün, bu defa çok haklı bir serzeniş halinde tabut olayına Malul Sayılmayan Gaziler Derneği’nden bir feveran geldi… Bunlar, terörle mücadelede yara alan ama devlet tarafından gazi unvanı verilmeyen, verilmediği için de tabutlarına Türk bayrağı serilemeyen asker ve polisler… Gazi sayılmama sebepleriyse, TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nin %40 altı yaralanmayı gazilik olarak yeterli görmemesi… Böyleyken kimi gözlerinden birini kaybetmiş, kiminin birkaç parmağı yok, kimi de kalbinde şarapnel parçasıyla yaşıyor… Ama işte Allah indinde gazi olsalar da, kanun indinde değiller… Kısaca diyorlar ki:

-Bir kumarhane baronunun tabutuna Türk bayrağı serilebiliyor da, terörle mücadele ederken çok iyi (!) yaralanamadığımız için bizim tabutumuza Türk bayrağı serilmesi yasak!

Kumarhane baronu dedikleri, bahis çetesi, kasetle şantaj, uluslararası uyuşturucu ve kara para trafiği gibi şeylerle ismi hemhal biri… Daha birkaç ay evvel, Kıbrıs Başbakanına ait bir bel altı video yayınlandı da, bu videoyu yayınlayan Sedat Peker, onu Halil Falyalı arşivinden temin ettiğini söyledi. Böyle olunca Kıbrıs Başbakanı istifa etti ve aynı partiden yeni bir Başbakan seçildi… İşe bakın ki; yeni Başbakan da, Halil Falyalı’nın Türk bayrağı serili tabutu başında hazır ve nazırdı. Kıbrıs Cumhurbaşkanı ve handiyse bütün Kıbrıs devlet erkânı ile beraber!

Şimdi; olayın nereye gelip bağlandığını sezebiliyor musunuz?

Kıbrıs mevzuunda, eskiden beri herkesle zıt düştüğümüz bir fikrimiz var: Kıbrıs, Türkiye tarafından bir açık hava kumarhane ve genelevi gibi kullanıldığından, Kıbrıs’ta müesses devleti de bir nevi işletmeci gibi tasavvur etmek çok da kabahatli bir iş değildir! Kıbrıs’ı otuz yıl bir başına yöneten Rauf Denktaş da dâhil, ondan sonra Türkiye’de ve Kıbrıs’ta her kimler idareye geldiyse, Kıbrıs’ın bu makûs talihini değiştirecek tek hamlede bulunmadı, yalnız Kıbrıs’ın işletme esas ve usulleri ile ilgili dokunuşlarda bulundu…

Unutmayalım; bir memleketi çok uzun yıllar bir başına yönetenler, çok uzun yıllar sonra “Allah Allah, niye böyle ki!” deme hakkına malik değildir, malik olmadığı gibi hem halk, hem de Allah indinde işin baş mücrimi olmaya mahkûmdur… Bugün ya da yarın, Kıbrıs ya da Türkiye fark etmez, bu işin değişmez kanunu budur…

Rauf Denktaş, Kıbrıs’a biçilen “açık hava kumarhane-genelev” misyonundan, bu misyonda büyük pay sahibi olarak otuz yıl boyunca rahatsızlık duymamıştı da, Annan Plânı referandumunda Kıbrıs halkından dirsek yiyince ancak:

-Kıbrıslı’ya dinini öğretememişiz!

Diye feveran etmişti… Zira işletme inhisarında olarak kusursuz işlerken Kıbrıslıya din lazım değildi ama Kıbrıslı’dan dirsek yediğinde Denktaş’a din lazımdı!

Peki, söyleyin; Halil Falyalı’nın Türk bayrağı serili tabutu başındaki Kıbrıs devlet erkânına bugün için lazım olan şey nedir? Din mi, yoksa işletme çarkının döndürülmesi için yeni bir Halil Falyalı mı?

Bu sualimize, hüviyeti hepten silik Kıbrıs cenahından gelecek en afili cevap şu olsa gerektir:

“Biz bilmezük beyim! Türkiye bilir!”

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi