Kim Haklı? İçişleri Bakanı mı, Suç İşleri Babası mı?

Yazan: 13 Temmuz 2021 11518

Bir ülkede mafya ne kadar varsa, devlet o kadar yoktur. Ya da tersinden, bir ülkede devlet ne kadar varsa, mafya o kadar yoktur… En basit ifadesiyle, yüzde yüz haklı olduğunuz ticarî bir çekişmeyi devlete, yani hukuka taşımaya kalktığınızda, 8-10 sene beklemenizi icap ettirecek bir hantallık karşısında iseniz, bu sahada aklınızda ve karşınızda adeta Alaaddin’in sihirli lambasından fırtar gibi belirecek ve “Dile benden, hisse keseyim senden!” diye reverans tavrında bulunacak ikinci bir şey de, lüzumunu maalesef sürdüren bir sektör olarak; mafya olacaktır…

Öyle ya; hakkınızın iadesi için sizi 8-10 yıl bekletecek ve bu bekletme sebebiyle hakkınızı iade ettiğinde bile sizi %90’lara varan bir zarara uğratacak hukuk tosbağasına nazaran, mafya çitası, çoğu zaman 8-10 günde hakkınızı size iade ettirirken, insaflıysa iade ettirdiğinin ancak %25’ini kendisi için ayıracaktır…

Bunlar, roman sayfalarından derlediğimiz şeyler değil, bizzat hayatın içinden, gerçek, yaşanmakta olan şeyler…

Düşünün; Aydın Doğan medyası önünde protesto gösterisi yapan Ak Parti gençlik kollarına bile, ancak Sedat Peker yapılanmasından, hem de Ak Parti içinden kimseler talebiyle ve cam çerçevenin indirilmesi seklinde tecelli eden bir himmette bulunulunca, netice alınabiliyor!

Yani; etrafı mafya kremasıyla kaplanmamış, üzerine şiddet çileği konulmamış yasal bir protesto pastasının, iştah celp etmeyeceği gerçeği, bizzat devleti idare mevkiindekilerin kabulü haline gelmişken, simidindeki susamına şirret lamaların yapışkan dilleriyle musallat olduğu binlerce garibin bu mevzudaki kabulü, sizce ne olacaktır?

İşte, bugünlerde çarşı pazarın odaklandığı şeye bakın ki; bunun tek cümlelik özeti maatteessüf şudur:

-Kim haklı! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu mu, Suç İşleri Babası Sedat Peker mi?

Kimin haklı olduğu mevzuundan evvel, kimin tesir sahibi olduğuna dikkat kesilecek olunursa, Ak Parti cenahı görmek istemese de bu sualin net tek bir cevabı var:

-Sedat Peker!

Zira Sedat Peker’in videoları o kadar çok izlenmekte ve yenisi o kadar çok beklenmektedir ki; bu videoları tek bir bütün halinde izlemeyen bir kimse bile, evinden çıktığı andan itibaren her yerden, Sedat Peker’in, yağsız kalmış tren rayında, kanırta kanırta ilerletilen bir vagon edasındaki sesini duymakta ve hatta, bakkalın telefonundan, çiçekçinin radyosundan, duraktaki fiskostan, işyerindeki televizyondan vs. parça parça duyduğu Sedat Peker cümlelerini birleştirdiğinde de, yayınlanan videoları tek bir parça ve bütün halde izlemiş olmaktadır.

Hal böyleyken ve bu Sedat Peker videoları, kamuoyu denilen çimenlik üstünde bir rüzgâr gibi eserken, hükümet, bu videolara, kaprisli bir adamın, alnındaki kâkülüne alt dudağını uzatıp üflemesindeki gibi bir etki çapı tayin ederse, ki ediyor, sadece yanılmış olmaz, ciddi şekilde yaralanır da… Ki; yaralanıyor da…

Zira karşılıklı bu cedelin Suç İşleri Babası cenahından, net sualler ediliyor ama İçişleri Bakanı cenahından, net cevaplar serdedilmiyor…

-Bu adam “suç örgütü lideri”, “pislik mafya” idiyse, normalde yumurta tezgâhı kurması ve bu tezgâhın başından “Yumurta!” diye bağırmasına bile müsaade edilmemesi gerekirken, Ak Parti sembolleriyle ve Ak Parti lehine birçok ilde siyasî miting yapmasına ne diye müsaade ettiniz?

48729

Bu sualin, sual edilen cenahından edilen bir dünya dolusu cümlenin, tek kapsülde toplanmış özeti ise şudur:

-Kem küm, kem küm de kem küm!

Ve bu vaziyeti, kamuoyu kendi köşesinden, saçları rüzgârda dalgalandırılan bir çimenlik edasıyla sessiz sedasız seyretmektedir…

Hani kamuoyu istiyor ki; misal, Kolombiya’dan kokain ısmarlayan şirket ya da kişi faş edilsin! Zira Kolombiya Devletinin resmi beyanıyla, Kolombiya’da yakalanan kokain, Türkiye’de müşahhas bir şirket ve kişiye gitmektedir ve haliyle bu şirket ve bu kişi bellidir! Ama ilginç bir şekilde Türkiye’de devlet hâlâ, bu şirket ve kişiye mücerret bir hayal muamelesi yapmaya devam etmekte, ıslık çalıp tavana bakmaktadır… Hal böyleyken, Sedat Peker videolarının salladığı kamuoyu çimenleri, sallandıkça söze gelmekte ve aynı videolar her vatandaşın aklına büklüm çengelli şu suali mutlaka getirmektedir:

-Yahu normalde, böyle bir şirket ve böyle bir kişiyi devlet hiç patlatmaz, ağzından burnundan getirmez mi, dahası onu kamuoyu boğasının önüne parçalansın diye atmaz mı?

