Taliban Bahane, İslam'a Düşmanlar!

Yazan: 15 Eylül 2021 2892

Şimdi gözlerinizi kapayın ve gözünüzün önüne, imtihana çalışmamış bir öğrencinin, tam da çalışmadığı imtihanın başlama anındaki tipini, başı sabit iken gözlerinin sağa sola kayma vaziyetini getirin… Bilgisizliğin, bilgi hırsızlığına tevessül ile kucaklaşarak tersim ettiği bu tipleme, öğrenci sırası üzerinde yontulmuş bir heykel gibi, çalışkan öğrencilerin sınav kâğıtlarına doğru kaçak ve kurnaz bakadursun, biz, aynı tiplemenin, eşya ve hadiseler karşısında apışıp kalan fikirsiz Müslümanın da surat hattına, donuk bir heykel halinde vidalı olduğunu kaydedelim…

Evet! Bir sinek ölüsünü, paslı bir cımbız ile kanadından tutup atmak, belki fikir yüklü bir amel hassası istemez ama, ya eşya ve hadiseler, ısırıcı bir arı gibi ensemizden alnımıza hırçın pikeler çekip duruyorsa! Hele böyle bir vaziyette, ellerimiz fikirden yana kesik ve gözlerimiz idrakten yana donuk ise?

Geçtiğimiz ay malumunuz, Taliban, ABD’ye rağmen Afganistan’ı ele geçirdi. ABD ordusunun silah indirip ABD’ye dönüşü ve aynı anda Türkiye’deki kemalist-seküler mangaların Şeriat korkusuyla Taliban’a doğru, kalem-kâğıt-video-sempozyum-eylem-televizyon demeden küfür mahreçli bir edayla hücuma kalkışları karşısında, bütün Müslümanlar her zamanki gibi o bildik donukluğa duçar oldular, çoğu sustu, susmayı kendine yediremeyenleri başka işle meşgulmüş gibi yaparak ıslık çalıp tavana baktı, hakikate vakıf birkaç cılız seslisi ise  “amalı” ve ürkek bir kekeme lisanı kullanmaktan öteye gidemedi ve işte bu vaziyet tarafımızdan sezilir sezilmez de, bütün bu donukluğu çözmek üzere iki gün içinde ve asgarî elli kitap sayfası hacmindeki “1994’ten 2021’e Taliban” isminde bir risale kaleme alıp, onu da “Sonlanmaz Aşk ve Fonlanmaz İman İle: Taliban, Yeniden!” manşetli Seriyye Dergisi ile sahaya sürdük… İnsanların, dört satırlık yazıyı dört bin saygın adam hatırına olsun okumaya katlanmadığı bir vasatta, kitap hacimli bu risalemizin on binlerce kimse tarafından okunduğuna, elimizde olan ve olmadığı halde tahminimizce hesaplanan veriler vesilesiyle vakıf olduk ve hepsinden daha da sevindirici olanı; tembel öğrenci apışmasıyla sağa sola kayan mümin gözlere:

 “Al bunu oku da, sağa sola değil, önüne bak!”

Deme muvaffakiyetine erdiğimizi gördük… Ve dahi Türkiye’nin, Taliban’a koro halinde küfür edilen ülke vaziyetinden çıkarılıp, Taliban’a hakkının teslim de edildiği bir ülke vaziyetine sokulması yolunda baş çektiğimize şahitlik ettik ve hepsinden daha da ötesi, mesele her ne zaman İslam’ın ahkâm keyfiyetine dairlik belirtse, cümle kemalistin sazı eline alma ve kendisinden başka kimseye söz söyletmeme baskınlığını iptal için, meselenin hususi hakkını teslim etmek emeliyle beraber Taliban mevzuunu da, bir zıplama trambolini olarak kullandık, lahuti emelimize nurlu bir vesile kıldık…

O andan bu ana ise, her ne zaman memleket entelijansiyasına “Taliban mevzuuna karşı vaziyetleri ne âlemde?” tecessüsü ile baksak, karşımızda ya hükümete yaranmak yollu ve “yalancı şahitler kahvehanesi” müdavimi tipler ya da örtülü-aleni İslam düşmanlığından vaki dangalaklar bulduk…

Daha Taliban’ın Kabil’e yeni giriş yaptığı günlerde biz, “Taliban: Vatanımdan çıkın!” başlıklı bir yazı kaleme almış, Taliban’ın, Afganistan’ı terk etmesi gereken NATO üyesi ülkelerden Türkiye’yi istisna etmemesini haklı bulmuş ve dahi, Türkiye’nin “NATO üyesi Türkiye” olarak değil de ancak “salt Türkiye” olarak Afganistan’a dönmesi gerektiğini kaydetmiş, handiyse bu tutumumuzda da yalnız kalmıştık… Biz böyle tavır takınırken, hatırlayın, Türkiye’de işi fikir ile yol açmak değil de, dili ile iktidarda olan her ne ve her kim ise onu kabaca yalamak olanlar ile kendilerine, hadiseler karşısında “yüz bilinmeyenli denklem çözebilici İslamcı stratejist” süsü verdikten sonra iktidar mahfilini ince ince yalamaya girişen tipler senkronize olmuş, Türkiye’nin NATO üyesi olarak Afganistan’da kalma isteğini, hem de bunun bir ABD isteği olduğuna da bakmaksızın adeta koro halinde “Türkiye’nin, Afganistan’da kalma isteği çok yerinde! Kalmalı!” diye karşılaşmışlardı… Ama işte sonra ne oldu? Taliban’ın bu noktadaki ısrarını gören Türkiye bir gece vakti dönüş kararı aldı ve alınca da aynı yalama korosu, yalama senkronizasyonlarını bozmadılar ve bu defa dakikasında “Aklın yolu bir! Olması gereken bu idi! Bataklığı terk etmek lazımdı zaten!” diye yazılar yazmaya, analizler yapmaya başladılar!

1.taliban.bahane.islama.dusmanlar.1

Bunlar İslam’ın düşmanı değil de aklının fukarası, haysiyetinin keleşi, fikrinin güdüğü, kibrinin güdülüğü tipler! Bu halleriyle de İslam’a fiilî bir dostlukları da yok…

Taliban’ı, 28 Şubatçılarla eşleyen kafasız muhafazakârı, hatta Taliban vesilesiyle İslam’a hırlayanlara karşı çıkarken “Afganistan’dakiler dinci Taliban, siz de laik Taliban’sınız!” diyerek, “Taliban” kelimesini her şartta kötü bir sıfat olarak kullandığını fark etmeyen ve bu minvalde hırlayıcılarla beraber hırlamış olan, pamuk şeker cinsinden dindarı, falanı, filanı…

Toptan hepsinin canını, cehenneme değil de, fikirle gelecek hakiki saadete ısmarlıyoruz…

Peki, ya diğerleri?

 İslam’ın, örtülü ve örtüsüz düşmanları?

 Taliban mevzuunda bunların da birçoğu, nasırına basılmış, basuruna pul biber sürülmüş gibi ilk günden itibaren çıldırmış vaziyetteler… Bir çılgınlık ki; bunların kimisinin vaziyetini, başında bir huni taşımaktan farksız bir delilik şekline, kimisini de, ağır başıyla ve bağırmamak için dişlerini sıka sıka fikir kasan bir analist şekline soktu ve aynı çılgınlık bunların cümlesine, televizyon ve gazete köşelerinden Müslüman Anadolu halkı üzerine doğru, çapraz ateş etmekte olan  bir mitralyöz pozisyonu aldırdı…

Öyle ki; Taliban, ABD’yi Afganistan’dan yüz geri ettirmeye başladığı andan itibaren bunların cümlesi, içinde Mustafa Kemal’i hamd makamında anmayan cümle kurmaz oldular, hatta, hükümetin FETÖ darbe kalkışmasını fikrî plânda iyi yönetememesinden kaynaklı olarak, kalkışmadan bu yana Müslümanlara psikolojik plânda uyguladıkları Kemalizm terörüne seviye yükselttiler, dezenformasyon ürünü Afganistan ve Taliban çıtlatmalarını gösterip ve “Atamız olmasaydı babanız Yorgo olurdu!” diye bilindik piçliklerinden rol çalıp “Bakın işte soysuzlar! Atatürk olmasaydı, böyle olurdunuz!” demeye getirdiler, hatta demeye getirmediler, dediler, demeye devam etmekteler!

Afganistan’ı 40 yıldan bu yana kâfirler işgal etmemiş, 40 yıldan bu yana Afganistan bu sebeple kaotik bir ülke haline dönmemiş gibi, bölgeye gönderdikleri “necasetten taharet” tipli ve tavırlı muhabirlerine oradan “Ah ah! Buradan Türkiye’ye bakınca, kendimi bir kafede çay söylemiş hayal ediyorum da Mustafa Kemal’e çok çok teşekkür etmekten kendimi alamıyorum! Kıymetini böyle daha çok anladım!” dedirterek, Batıcı Kemalizm’e, gene Batılılar’ın yol açtıkları bir felaketin arsasından parsa toplattırmaktalar!

Ah sefil mantık, ah!

Kerhâneye gitse, orada bir Anadolu kızını becerdikten sonra nefsinde meydana gelen nefsî rahatlığı, orgazm sigarasını tüttürürken “Laikliğe direksiyon kırmasaydı ülkem, şu afeti böyle gönlümce şehevî bir kırıma uğratabilir miydim! Yaşasın seküler yaşam tarzı ve teşekkür, bu yaşamı bize sağlayanlara!” diye ifade edecek, fırlatma, piç ve ortama, nefsinin ortalaması tutsun yeter, her şekilde uyum sağlayan bukalemundan aşağı bukalemun tipler, ah!

Bunların zaten imana hiç meyletmemiş ya da imanda pis bir sivrisinek gibi sadece park etmiş modelleri açıktır ki, Taliban bahanesiyle İslam’a ve Müslümanlara küfretme ve İslam’a ve Müslümanlara küfretmişleri methetme mevzuunda ellerine açık bir çek geçirmiş vaziyetteler! Birkaç aydan beri, yoğunluğu da arta arta bu çeke, bol sıfırlarını atıp durmaktalar!

Bütün bu vaziyeti anlamak zor değil, bu kaydettiklerimizi de aklınızda bulundurarak şöyle bir bakmanız, bir lahza televizyon ya da gazete karıştırmanız yetecek…

Biz, bunların bu hususta yaptıkları pisliğe, burnunu tıkayıp tulumunu giyinerek lağıma girmek zorunda olan bir lağımcı vaziyetiyle zaten aylardır nazar atmaktayız… Bunlar eliyle husule gelmiş lağımın, güzel ülkemin üzerine doğru patladığı bir vaziyette, bunların hepsine tek tek atıfta bulunmak yerine, hepsini bir torbaya koyup piyango üslubuyla birkaçını çekip göstersek, vaziyet daha da anlaşılacak…

İngiliz aksanlıymışçasına ettiği lafları, mosmodern tipi ve Taliban’a muhabbet göstermesi muhal haliyle, bir televizyon açık oturumunda konuşan bir profesör, sırf Taliban’daki inanmışlığı işaretlemek ve belki de bu yolda basit göstermek için Taliban’ı “samimi” sıfatıyla tamlayınca, oturumu deminden beri çıtkırıldım ve kibar tavrıyla yöneten kadının bir anda, kulağına ölüler kitabının efsunlu cümleleri okunmuş bir ifrite dönmesi, bu haliyle sanki de, gömülü olduğu bilek sırtından tırnaklarını çıkarması, bakış ve hareketleriyle teksif olunduğu konuğunun üzerine, külhanbeyi cakasıyla:

-Samimi derken!

Diyerek, bir ok gibi saplanması… Hani tatbik etmedi diye aynı kadının, aynı konuğu sırf, Taliban ile müspet bir kelimeyi aynı cümle içinde kullanmış olduğu için stüdyo lavabolarına davet etmediğini, ona ağzını orada bir temiz yıkadıktan sonra ancak açık oturuma dönebileceğini söylemediğini kimse iddia edemez… Bunlar, kaydettiğim hareket çizgileriyle değil ama konuğun üzerine varış çizgileriyle zaten husule gelmiştir ve başka programlarda, gazete köşelerinde, sempozyumlarda değişik tecelli ve manzaralarla zaten husule getirilmektedir… Bu psikolojik bir Kemalizm terörüdür ve bu terör karşısında Müslümanlar, pısmış ve tırsmış vaziyetleriyle pırsık ve tırsıktır! Bu pırsıklık ve tırsıklığı, düşmandan âlâ düşman görücü vaziyetimizle devam edip başka misal mi gösterelim?

Söyleyin o vakit, Türkiye’nin en çok izlenen haber kanallarında, ABD’nin Afganistan bürokrasisinde istihdam ettiği birkaç yüz hain ve satılık kişinin, Afganistan’dan telaşla kaçarken sırf organize olmak için kurdukları WhatsApp gruplarındaki yazışmalara dayanıp “Afganistan’da Türkiye düşmanlığı yayılıyor!” diye konuşan Afganistan uzmanlarına (!), bunların aylardır ve her gece saatlerce Türkiye kamuoyuna konuşturulmalarına ne demeli?

Denebilecek olanı biz diyelim:

-Kümes basan tilkiler arasında, sırf köylülerin tüfeklerle tedbire durmasından kaynaklı olarak başlayan telaşı ve tilkilerin köylü nefretini gösterip, kuzusu, tavuğu, ineği, kedisi, ceylanı, atı, köpeği demeden bütün hayvanlar âleminde köylülere karşı kin ve düşmanlık hissinin arttığını ispat etmeye çalışmak, hayvan tilkilerden daha aşağılık bir hayvanlık hissiyle sadece tilkilik etmektir ve maatteessüf bu tilkilik Türkiye’de, İslam düşmanlığına her ne zaman bir vesile oluşsa, kürsüdedir, kürsülerdedir!

1.taliban.bahane.islama.dusmanlar.2

Nasılsa “hükümet destekli ve hükümet destekçisi” bazı yapılara konuşlu ve dikkat kesilince tek iş ve gücünün, Taliban aleyhine manipülasyon üretmek olduğunu fark ettiğimiz, doğrudan değilse de dolaylı yollardan İslam’ın muarızı tipler de, doğrudan İslam-Şeriat düşmanlarının kazurat ürettikleri bu vasata, lazım oldukları her vakit lazımlık tutmaktalar!

Bunlardan biri, stüdyodaki hava, o da gene Afganistan’da Türkiye muhabbetinin eksilmeyip arttığı yönündeki vaziyeti belirtmek icap edince ve bu da sanki Taliban lehine bir hava doğurunca bozulmuş ve bozulan kâkülünü toplamak için tastamam:

-Siz bunları (Taliban’ı) bilmezsiniz! Ne fena onlar ne fena! Sarıklarının rengi ve bağlama şekliyle bile bunlar aslında Peştun ırkçısı olduklarının mesajını verirler! Afganistan’da, Peştunlar’dan başka herkesi katledecekler!”

Mealli bir altına pisleyiş eylemişti…

Ah zavallı ülkem, ah!

Her geçen gün idrakten, fikirden ve “aydınlar topluluğu” manasına entelijansiyadan yana gittikçe süzülen bir kanser hastasına evrilirken, küfür kuduzlarından ve imanlı ama fikirsiz ahmaklardan yana da gitgide semizlenen bir obeze dönmektesin!

Entelijansiya mı dedik?

Türkiye’de entelijansiya demek zaten bir asırdan bu yana, “bütün İslam” hikmetinden mahrum, parçalı ya da bulutlu, şuurlu ya da şuursuz bir İslam düşmanlığı burcunda, entellik etmek demektir!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi