İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Hatırlayın; İran, 27 Ekim 2021’de Tahran’da “Afganistan’a Komşu Ülkeler Konferansı” düzenlemiş, bu konferansa Pakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın katılımını sağlamış, hatta Rusya ve Çin’i de çevrimiçi olarak aynı konferansa müdahil etmiş, bu konferans vesilesiyle de Taliban’ı, Afganistan’a şamil bir idare mekanizması belirtemez şekilde fotoğraflamak istemiş, yani Taliban’a olası müdahalenin yolunu yapmış, biz de bu davranışın, bildik türden bir İran şeytanlığı olduğunu kaydetmiş ve bu şeytanlığın rahmanî bir aks ile tersine dönme ihtimalini yoklamış ve dahi bu sebeple “İran, belasını Taliban’ın elinden bulur mu?” diye sormuştuk...
Bizim göstermeye çalıştığımız şey, Afganistan’da yeniden başlayan Taliban idaresinin İran nezdinde doğurduğu rahatsızlıktı. Ama İran da, Afganistan’da yeniden Taliban idaresi başladığı günden bu yana, güdümlü ve gönüllü etki ajanları ile boş durmadı, karnına giren bu Taliban sancısını perdelemek istedi, perdeleyemediği yerde bu sancıyı hiç olmazsa, İslam dünyası için çekilen lahuti bir ruh sancısı diye takdim etmeye çalıştı, yani Taliban’ın, ABD karşısında kazandığı zafer ile oluşan sempati aurasından bile kendine yağ çıkarmak istedi, bunun için şu nevi yalanları propaganda etmekten çekinmedi:
“Taliban, İran Kudüs Gücü’nün verdiği destek ile ABD’yi Afganistan’dan kovabilmiştir!”
Şia’nın ve İran’ın ne idüğüne dair, daima göstermeye çalıştığımız minvalde az da olsa şuuru olanların ilk duyuşta “Yok anasının örekesi!” diye karşılayacakları bu espiyonaj yalanlarına, sizce Türkiye’de ve İslam dünyasında inananlar yok mudur?
Elbette vardır ama İran zaten bu yalanlara olduğu gibi yutturmaktan da öte, bu yalanlarla daha çok gerçeklerin flulaştırılmasını hedeflemektedir, yani bu yalanlarla İran, kendisini İslam dünyasını kollayan bir aslan gibi belletemese de, bu yalanlarla en azından İslam dünyasına tebelleş olmuş sırtlanlığı perdelensin istemektedir… Aslanlığın yutturulamadığı ama sırtlanlığın da aşikâr edilmediği bir vasatta da İran, havsalalara başıboş ama zararsız bir köpek diye yerleşmekte ve böylece eline, zararsız köpek salahiyetiyle sınırsız sırtlanlık etme imkânını geçirmiş olmaktadır.
Sesimize kulak veriniz ve dünya görüşünü her zerresiyle mutlak fikre nispetli olarak kuran sadamızı, bir meseleye çokça dikkat çekiyorsa eğer, o meselede es geçmeyiniz!
Topraklarını fetih yoluyla kendisine İslam’ı getiren Hz. Ömer’i sevmek yerine, “üstün Pers” hissiyle O’ndan, İslam’dan evvelini yıktığı için nefret eden, bu nefretini de İslam içinde batıl bir yol müesseseleştirmek üzere sahte bir Ehl-i Beyt sevgisine yaslayan Şiî İran’ın hem bu yaptığı, hem de el atıp gözüne kestirdiği her meselede yaptığı, Mecusî Sasanî’den kalıttığı değişmez huyundan vareste bir taktiktir ve İran’ın bu taktikle teşekkül ettirdiği tuzaklarına düşmemek için de gene İran’ı, eskisi ve yenisi ile iyi tanımak, hiç olmazsa tanıyanlara kulak vermek lazımdır…
Her dem tekrar eder dururuz ya; işte her müminin iliklerine kadar kavraması gereken kıymet hükmü şudur:
-İran’ın, Sünnîliğe olan düşmanlığı, gerçekte İslam’a olan düşmanlığıdır!
İslam dünyası bunu kavrayana kadar, İran’ın şerrinden korunamayacak… İslam dünyası bunu kavrayana kadar da, biz susmayacağız!
İşte size; İran’ın, İslam coğrafyasında Müslümanlar arasında gezindirdiği “İran Kudüs Gücü destek verdi de, Taliban, ABD’yi Afganistan’dan ancak kovabildi!” yalanına karşılık, işin İran’da teşekkül eden hakikati:
El’an; İran, Taliban mevzuunda ikiye bölünmüş durumdadır… İlk kesim, İran’ın her yanında ve serseri kırlangıçlar gibi Taliban’a karşı ne sebeple güç gösterilmediği, hiç olmazsa Taliban’a karşı Afganistan özelinde güç gösterebilecek Şiî Hazaralar ile Farsça konuşan ve Taliban düşmanlıklarıyla Batı’nın desteğini de celp edebilecek Sünnî Tacikler’in ne sebeple desteklenmediği noktasında ötüp duruyor… Gerekçeleri de çok basit:
-Irak’taki, Yemen’deki, Suriye’deki savaşlara doğrudan müdahale edilmişken, hatta Afganistan’daki Şiî Hazaraları Suriye’ye savaşmaları için taşımışken, Afganistan’da Taliban niye durdurulmadı, bu ürkeklik neden?
Hedeflerinde de, İran’ı idare mevkiindeki ikinci kesim… Bu ikinci kesimse, İran yönetiminin yalçın kayalıklarına ekâbir bir albatros kuşu gibi kurulmuş vaziyettedir, Taliban mevzuunda aktif bir siyaset izlenmediğini kabul burcundadır ama bu aktif olmayan siyasetin sebebini de, Müslüman olan bir yapıyla savaşmaktan imtina etmek olarak değil, Taliban’a mevcut konjonktürde güç yetirememek olarak açık açık ortaya koymaktadır…
İşte…
İran serseri kırlangıçları ile İran ekâbir albatrosunun Taliban nefretinde birleştiği ancak Taliban’ın ne türlü gagalanması noktasında taktik ayrılığa düştüğü bir hengâmda, İran parlamentosu kürsüsüne, rejimi idare mevkiindeki ekâbir albatrosu temsilen biri tünüyor… Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü komutanı İsmail Kaanî… Hani şu “Taliban’a destek vererek, ABD’nin Afganistan’dan kovulmasını sağladığı” iddia edilen gücün komutanı… Kaanî, tünediği kürsüden, Taliban mevzuunda ne diye ağır hareket ettiklerini izahat için özetle şunları ötüyor:
-Elbette Afganistan’da Taliban’ı istemiyoruz. Ama Taliban’ı şu an devirmek de pek mümkün değil… Biz Taliban’ı, ortaya çıktığı 1990’lardan itibaren yok etmeye çalışıyoruz. ABD’nin 2001’deki Afganistan saldırısında ABD ile işbirliği yapmadık mı? O günlerden beri Şiî Hazaralara her türlü desteği vermedik mi, onları askerî olarak örgütlemedik mi? Ancak bunların hiçbiri işe yaramadı. Görmüyor musunuz, Taliban, ABD’yi püskürtecek bir güçtedir. Bu gerçeği görmek ve hem Afganistan’daki Şiîleri korumak, hem de Afganistan’ın İran için bir tehdit haline gelmesini engellemek durumundayız… İşte bu sebeplerle Taliban’la anlaşmaktan başka çare kalmamıştır…
Yani İsmail Kaanî, serseri kırlangıçlara karşı şecaat arz ederken, ekâbir albatros namına sirkatin söylüyor… Ve hatta yalnız Taliban nefretini değil, Taliban nefretinin aslî kaynağına da atıfta bulunuyor:
“İran İslam Cumhuriyeti, bir ŞİÎ DEVLETİdir ve tüm dünyadaki Şiîlerin devletidir. Bu açıdan Afganistan’daki Şiîlerin korunması da İran'ın meselesidir. Taliban eski iktidarında Şiîlere zulmetti. Bunun tekrarlanmaması için Taliban ile savaşmayı değil onlarla ilişkide olmayı tercih ettik…”
İşte; Türkiye ve dahi diğer İslam ülkelerinde, İran Şiî rejimine bağlı etki ajanları ve casuslar bu adamın komuta ettiği Kudüs Gücü’nün, Taliban’a ABD’yi kovması için destek verdiğini propaganda ediyor! Hal böyleyken, sosyal medya platformlarında, ekser kısmı da açık kimliklerle yapılan bu propaganda tastamam “Yok ananızın örekesi!” diye karşılanması gerekiyorken, bu olmuyor da, bu propagandaya bir bakışlık-görüşlük muhatap olan her vatandaşın, İran şeytanlığını idrak noktasında asgarî zihin cıvataları gevşetilmiş oluyor…
Anlayacağınız; anlatmaya çalıştığımız şeydir:
-İran’ın, altıgen anahtar mesabesindeki etki ajanları, cıvatalarımızı bilmem kaç başlıkta gevşetmek üzere memleket aygıtımızı öteden beri rahatlıkla örselerlerken, onları zapt edici bir fikir mıknatısıyla tek tek toplayacak ve afaka karşı alayını “Yok ananızın örekesi!” diye fişleyecek ele biz, öteden beri hasretiz…
O el olmadığındandır ki; bu dil, kahır makamında olarak, avazdadır!