Bu sualin neticesi de, gene bütün akıllarda şöyle tebellür etmekte:

-Demek ki; işin içinde normal olmayan şeyler var!

Ve işte; normal ile normal olmayan tarafların mezkûr cedelinde de, normal olmayan şeyler her daim normal olmayan tarafın lehine yazar… Yani İçişleri Bakanı’nın değil, Suç İşleri Babası’nın lehine…

Gelgelelim; bu videoların bahsettiği meselelerde kimin haklı olduğuna…

İşin bize göresini, aforizma püskürtürcesine şöyle özleştirelim:

-Suç İşleri Babası ne tam haklı ama ne de tam haksız ve İçişleri Bakanı ne tam haklı ve ne de tam haksız!

Zira biz; Suç İşleri Babası’nın bahsettiği ve hatta Sezgin Baran Korkmaz gibi kendisini de aşmaya başlamış bazı hususlara, ondan daha evvel ve bütün hakikatiyle yıllar önce dikkat çekmiş ve bu hususun ileride çok başlar ağrıtacağını da çok çok önce işaretlemiştik…

Şimdi Sezgin Baran Korkmaz mevzuundan Sedat Peker de bahsetti diye “Yok böyle şey, uydurma!” diyecek halimiz yok!

Ve hatta kaydedelim ki; Sezgin Baran Korkmaz mevzuu, Sedat Peker’in sarkamadığı kadar, çok başların omuzlardan kanun şivesiyle uçmasını icap ettirecek kadar bombok bir mevzuyken, bu mevzunun bokundan tam salim kalınacağını zannetmek de hayal olur! Yani bu boka batan siyasetçi ve gazeteci sayısı, çok ama çok fazla… Ve hatta size ilk kez yazılmış olacak bir şey daha nakledeyim:

-Paramount Hotel’in, bu bokun klozet kutusu gibi takdim edildiği şu günlerde, dolandırıcılık çapı uluslararası boyuta ermiş, buna da, Cumhurbaşkanına kadar nice kimseyle ilişki kurabilmesi, fırsat vermiş Sezgin Baran Korkmaz, her şeyden evvel yerel çapta bir Sülün Osman’dır ve bu dediğim de, kanun nezdinde ispatlı ve tutanaklıdır!

Evet; bugünlerde Sezgin Baran Korkmaz mevzuunu ağızlarına sakız etmiş kimselerin bile gafil bulunduğu ve eğer bilmiş olsalar, üzerine akbaba gibi üşüşecekleri bir vakıayı önden kaydediyorum:

-Sezgin Baran Korkmaz, 2021 Nisan’ında “evrakta sahtecilik” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından 5 yıl 10 ay hüküm giydi. On senedir süren bir davanın ardından… İşte biz; bu davanın, birçok kimseyi mağdur ettiği eyvanından yıllardır devlete, güvenlik ve idare bürokrasisine “Bu adam adi bir dolandırıcı! Bu ne samimiyet!” diye bağırıyor, haberler salıyoruz ama biz bağırdıkça da aynı adamı gazetecilerle, siyasetçilerle, Bakanlarla ve hatta Cumhurbaşkanı ile fotoğraflanmış olarak görüyoruz…

123 4

Yani bize; 15 yıl önce edilmiş bir kavgayı bahane olarak gösterip, ticarî işlerimize yasal olmayan yollardan taş koyan devlet hassası, nitelikli dolandırıcılık ile yargılanmakta olduğu ve hatta bir yerden sonra, Amerika’yı hayalî ihracat yoluyla dolandırmış kimselerin parasını “aklama” yöntemleriyle Türkiye’ye getirdiği alenileşmiş bu adama “hayırsever iş adamı” payesi vermekten çekinmemiştir… Öyleyse şimdilerde de, çekeceği vardır!

Vaziyet, özetinin özeti halinde bu minvaldedir, bizim için baştan belli bu manzaranın pazılı (puzzle), şimdi kamuoyu nezdinde de parça parça birleşmektedir ve Sedat Peker’den Sezgin Baran Korkmaz’a “Suç İşleri” cenahından itiraf ve ifşalar geldikçe, hadisenin İçişleri cenahı için yıpranmalar kaçınılmaz olmaktadır…

Yahu daha ne kadar söyleyelim; Türkiye’de mevcut sistem, sağı-solu, dindarı-dinsizi, iktidarı-muhalefeti diye ayırt etmeksizin kaydedelim ki, kokuşmuştur ve bu kokuşmuşluğu giderecek tek çare de, ne Kemalizm ile soslanmış din muhafazakârlığı ne de muhafazakârlık ile barıştırılmış Kemalizm bağnazlığıdır, bütün pislerin tepesine neşter gibi çökecek ve bütün mislerin üzerine güneş gibi doğacak, İslam inkılâbıdır!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi